Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/12859 Esas 2012/861 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/12859
Karar No: 2012/861

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/12859 Esas 2012/861 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/12859 E.  ,  2012/861 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ: KELKİT ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 18/06/2010
    NUMARASI : 2009/236-2010/153

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı Hazine, davalı tarafa ait imar parselinin dayanağını oluşturan imar uygulamasının idari yargıda iptal edildiğini ileri sürerek, taşınmazın tapu kaydının iptali ile adına tescilini istemiştir.
    Davalı, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, imar isteminin iptal edildiği gerekçesiyle davalı adına olan tapu kaydının iptaline karar verilmiş, tescil isteği ise taşınmazın tescile tabi yerlerden olmadığı gerekçesiyle reddedilmiştir. Karar, davacı Hazine tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi    raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.                              
     Dava, imar öncesi durumun ihyası ve tescil isteklerine ilişkindir.
    Mahkemece, imar öncesi duruma dönülmesi isteğinin kabulüyle taşınmazın sicil kaydının terkinine, tescil isteğinin ise reddine karar verilmiştir.
    Hemen belirtilmelidir ki; tapu kayıtlarının tutulması prensiplerinden bir tanesi tescil; diğeri, sicilin aleniliği ve güvenilirliği; bir diğeri, Hazinenin kusursuz sorumluluğu; sonuncusu ise, geçerli bir hukuki sebebin varlığı, bir başka ifadeyle sicil kaydının illetten mücerret bulunmamasıdır.
    Somut olayda; imar uygulaması idari yargı yerinde iptal edildiğine göre, Türk Medeni Kanunu"nun 1025.maddesi hükmü uyarınca sicilin yolsuz tescil durumuna düşeceği ve imar öncesi kadastral duruma dönüleceği tartışmasızdır. Bilindiği üzere, 3194 sayılı Kanun"un değişiklikten önceki 11/son maddesi aynen “Hazırlanan imar planı içindeki kadastral yollar, meydanlar ile meralar imar planının onayı ile bu vasıflarını kendiliğinden kaybederek onaylanmış imar planı kararı ile getirilen kullanma amacına konu ve tabi olurlar” hükmü öngörülmüş olup, anılan yasal düzenlemedeki  “mera” tabiri 1998 tarihinde yürürlüğe giren 4342 sayılı Mera Kanunu"nun 35.maddesi ile hüküm fıkrasından çıkarılarak yasal düzenleme değişikliğe tabi tutulmuştur.  Öte yandan, 2644 sayılı Tapu Kanunu"nun 21.maddesi hükmü uyarınca, kapanmış olan yolların mülkiyetinin içinde yer aldığı tüzel kişiye ait olacağında kuşku bulunmadığı gibi, 3194 sayılı İmar Kanunu"nun 17.maddesi hükmünde de aynı düzenlemeye yer verilmiştir. Diğer taraftan, 3402 sayılı Kadastro Kanunu"nun 16.maddesinin A fıkrasıyla hizmet mallarının, B fıkrasıyla kamu orta mallarının, C fıkrasıyla da Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan taşınmazların hangi hukuki statüye tabi olacağı ve haklarında ne gibi bir karar verilmesi gerektiği duraksamaya yer bırakmayacak şekilde açıkça saptanmıştır. Ne varki, mahkemece taşınmazın imar öncesi vasfı ve niteliği bakımından kesin ve net olarak bir belirleme yapıldığı söylenemez. O halde, taşınmazın imar öncesi niteliğinin tereddüte mahal bırakmayacak şekilde belirlenmesi, hakkında özel mülkiyete konu olacak şekilde bir tescil hükmü mü, yoksa özel sicilinde gösterilmesi mi, ya da kadastro harici bırakılması mı gerekeceği hususunun değerlendirilmesi zorunludur. Yapılacak araştırma ve inceleme neticesinde anılan yerin kadastroya tabi tutulmadığı anlaşılır ise, 1966 tarihinde yürürlüğe giren 775 sayılı Yasanın 3.maddesi uyarınca mülkiyetinin belediyeye intikali öngörülen taşınmazlardan olup olmadığının tespiti de önem arzetmektedir. Nitekim, 775 sayılı Yasanın 3.maddesi 19/07/2003 tarihinde 4916 sayılı yasa ile yürürlükten kaldırılmış ise de, bu tarihe kadar olan süreç içerisinde tarafları yararına doğmuş olan usulü kazanılmış hak ilkesinin gözetilmesi gerekeceği de kuşkusuzdur. Ayrıca, 5393 Sayılı Kanun"un 34.maddesi hükmü uyarınca, görevleri aynı Kanun"un 18.maddesinde belirtilen meclis kararına dayanmayan encümen kararı ile yapılan satışın yasal olmadığı da açıktır.
    Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeler ve yasal düzenlemeler değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi yerine, eksik araştırma ile yetinilip yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
    Hazinenin, temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 06.02.2012  tarihinde oybirliğiyle karar  verildi.

     

     

    Hemen Ara