Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/13627 Esas 2012/1854 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/13627
Karar No: 2012/1854
Karar Tarihi: 23.02.2012

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/13627 Esas 2012/1854 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacı, davalılara ait bir taşınmazın kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını ileri sürerek tapusunun iptali ile tescil harici bırakılmasını istemiştir. Davalılar, daha önce verilmiş bir kararın kesin hüküm oluşturduğunu belirterek davanın reddedilmesini savunmuşlardır. Mahkeme, hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Ancak bu karar daha sonra Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş ve kazanılmış hak istisnasını oluşturduğu için geçersiz sayılmıştır. Bu nedenle, çekişme konusu olan taşınmazın kıyı kenar çizgisine göre çözüme kavuşturulması gerektiği belirtilmektedir. Ayrıca, taşınmazın tescil ilamı olup olmadığı ile Hazine'nin taraf olarak yeralıp almadığının denetlenmesi gerektiği belirtilmiştir. Kararda, 5841 sayılı Yasa ile 6099 sayılı Yasa'nın uygulanması da değerlendirilmiştir. İlgili kanun maddeleri şunlardır: 3621 Sayılı Yasa, 5841 Sayılı Yasa, 6099 Sayılı Yasa, 3402 Sayılı Kadastro Kanunu'nun 36. maddesi ve 1086 Sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 428. maddesi.
1. Hukuk Dairesi         2011/13627 E.  ,  2012/1854 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ: SİLİVRİ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 20/07/2011
    NUMARASI : 2011/326-2011/437

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, davalılara ait ..parsel sayılı taşınmazın 3621 Sayılı Yasa gereği devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını ileri sürerek, kıyı kenar çizgisi içinde kalan kısmın tapusunun iptali ile tescil harici bırakılmasına karar verilmesini istemiştir.
    Davalılar, Silivri Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 1959/51 Esas, 1959/214 sayılı kararının kesin hüküm oluşturduğunu, iddiaların doğru olmadığını belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
    Davanın kabulüne dair verilen karar, Dairece; “... Yargılamanın devamı sırasında 14.3.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 sayılı Yasa gereği 10 yıllık hak düşürücü sürenin geçmiş olduğu gözetilerek davanın hak düşürücü süreden dolayı reddine karar verilmesi, öte yandan 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasa ile 3402 Sayılı Kadastro Kanununun 36. maddesine eklenen 36/A maddesi hükmü çerçevesinde irdeleme ve değerlendirme yapılarak davalı yararına avukatlık ücreti tayinine yer olup olmadığı üzerinde de durulması gerektiği ” hususlarına değinilerek bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacı vekili ile davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava, 3621 sayılı Yasadan kaynaklanan tapu iptal ve terkin isteğine ilişkin olup, mahkemece hükmüne uyulan bozma ilamı uyarınca işlem yapılarak 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 sayılı Yasa hükmü gereğince hak düşürücü süreden davanın reddine karar verilmiştir.
    Gerçekten de; işin esası bakımından 5841 sayılı Yasanın yürürlüğü döneminde davanın hak düşürücü süreden reddedilmiş olması doğrudur. Ancak anılan yasa Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarih 2009/31 E. 2011/77 K. sayılı kararı ile iptal edilmiş ve karar 23.07.2011 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak iptal hükmü yürürlüğe girmiştir.
    Öyle ise, kesin hüküm halini almamış ve kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında 5841 sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin olarak kurulan hükmün, iptal kararından önce doğru olduğu düşünülse ve ayrıca Anayasanın 153. maddesine göre iptal kararı geriye yürümezse de 10.3.1969 gün ve 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçe bölümünde belirtildiği üzere iptal, kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemez ve henüz anlaşmazlık hali devam ediyorsa iptalin kapsamına girer. Öyleyse, davanın hak düşürücü süreden reddine ilişkin kurulan kararın Anayasa Mahkemesi’nin anılan iptal kararından sonra doğru olduğu söylenemez. Zira, kamu düzeninin söz konusu olduğu bütün haller istisnanın kapsamına girer.
    Bu durum karşısında; işin esasının 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı birleştirme Kararına göre belirlenen veya belirlenecek olan kıyı kenar çizgisine göre çözüme kavuşturulacağı açıktır. Diğer taraftan; çekişme konusu 17 parsel sayılı taşınmazın ifraz ve tevhit öncesi geldileri olan 51 ada 9 ve 10 nolu parsellerden 10 nolu parsele kadastro tespiti sırasında uygulanan 15.08.1966 tarih, 47 sıra numaralı tapunun dayanağını teşkil eden Silivri Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 16.07.1959 tarih, 1959/51 Esas, 1994/214 Karar sayılı ilamının getirtilerek, sözkonusu ilamın tescil ilamı olup olmadığı ve Hazine"nin taraf olarak yeralıp almadığının denetlenmesi, Hazinenin taraf olarak yeralması halinde Hazineyi eldeki dava yönünden bağlayıp bağlamayacağının değerlendirilmesi, yargılama masrafları yönünden de 6099 sayılı Yasa hükümlerinin dikkate alınması suretiyle uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması için karar bozulmalıdır.
    Taraf vekillerinin, temyiz itirazları açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün 12.01.2011 tarihinde kabul edilen ve 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 23.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara