Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/13226 Esas 2012/711 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/13226
Karar No: 2012/711

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/13226 Esas 2012/711 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2011/13226 E.  ,  2012/711 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : GAZİANTEP 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 29/11/2010
    NUMARASI : 2009/86-2010/553

    Taraflar  arasında  görülen  davada;
    Davacılar,  kök  mirasbırakan  M.."in  26  parça  taşınmazını  çeşitli   tarihlerde  davalılara  satış  suretiyle  temlik  etiğini, davalı  C.."nın  da  bunlardan  bazılarını   aynı  şekilde    oğlu  olan  davalı M.."e   devrettiğini, ancak  yapılan  tüm  işlemlerin  diğer  mirasçılardan  mal  kaçırma  amaçlı  ve  muvazaalı  olduğunu  ileri  sürerek  tapu  iptali ve  miras  payları  oranında  tescil  isteğinde bulunmuşlar, bilahare  dava  konusu   taşınmazlardan  7  adedi  hakkındaki  davaya  devam   ettiklerini, diğer  taşınmazlarla  ilgili  davalarını  ise  takip  etmediklerini   bildirmişlerdir.     
    Davalılar, iddiaların  doğru  olmadığını, 767  ve  19  sayılı  parsellerle  ilgili  olarak  davacıların  murisi  E.."nin  hiçbir  hak  ve  alakasının  bulunmadığına dair  harici  belgeler  olduğunu, davacıların  da   herhangi  bir  hak talep   edemeyeceklerini .. parsel   sayılı  taşınmazın  kök  miras  bırakana satış  bedeli  ödenerek  satın  alındığını, ayrıca üçüncü kişilerden    aldıkları  payların  da  söz  konusu  olduğunu  belirterek, davanın  reddini  savunmuşlar, ayrıca  davanın davacı  tarafça  takip  edilmeyen  kısımlarını  kendilerininde  takip  etmeyeceklerini   beyan  etmişlerdir.
    Mahkemece, kanıtlanamayan  davanın   reddine  karar  verilmiştir.                     
    Karar, davacılar  vekili  tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 1.7.2011  Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat C.. Ş..  ile  temyiz edilen vekili Avukat M..  H..  Ç.. geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi  tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:          
    Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacılar vekilinin 06.04.2010 tarihli dilekçesiyle, dava konusu 3280 ada 2 parsel 8, 11, 12, 15 ve 18 nolu bağımsız bölümler ile 3374 ada 722 ve 827 ada 19 parsel sayılı taşınmazlarla ilgili davayı devam ettirdiklerini bildirdiği; miras bırakan M.. G..’in çekişmeli 3374 ada 722 parsel ve 827 ada 19 parsel sayılı taşınmazlarını 12.11.1977 tarihinde ve satış suretiyle davalı oğlu C..’ya temlik ettiği, C..’nın da 722 sayılı parselin ½ payını 26.09.1978 tarihinde kardeşi olan diğer davalı M..’e aynı şekilde devrettiği ve 19 sayılı parseli ise, 2.6.2005 tarihinde yani dava tarihinden önce satış yoluyla dava dışı kişiye devretmiş olduğu; çekişme konusu 3280 ada 2 parsel sayılı taşınmazın öncesinin 767 sayılı parsel olup, miras bırakan tarafından 767 sayılı parselin 25.09.1978 tarihinde ve satış suretiyle dava dışı Ş..’a devredildiği, Ş..’ın da 27.09.1978 tarihinde murisin oğlu olan davalı M..’e aynı şekilde temlik ettiği, M..’in 6.5.1996 tarihinde dava dışı C.. Y..’a satış yoluyla devredip, C..’in de ½ payını 27.9.1996 tarihinde Ş.. Belediyesine bağışından sonra taşınmazın aynı gün aynı işlemle birleştirme suretiyle 5171 sayılı parsel olup ve aynı işlemle ayrılması sonucu 3280 ada 2 sayılı parsel olduğu ve C.. Yıldız’ın adına 1714/2400 payın ayırma-taksim ile tescil edildiği, C..’in bu payı 15.10.1996 tarihinde satış yoluyla murisin oğlu olan davalı M..’e devrettiği, M..’in daha sonra üçüncü kişiye ve belediyeye ait payları da satın  alarak taşınmazın tamamının maliki haline geldiği, bilahare taşınmazda kat irtifakı tesis edilerek bağımsız bölümlerin oluştuğu, çekişmeli 8, 11, 12, 15 ve 18 nolu bağımsız bölümlerin 01.12.2005 tarihinde kat irtifakı tesisi ile murisin oğlu davalı M.. adına kayıtlı bulunduğu anlaşılmaktadır.
    Hemen belirtilmelidir ki, çekişme konusu 827 ada 19 parsel sayılı taşınmazın dava tarihinden önce el değiştirdiği ve davada sadece tapu iptal ve tescil talebinde bulunulduğuna göre, davalı C..’nın dava tarihi itibariyle kayıt maliki olmadığı gözetilerek anılan parselle ilgili hakkındaki davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmesi gerekeceği kuşkusuzdur. Bu bakımdan mahkemece verilen davanın reddine ilişkin karar, 827 ada 19 sayılı parsele ilişkin olarak açıklanan gerekçeyle sonucu bakımından doğrudur. Davacıların bu yöne değinen temyiz itirazları yerinde değildir, reddine.
    Diğer taraftan; davanın, miras bırakanın oğulları davalılar C.. ve M.. ile C..’nın oğlu M.. aleyhinde 26 parça taşınmaz hakkında açıldığı ve yargılama sırasında 7 adet taşınmazla ilgili davanın sürdürüldüğü, davalılar vekilinin de müracaata bırakmaya bir diyeceği olmadığını, davacı tarafça takip edilmeyen taşınmazları kendilerinin de takip etmediklerini beyan ettiği gözetilerek, davalılar hakkında takipsiz bırakılan taşınmazlarla ilgili olarak açılan davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği tartışmasızdır.
    Öte yandan; davası sürdürülen çekişme konusu 3374 ada 722 parsel sayılı taşınmaz ile 3280 ada 2 parsel 8, 11, 12, 15 ve 18 nolu bağımsız bölümler bakımından her ne kadar mahkemece kanıtlanamayan davanın   reddine karar verilmiş ise de, yapılan araştırma ve incelemenin hükme yeterli olduğu söylenemez.
    Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
    Bu durumda,   yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay  sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
    Hemen belirtmek gerekir ki;  bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
    Somut olaya gelince; miras bırakanın gelirinin olup olmadığı, hayatını hangi geçim kaynağıyla sağladığı, başka taşınmazları olup olmadığı, temlike konu taşınmazların akit bedelleri ile gerçek değerleri arasında fark bulunup bulunmadığı, çekişmeli 3280 ada 2 sayılı parselin geldisi olan 767 sayılı parselden itibaren ara malik konumunda bulunan Ş.. B.. ve C.. Y..’ın kim oldukları, gerçek malik olup olmadıkları araştırılmamış, davalılar tarafından sunulan 24.09.1996 tarihli belgenin geçerliliği ve içeriği irdelenip, değerlendirilmemiştir.
    O halde, yukarıda değinilen ilkeleri kapsar şekilde araştırma, inceleme ve irdeleme yapılarak, toplanan ve toplanacak olan deliller birlikte değerlendirilmek suretiyle bir karar verilmesi gerektiği açıktır.
    Hal böyle olunca; mahkemece, yukarıda açıklanan hususlar gözetilmeksizin yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
    Davacılar vekilinin bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 3.2.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825,00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına,  2.2.2012  tarihinde oybirliğiyle karar verildi. 


     

    Hemen Ara