Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, A.. Köyünde kain iki parça taşınmaz hakkında şahıs tarafından zilyetliğe dayalı olarak açılan tescil davasının reddedildiğini ve kararın kesinleştiğini, anılan taşınmazların ekonomik değer taşıdıklarını ve 3402 sayılı Yasanın 18.maddesi kapsamında kalan yerlerden olduklarını ileri sürerek, Hazine adına tescil isteğinde bulunmuş, 06.02.2008 tarihli dilekçesiyle, önceki davada taraf olan A.. B.. ile A. Köyü Muhtarlığının dovaya dahil edilmelerini talep etmiştir.
Dahili davalı A.., duruşmaya katılmış ise de, esasa yönelik beyanda bulunmamış, diğer dahili davalı ise, davaya yanıt vermemiştir.
Mahkemece, 3402 sayılı Yasanın 18/1.maddesinde öngörülen koşulların oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, dahili davalı A.. B. tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, 3402 sayılı Yasanın 18. maddesine dayalı tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu taşınmazların ileride ekonomik yarar sağlanabilecek yerlerden olduğu saptanmak suretiyle davanın kabulüne karar verilmiş olması kural olarak doğrudur.
Ancak mahkemece, davanın kabulüne karar verilmekle yetinilmiş, tescil hükmü kurulmamıştır.
Hemen belirtilmelidir ki, hükmün içermesi gereken hususlar 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297/2. maddesinde “hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir” şeklinde öngörülmüştür.
Bilindiği üzere; hakim, doğru sicil oluşturmakla yükümlüdür.
O halde, infazı mümkün olmayacak biçimde hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Öte yandan; bir kimseye dahili dava yoluyla taraf sıfatı yüklenemez.
Somut olayda; bu tür davaların hasımsız da açılabileceği kuşkusuzdur. Kaldı ki, eldeki dava da hasımsız açılmıştır.
Hal böyle olunca; dahili dava yoluyla A. B. ile A. Köyü Muhtarlığının davaya dahil edilmeleri doğru olmadığı gibi, yargılama giderlerinden sorumlu tutulmaları da isabetsizdir.
Öyleyse, dahili davalı A. B.’un temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.01.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.