Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;
Davacı, asıl ve birleşen davasında .., .., .. ve .. parsel sayılı taşınmazların kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan tapu kayıtlarının iptalini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur,
Davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen mahkeme kararı Dairece, 6099 sayılı yasa hükümleri gözetilerek değerlendirme yapılması ve yargılama gideri ile avukatlık ücreti konusunda bir karar verilmesi gerektiği belirtilerek bozulmuş mahkemece bozmaya uyulmak suretiyle davanın reddine, yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına ve taraflara vekalet ücreti takdir edilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, 3621 sayılı Yasa"dan kaynaklanan tapu iptali isteğine ilişkin olup; mahkemece, 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın hak düşürücü süre yönünden reddine, 6099 sayılı Yasa ile değişik 3402 sayılı Yasa"nın 36/A maddesi uyarınca davacı lehine yargılama gideri ve ücreti vekalet takdirine yer olmadığına karar verilmiştir.
Gerçekten de, 5841 sayılı Yasa"nın yürürlüğü döneminde karara bağlanan davada hak düşürücü sürenin değerlendirilmiş olması doğrudur. Ne varki anılan Yasa, Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarih 2009/31 E 2011/77 K sayılı kararı ile iptal edilmiş ve kararın resmi gazetede yayınlanmasıyla iptal hükmü yürürlüğe girmiştir.
Öyle ise, kesin hüküm halini almamış ve kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında, 5841 sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin mahkeme kararının verildiği tarih itibariyle doğru olduğu düşünülse ve ayrıca anayasanın 153. Maddesine göre iptal kararı geriye yürümese de, 10.03.1969 gün ve 1/3 sayılı içtihadı Birleştirme Kararının gerekçe bölümünde belirtildiği üzere, iptalin kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemeyeceği, ancak henüz devam eden uyuşmazlıkların iptal kapsamında bulunacağı açıktır.
O halde, Anayasa Mahkemesinin anılan iptal kararından sonra davanın hak düşürücü süreden reddine ilişkin verilen kararın doğruluğundan söz edilemez. Zira, kamu düzeniyle ilgili bütün haller istisnanın kapsamına girer.
Hal böyle olunca; işin esası hakkında 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı doğrultusunda değerlendirme yapılmak suretiyle uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması için karar bozulmalıdır.
Hazinenin temyiz itirazı açıklanan nedenden ötürür yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 13.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.