Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, .. pafta 1574 parsel sayılı taşınmazın 4.700 m²"lik kısmının Eyüp Asliye Hukuk Mahkemesinin 1972/231 esas sayılı dosyasında Hazine adına tesciline karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini, ancak sicile yansıtılmadan imar uygulamasına alınıp davalı adına tescil edildiğini ileri sürerek, yolsuz tescil nedeniyle iptal-tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalı, iyiniyetli malik olduğunu, hak düşürücü süreninde geçtiğini belirtip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Davacı Hazine, 1574 sayılı kadastral parsele yönelik olarak açılan Eyüp 2. AHM nin 1972/321 E sayılı davasında 25.01.1974 gün 32 sayılı kararla miktar fazlası olan 4700 metrekarelik kısma ilişkin kaydın iptali ile hazine adına tesciline karar verildiğini, kararın 26.01.1976 tarihinde kesinleştiğini ancak henüz sicile yansımadan anılan parselin de bulunduğu adada 3194 sayılı yasanın 18. maddesi uyarınca uygulama yapıldığını, muhtelif imar parselleri oluştuğunu, 13 nolu imar parselinin 02.03.1998 havale tarihli dilekçe ile açılan dava sonucunda davalı adına 25.03.1998 tarih ve 128-155 sayılı kararla tescil edildiğini ileri sürerek, iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur.
Mahkemece, taraf beyanları özetlenerek ve yukarıdaki değinilen hususlar zikredilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere, mahkeme kararlarında nelerin yazılacağı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297.(1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 388.) maddesinde belirtilmiştir. HMK.297/c (HUMK 388/3) maddesinde, iki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, ihtilaflı konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışması ret ve üstün tutma sebepleri, sabit görülen vakıalarda bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebebin gerekçeli kararda yazılması gerektiği belirtilmiştir.
Bunun yanında, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak gerekçeli kararın hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlerle ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay"ın hukuka uygunluk denetiminin yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması, zorunludur.
Ayrıca, bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasa"nın 141/3. maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297.(Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 388.) maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir.
Öte yandan, mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.
HMK.nun 297. (HUMK.nun 388.) maddesi kamu düzeni amacıyla konulmuş, emredici hükümlerden olup yargılamanın her safhasında re’sen gözetilmesi gereken bir usul kuralıdır.
Hal böyle olunca, mahkemece yukarıda değinilen ilkeler gözetilmeksizin soyut ifadelerle gerekçe gösterilmeden davanın reddi yönünde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Kabule göre de hazine tarafından açılarak kabul ile sonuçlanan dava nedeni ile çekişmeli taşınmazın mülkiyeti T.M.K."nın 705. maddesi uyarınca hazineye geçmiştir.
Diğer taraftan, davalının Salih Koçum mirasçıları aleyhine açtığı davada verilen kararın davada taraf sıfatı olmayan Hazine yönünden bağlayıcı sayılayamayacağı gibi gerek T.M.K."nın 706 gerek B.K 213 ve gerekse 2644 sayılı Tapu Kanununun 26. maddeleri uyarınca tapulu taşınmazların harici satışı geçersiz olmasına rağmen bu iddia ile dava açılması ve kayıt maliki mirasçılarının davayı kabul etmesi anılan yasal düzenlemeleri bertaraf etmek amacına yönelik olup hukuksal anlamda bu durumun yasaya karşı hile oluşturacağında kuşku yoktur.
Buna rağmen eldeki davada mahkemenin sözü edilen ilkeleri gözetmemiş olması da doğru değildir.
Hal böyle olunca mahkemece yukarıda açıklanan biçimde gerekçeli karar oluşturularak ve yasal düzenlemeler gözetilerek değerlendirme yapılmalıdır.
Davacının, bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı HMK’nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) 1086 sayılı HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazların incelenmesine yer olmadığına, 30.01.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.