Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/12758 Esas 2012/622 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/12758
Karar No: 2012/622
Karar Tarihi: 30.1.2012

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/12758 Esas 2012/622 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davalıların tapu kaydıyla iktisap ettikleri taşınmazın bir kısmı kıyı kenar çizgisi içinde kalmaktadır. Hazine, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki bu yerlerin özel mülkiyete konu olamayacağı gerekçesiyle tapu kaydının iptalini ve terkinini talep etmiştir. Ancak, 10 yıllık hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu karar Daire tarafından onanmıştır. Sonrasında 5841 sayılı Yasa'nın iptal edilmesiyle beraber davanın bozulması gerektiği düşünülmüştür. Hazine vekilinin temyiz itirazları kabul edilmiş ve kararın bozulması kararlaştırılmıştır. Kanun maddeleri ise şöyledir: 5841 sayılı Yasa, 3402 sayılı Kadastro Kanunu'nun 12. maddesi, 6099 sayılı Yasa, Anayasa'nın 153. Maddesi, 10.3.1969 tarih 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, ve 1086 sayılı HUMK'nın 428. Maddesi.
1. Hukuk Dairesi         2011/12758 E.  ,  2012/622 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ: MUDANYA 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 15/03/2011
    NUMARASI : 2010/433-2011/103

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı Hazine; davalılara ait   eski .. ada, . parsel, yeni kat mülkiyeti kurulu 1012 ada, 2 parsel sayılı taşınmazın bir bölümünün kıyı kenar çizgisi içinde kaldığını, devletin hüküm ve tasarrufu altında kalan yerlerin özel mülkiyete konu olamayacağını ileri sürerek kıyı kenar çizgisi içinde kalan kısmın tapu kaydının iptali ile terkinine, elatmanın önlenmesi ve muhdesatın yıkımına karar verilmesini istemiştir.
    Davalılar, çekişmeli taşınmazı kadastro işlemi sonucunda oluşan tapu kaydına dayalı olarak iktisap ettiklerini, özel mülkiyete konu olan yerlerden olduğunu belirterek davanın reddini savunmuşlardır..
    14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 sayılı yasa ile değişik 3402 sayılı Kadastro Kanununun 12. maddesine eklenen 3. fıkra 2 ve 3. cümle ve geçici 10. maddedeki düzenlemeler karşısında 10 yıllık hak düşürücü süre yönünden davanın reddine ilişkin olarak verilen karar Dairece; “…..hak düşürücü süre yönünden davanın reddine karar verilmiş olmasında isabetsizlik bulunmadığı, ancak dava açıldığı tarihte davacının davasında haklı olduğu gözetilerek harç, yargılama gideri ve vekâlet ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulması gereğine değinilerek” bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, yargılama giderlerinin davacı hazine üzerinde bırakılmasına ve taraflar yararına avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına karar verilmiştir.
    Karar, davacı hazine tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hâkimi  raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
    Dava, 3621 sayılı  Yasadan   kaynaklanan  tapu   iptali, terkin, elatmanın  önlenmesi ve muhtesatın  yıkılması   isteğine  ilişkindir.
    Mahkemece, davanın  reddine  karar  verilmiştir
    Gerçekten de   işin  esası  bakımından hükmüne uyulan bozma ilamı uyarınca işlem yapılarak 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 sayılı Yasa hükmü gereğince hak düşürücü süreden davanın reddine, 6099 Sayılı Yasa gereğince  yargılama giderlerinden ve bu giderlerden sayılan avukatlık ücretinden davalının sorumlu tutulmamasına karar verilmiş olması doğrudur.Ancak,5841 Sayılı Yasa,  Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarih, 2009/31 Esas, 2011/77 Esas sayılı kararı ile iptal edilmiş ve iptal hükmü 23.07.2011 tarihinde resmi gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
    Öyle ise;   kesin hüküm halini almamış ve usuli kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında 5841 sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin olarak kurulan hükmün, verildiği tarih itibarıyla doğru olduğu düşünülse ve Anayasanın  153.  Maddesine  göre  iptal  kararı  geriye  yürümezse  de  10.3.1969 1/3  sayılı  İçtihadı  Birleştirme  kararının   gerekçe   bölümünde  belirtildiği  üzere  iptal   kesin  şekilde  çözüme  bağlanmış  uyuşmazlıkları  etkilemez, ancak  anlaşmazlık  hali  devam   ediyorsa  iptalin  kapsamına  girer.Bu  durum   karşısında   davanın  hak  düşürücü  süreden  reddine   ilişkin  olarak  verilen  kararın  Anayasa  Mahkemesinin  anılan   iptal  kararından  sonra  doğru  olduğu  söylenemez.Zira  kamu  düzeninin  söz  konusu  olduğu  bütün  haller   istisnanın  kapsamına  girer.
    Hal böyle olunca; işin esasının 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre değerlendirilmesi suretiyle uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması bakımından karar  bozulmalıdır.
    Davacı Hazine vekilinin temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulüyle, hükmün 12.01.2011 tarihinde kabul edilen ve 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 30.1.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara