Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, 15.02.2004 tarihinde evlendiği davalının evliliklerinin ilk haftasında kadınlık görevlerini yerine getirmek için taşınmaz istemesi üzerine evliliklerini kurtarmak amacıyla 2371 parsel sayılı taşınmazını satış göstermek suretiyle davalıya devrettiğini, gerçekte bağışladığını, temlikten sonra davalının müşterek evi terkettiğini, dolandırıcılıktan davalı hakkında suç duyurusunda bulunduğu gibi boşanma davası açtığını ileri sürerek, tapu iptal ve tescil, mümkün olmadığı takdirde bedelin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, bedelini ödeyerek taşınmazı satın aldığını, davacı ile boşandıklarını belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın temlikinin satış olduğu ve resmi aktin aksinin ispat edilemediği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, tapu iptali ve tescil, mümkün olmadığı takdirde taşınmaz bedelinin tahsili isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; HUMK’nun 13/1.maddesi gereğince taşınmazın aynı ile ilgili davaların, taşınmazın bulunduğu yer mahkemesinde çözüme kavuşturulması gerekeceği, öte yandan, çekişmenin birden fazla taşınmazla ilgili olması halinde aynı yasanın 13/2.maddesi hükmü uyarınca taşınmazlardan, herhangi birinin bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olacağı tartışmasızdır. Taşınmazın bulunduğu yerden maksat ise tapuda kayıtlı olduğu yer değil, fiilen içinde bulunduğu mülki sınırdır. Hemen belirtilmelidir ki, anılan yetki kuralı kesin ve kamu düzeniyle ilgili olup, davanın her aşamasında mahkemece re’sen (kendiliğinden) gözetilmesi gerekir. Aynı düzenleme 12.01.2011 tarihinde kabul edilen ve 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK"nın 12. maddesinde de korunmuştur.
Somut olaya gelince; dosya arasında yeralan tapu kaydına göre çekişme konusu taşınmazın Bursa, Orhangazi"de bulunduğu anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın taşınmazın aynına yönelik olduğu dikkate alınarak yetkisizlik kararı verilmesi gerekirken değinilen husus gözardı edilerek işin esası bakımından yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Davacının belirtilen sebeple temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.01.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.