Esas No: 2012/348
Karar No: 2012/1095
Karar Tarihi: 09.02.2012
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2012/348 Esas 2012/1095 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacı, komşularının evlerinin çatılarından akan suların bahçesine zarar verdiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesine ve yıkıma karar verilmesini istemiştir. Davalıların evlerinden akan suların komşuluk hukukundan kaynaklanan katlanma yükümlülüğü kapsamında kaldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, bilirkişi raporunda belirtilen önlemlere hükmedilerek çekişmenin giderilmesi gerektiği, yanılgılı değerlendirme ile hüküm kurulduğu belirtilmiştir. Bu doğrultuda, hüküm bozulmuştur.
Kanun Maddeleri:
- Medeni Kanunun 683. maddesi: Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir.
- Medeni Kanunun 737. maddesi: Taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan ve komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenleyen maddeler.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ: TOMARZA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/03/2011
NUMARASI : 2010/29-2011/48
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden malik olduğu 1 parsel sayılı taşınmazının sınırına davalılar tarafından yapılan evlerin çatılarından akan yağmur ve kar sularının bahçesine akarak zarar verdiğini ileri sürerek, elatmanın önlenmesine ve yıkıma karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davalıların evlerinden akan suların komşuluk hukukundan kaynaklanan katlanma yükümlülüğü kapsamında kaldığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu .. ada . parsel sayılı kargir ev, depo ve bahçe vasıflı taşınmazın davacıya, komşu 5 parsel sayılı taşınmazın ise dava dışı Tekin Bağırgan"a ait olduğu, davacının; 5 nolu parsele ev yapan davalıların çatı uzantılarının bahçesine taştığı, öte yandan çatı suları ile diğer su akıntılarını da bahçesine akıtarak müdahale ettiklerini ileri sürerek eldeki davayı açtığı, yargılama sırasında talebinin yalnızca çatıdan akan sularla ilgili olduğunu belirterek bilirkişilerce dile getirilen önlemlere karar verilmesini istediği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; çaplı taşınmaza elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle çap kaydının yada kayıtlarının getirtilerek tarafların tüm delilleri toplanılmalı, dosya keşife hazırhale geldikten sonra yapılacak uygulamada çekişmeli yer ile yanların ellerinde bulunan kısımların sınırları tarafların ortak beyanlarına göre açıklığa kavuşturulmalı, gerektiğinde bu yön taşınmaz başında dinlenecek yerel bilirkişi ve tanık sözleri ile kuşkuya yer bırakmayacak biçimde saptanmalıdır. Daha sonra belirlenen bu durum gözönünde tutularak hazır bulundurulan kadastro fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilere kadastro sırasında konan nirengi noktalarından, bunlar yoksa hem paftada hem arazide mevcut sabit noktalardan yararlanılarak takometrik aletlerle kadastral yöntemlere uygun biçimde ölçüm yaptırılmalı; bilirkişilerden uygulamayı yansıtan, infazı sağlamaya yeterli ve özellikle davacı tarafın taşınmazına bir tecavüzün bulunup bulunmadığını varsa miktarını açıkca gösteren kroki ve rapor alınmalıdır. Diğer taraftan; çağdaş hukuk sistemlerindeki tanımıyla mülkiyet: geniş haklar, buna bağlı yetkiler ile birlikte bazı ödevlerin oluşturduğu bir hukuksal kurumdur. Başka bir söyleyişle mülkiyet, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin yanında bazı ödevlerde yükleyen bir ayni haktır. Medeni Kanunun 683. maddesinde "Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." hükmü getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kanunla kısıtlanabileceğine işaret olunmuştur. Bu doğrultuda olmak üzere, taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan aynı kanunun 737. maddesi, komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenlemiş, bir arada yaşamak durumunda olan, komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik, sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemiştir. O halde, bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi, zorunlu temel hukuk kuralına göre, hakim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini gözönünde bulundurarak, komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama, zararı giderici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır. Bunun içinde zararın niteliği, kapsamı ve ne surette giderileceği yönünde tarafların tüm delilleri toplandıktan, gerektiğinde yerinde keşif yapıldıktan sonra uzman bilirkişilerden bilim ve tekniğe uygun gerekçeli rapor alınması zorunludur.
Somut olaya gelince; keşifte mahalli bilirkişilerin çekişme konusu yapılan evlerin davalılara ait olduğunu beyan ettikleri, öte yandan; uygulama neticesinde inşaat mühendisi bilirkişi A.. T.."nun düzenlediği 01.11.2010 tarihli raporunda; davacının parselinin sınırında bulunan davalıların binalarının çatı meyillerinin davacının parseline doğru olduğu, davalı C."ya ait binanın çatı eteklerinde olması gereken oluğun yapılmamış olması sebebi ile yağmur ve eriyen kar sularının direkt davacının bahçesine aktığı, oluk yapılarak suların uzaklaştırılabileceğini, diğer taraftan davalı İ.."a ait binanın çatı eteklerinde yağmur oluğunun mevcut olduğunu, ancak evin çatı meyilinin fazla olması ve çatı oluk seviyesi ile bahçe kotu arasında yükseklik farkından dolayı bölgede kış şartlarının çetin geçmesi sebebi ile çatıda biriken karların kayarak aşağıya düşmesi sonucu davacının bahçesindeki ağaçlara ve oradaki canlılara zarar vereceğini, bunun davalı İhsan"ın binasının çatısında tadilata gidilerek en ekonomik şekli ile çatının davacıdan taraf bölümünün eteklerinden bir kısmının açılarak cephe boyunca bir metre yüksekliğinde parapet duvar yapılmak suretiyle önlenebileceğini belirterek, uygulanabilecek önlemleri ortaya koyduğu, ancak eksiğin tamamlanması yoluyla getirtilen tapu kaydından davalılara ait binaların yeraldığı 5 parsel sayılı taşınmazın dava dışı T.. B.."a ait olduğu görülmektedir.
Dosyadaki delil ve belgeler, yukarıdaki ilkeler ile birlikte değerlendirildiğinde; davalıların çatılarından akacak yağmur suları ile birikerek düşecek karların davacının bahçesine, içindeki ağaçlara ve orada bulunan kişilere zarar vereceği kuşkusuzdur. Bu durumda komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunmadığından sözetmek mümkün değildir.
Hal böyle olunca, öncelikle davalılar ile dava dışı kayıt maliki T.. B.. arasındaki hukuki ilişki üzerinde durularak, T.. B."ın davada yeralmasının sağlanması, ondan sonra bilirkişi raporunda belirtilen önlemlere hükmedilmek suretiyle çekişmenin giderilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir.
Davacı vekilinin temyiz itirazları belirtilen sebeplerle yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.