Esas No: 2011/11763
Karar No: 2012/384
Karar Tarihi: 19.01.2012
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/11763 Esas 2012/384 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacılar, miras bırakanın mal kaçırmak amacıyla taşınmazlarını muvazaalı olarak devrettiğini ileri sürerek tapu iptali ve miras payları oranında tescile karar verilmesini istemişlerdir. Davalılar ise satışların gerçek olduğunu belirtmiştir. Mahkeme, yeterli delil sunulamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar vermiştir. Yargıtay ise muvazaanın belirlenmesi için gerçek irade ve amacın açıkça ortaya konulması gerektiğini vurgulamıştır. Mahkemenin yeterli incelemeyi yapmadığı sonucuna ulaşılarak, karar bozulmuştur. Kanun maddeleri ise Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddeleridir.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ÜNYE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/06/2011
NUMARASI : 2009/431-2011/263
Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, miras bırakanları M. B."nın mirastan mal kaçırmak amacıyla 144, 163, 164, 209 parsellerinin tamamı ile 167 parselinin 1/3 payını davalı torunu H."a, 165 parseli ile 167 parselinin 2/3 payını davalı gelini S."ya muvazaalı olarak satış suretiyle devrettiğini ileri sürerek, tapu iptal ve miras payları oranında tescile karar verilmesini istemişlerdir.
Davalılar, satışların gerçek olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, çekişme konusu temliklerin muvazaalı olduğuna dair yeterli delil sunulamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı miras payı oranında tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakan M.. B."nın 144, 163, 164, ve 209 parsel sayılı taşınmazları ile, 167 parsel sayılı taşınmazının ½ payını oğlu Y."un çocuğu olan davalı torunu H."a, 165 parsel sayılı taşınmazı ile 167 parsel sayılı taşınmazının kalan 1/2 payını ise oğlu R."in eşi olan davalı gelini S."ya 18.11.2008 tarihinde aynı akitle satış suretiyle temlik ettiği, davacıların, anılan temliklerin mirastan özellikle kız çocuklarından mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açtıkları, murisin 26.08.2008 tarihinde öldüğü, geride mirasçı olarak, kızları F., N., H., oğulları Y.ve R. ile kendinden evvel ölen kızı E."den olma torunları F., Z., A. ve M."nın kaldığı anlaşılmaktadır. Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; çekişme konusu taşınmazların temliklerinin muvazaalı olup olmadığı hususunda mahkemece yapılan araştırmanın hüküm kurmaya elverişli ve yeterli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
Şöyle ki, çekişme konusu 6 parça taşınmazın 4 parçasının 25-30 yaşında normal verimde fındık bahçesi olduğu halde, bu taşınmazların gelir getirip getirmediği, temlikten önce ve sonra taşınmazları kimin tasarruf ettiği, fındık mahsulünden kim veya kimlerin yararlandığı, murisin bir kısmı fındık bahçesi olan 6 parça taşınmazını hangi sebeple aynı tarihte elden çıkartmak zorunda kaldığı, diğer bir söyleyişle mal satmaya ihtiyacının olup olmadığı, ölümünden önce nerede yaşadığı, yalnız yaşayıp yaşamadığı ve mirasçıları ile davalılar arasındaki beşeri ilişkileri üzerinde durulmadığı gibi, murisin ölümünden önce yaşadığı yer hususunda tanık beyanları arasında çelişkiler olduğu halde, bu çelişkiler de giderilmiş değildir.
Hal böyle olunca; değinilen hususlar ile yukarıdaki ilkeler de gözetilerek, murisin gerçek irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde saptanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yetinilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması isabetsizdir.
Davacılar vekilinin temyiz itirazları belirtilen nedenlerle yerindedir. Kabulüyle, hükmün 12.01.2011 tarihinde kabul edilen ve 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.01.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.