Esas No: 2011/11664
Karar No: 2012/870
Karar Tarihi: 07.02.2012
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/11664 Esas 2012/870 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ADANA 3. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/06/2011
NUMARASI : 2010/696-2011/433
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden paydaşı olduğu 6374 ada 12 parsel sayılı taşınmazdaki 125/188 payın satışı için davalı A."ı vekil tayin ettiğini, ancak vekilin vekalet görevini kötüye kullanarak dava konusu payı düşük bedelle diğer davalı N.."a sattığını, vekilin satışı kendisine bildirmediği gibi bedelinde ödenmediğini, davalı N."ın taşınmazda evi bulunup bölgeyi ve taşınmazın değerini bildiğini iyi niyetli olmadığını ileri sürerek, tapu iptal ve tescil olmazsa tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalılardan N.., davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalı N."ın iyi niyetli olduğu gerekçesiyle tapu iptal ve tescil isteminin reddine; tazminat isteminin kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 07.02.2012 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat T. E. geldi, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilenler vekilleri Avukatlar gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil olmazsa tazminat isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, tapu iptal ve tescil davasının reddine; tazminat isteminin kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının malik olduğu çekişme konusu 6374 ada 12 parsel sayılı taşınmazdaki 125/188 payın, 04.08.2009 tarihinde vekil tayin edilen A. D. tarafından 24.12.2009 tarihinde davalı N."a satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2 maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi,ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Nevarki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olaya gelince; mahkemece yapılan keşif neticesinde, temlike konu edilen payın satış tarihindeki gerçek değerinin 105.000.-TL olduğu, oysa akitte gösterilen değerin 15.000.-TL olup, her iki değer arsında fahiş fark bulunduğu görülmektedir. Öte yandan, aynı taşınmazda davalı N...ın kocasının da pay sahibi olduğu, davalı N.."ın edindiği payın değerinin ne olması gerektiğini bilen ve bilmesi gerekli konumda bulunduğu açıktır. Öyle ise, vekilin vekalet görevini kötüye kullandığı; başka bir ifade ile davalı N.. ile vekilin davacıyı zararlandırma kastı ile el ve işbirliği içerisinde hareket ederek temlik ve temellükü sağladıkları kabul edilmeli, tapu iptal ve tescil davasının kabulüne karar verilmelidir.
Nevarki, davalı N.."ın edindiği 125/188 paydan, 25/188 payı davadan önce ahara sattığı, davacının da bu kişilere yönelik bir davası bulunmadığına göre satılan paylar yönünden davacının bedele hak kazanacağı kuşkusuzdur.
Hal böyle olunca, davaya konu 12 parsel sayılı taşınmazda davalı adına kayıtlı olan 100/188 payın iptal edilerek davacı adına tesciline; ahara temlik edilen 25/188 payın değerinin tespit edilerek davalılardan tahsiline karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.12.2011 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 900.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 07.02.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.