Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2012/1187 Esas 2012/1117 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/1187
Karar No: 2012/1117
Karar Tarihi: 09.02.2012

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2012/1187 Esas 2012/1117 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2012/1187 E.  ,  2012/1117 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ: GÖLBAŞI(ANKARA) ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 10/03/2011
    NUMARASI : 2009/606-2011/147

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı ..parsel sayılı taşınmazda maliki olduğu ½ payın satışı için davalılardan Vedat"ı vekil tayin ettiğini, ancak davalının vekalet görevini kötüye kullanarak çekişme konusu payı eşi olan diğer davalıya satış suretiyle temlik ettiğini, kendisine bedel ödenmediğini ileri sürerek, tapu iptal tescil, olmadığı takdirde tazminata karar verilmesini istemiştir.
    Davalılar, iddiaların doğru olmadığını belirterek davanın reddini savunmuşladır.
    Mahkemece, işlemin vekalet yetkisine istinaden gerçekleştirildiği, iradeyi fesada uğratan bir durumun da ileri sürülmediği, taraflar arasında ticari ortaklık bulunduğu gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden, çekişme konusu . parsel sayılı taşınmazın ½ payı davacı Ö.. adına kayıtlı iken, davalılardan V...’a verdiği 08.12.2005 tarihli satış yetkisini havi vekaletname uyarınca V.. tarafından vekaleten eşi olan diğer davalı Zeynep’e 13.06.2006 tarihinde satış suretiyle temlik edildiği, davacının kendisine bedel ödenmediğini ve vekalet görevi kötüye kullanılmak suretiyle temlikin gerçekleştirildiğini ileri sürerek eldeki davayı açtığı, davalıların davacı ile birlikte yaptıkları işler olduğunu, Yalova’da bulunan taşınmazın bedelini birlikte ödediklerini, bedeli ortak ödenen taşınmazın yarı hissesine karşılık dava konusu taşınmazın yarı hissesinin ve bir aracın kendilerine verildiğini, temlikin aralarındaki mutabakat sonucunda gerçekleştiğini savundukları anlaşılmaktadır.
    Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
    Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2 maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi,ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur.
    Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
    Ne varki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
    Hal böyle olunca, iddia ve savunma doğrultusunda tarafların sözünü ettiği olgulara ilişkin tüm delillerin ve karşı delillerin toplanması, yukarıdaki ilkeler doğrultusunda değerlendirme yapılması ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile neticeye gidilmiş olması doğru değildir.
    Davacının temyiz itirazının kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara