Esas No: 2011/9115
Karar No: 2012/304
Karar Tarihi: 18.01.2012
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/9115 Esas 2012/304 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ: GEBZE 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/05/2010
NUMARASI : 2005/37-2010/193
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, miras bırakan babası A.. K.."nın maliki bulunduğu 17 parça taşınmazı kendisinden mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak tek oğlu olan davalı R. K."ya tapuda satış göstererek temlik ettiğini, bu taşınmazlardan 5 parçasının daha sonra kamulaştırıldığını ileri sürüp, 12 parça taşınmazın tapu kaydının iptali ile miras payı oranında adına tescilini, kamulaştırılan 5 parça taşınmazın davalıya ödenen kamulaştırma bedelinden fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak şimdilik 10.000.-TL"nin davalıdan tahsilini istemiş, yargılama sırasında el değiştiren taşınmazlar bakımından yeni maliklere karşı tapu iptal ve tescil davası olarak devam etmek istemiş, yine yargılama sırasında davalı R..."ın ölümü üzerine mirasçıları davaya dahil edilmiştir.
Davalı ve dahili davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davalı R.."a yapılan temliklerin danışıklı olduğunun sabit olduğu, ancak R.."dan sonra intikal gören taşınmazları alan dahili davalıların R.. ile işbirliği içinde olduklarının davacı tarafça ispatlanamadığı, R.. mirasçılarından F... Dışındakilerin mirası reddettikleri gerekçesiyle tapu iptal ve tescil davasının reddine, F... Dışındaki mirasçılar yönünden kamulaştırma bedelinin tahsili davasının reddine, F... hakkındaki bedelin tahsili davasının kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali tescil ve tazminat isteğine ilişkindir.
Mahkemece, tapu iptal ve tescil davasının reddine, kamulaştırılan taşınmazlar bakımından mirası reddetmeyen mirasçı F... yönünden tazminat isteğinin kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacı H.. ve davalı R."ın mirasbırakanları olan A.. K.."nın 30.01.1990 tarihli akitle 1575 parsel sayılı ev, bahçe, samanlık vasıflı taşınmazdaki payını ve yine 24.03.1995 tarihli akitle de çayır, bağ, tarla vasıflı 16 parça taşınmazını davalı oğlu R.."a satış suretiyle temlik ettiği, daha sonra bu taşınmazlardan 5 parçasının 23.07.2004 tarihinde Organize Sanayi Bölgesince kamulaştırıldığı, 1386 ve .. parsel sayılı taşınmazların ise 14.03.2005 tarihinde orman dışında kalan kısım ifraz edilip miktardan düşülerek kalan kısımlarının halen davalı R.. adına kayıtlı oldukları, ifraz edilen kısımların 1983 ve .. parsel numaralarını aldığı, eldeki davanın 18.01.2005 tarihinde açılarak dava dilekçesinin davalı R.."a 11.02.2005 tarihinde tebliğ edildiği, bunun üzerine davalının 15.02.2005 tarihli akitle 10 parça taşınmazını ara malik S.."ye, yine ifrazla oluşan 1983 ve 1984 parsel sayılı taşınmazlarını da 14.03.2005 tarihli akitle aynı kişiye satarak devrettiği, S.."nin bu taşınmazlardan 10 parçasını 17.02.2005 ve 25.02.2005 tarihli akitlerle ara m. E.."a, 1983 ve 1984 parselleri 18.04.2005 tarihli akitle ara malik S.."ye sattığı, E.."un 11.11.2005 tarihli aynı akitle 5 parça taşınmazı son el durumundaki dahili davalı S."a, 5 parçasını da yine son el durumundaki dahili davalı E."a, S."nin ise 1983 ve 1984 parselleri 14.11.2005 tarihli akitle son el durumundaki dahili davalı A."e satarak devrettikleri, bu taşınmazlar yönünden husumetin HUMK’nun 186 ncı maddesi gereğince taşınmazları satın alan kişilere tevcih edildiği, davalı R."ın yargılama sırasında 21.08.2005 tarihinde öldüğü, mirasçılarından M. Z., ve V."in mirası reddettikleri, tek mirasçısı olan eşi Feriser"in davaya dahil edildiği görülmektedir.
Davacı, anılan temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek eldeki davaya açmıştır.
Mahkemece, mirasbırakan tarafından davalı oğlu R.."a yapılan temlikin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu tesbit edilerek kamulaştırılan taşınmazlar bakımından tazminat davasının kabul edilmiş olması doğrudur.
Ancak, taşınmazların dava tarihinden sonra, kısa aralıklarla, bir çok kez kül halinde el değiştirdiği gözetildiğinde; HUMK’nun 186 ncı maddesi gereğince husumet kendisine yöneltilen son el durumundaki dahili davalılar S., E. ve A.."in iyiniyetli olup olmadıkları ve muvazaa olgusunu bilebilecek konumda olup olmadıklarının tesbiti önem arz etmektedir.
Bilindiği üzere, hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle, alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla, Medeni Kanunun 2.maddesinin genel hükmü yanında, menkul mallarda aynı kanunun 988 ve 989, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.
Öte yandan, bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır. İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş, bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış, iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş, değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarakta tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur.Belirtilen ilke, M.K.nun 1023.maddesinde; aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1.fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tesçil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tescile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
Ne varki, tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma, toplum düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin,iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır.Gerçekten, bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse, diğer yanda ise kendisi için maddi, hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.
Bu nedenle, yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı, kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyi niyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle; "kötü niyet iddiasının def"i değil itiraz olduğu, iddia ve müdafaanın enişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğinden (resen) nazara alınacağı ilkeleri 8.ll.l99l tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
Somut olayda ise; tanık beyanları ve bir kısım dahili davalıların mahkemede verdikleri beyanlarına göre, ara malikler S. ve S.nin arkadaş oldukları, S.."nin R.. ile de iyi görüştüğü, ara malik E."un emlak işi yapmadığı halde 10 parça taşınmazı kül halinde alıp sattığı, E."un davalı R."ın eşinin köylüsü olduğu, dahili davalılar S.n"ın İstanbul"da oturduğu, parkecilik yaptığı ve bu sebeple ara malik E."u tanıdığı, dahili davalı A."in Kocaeli"nde oturduğu, gıda toptancısında ücretli olarak çalıştığı, ara malik S."yi tanıdığı, ayrıca davalı R."ın oğlunun asker arkadaşı olup, taşınmazların bulunduğu köye gelip gittiği, taşınmazların halen R. ve mirasçılarının kullanımında olduğu ve taşınmazları kullananlar ile kayıt malikleri arasında taşınmazların kullanımı konusunda hukuki bir ilişkinin kurulmadığı dosya kapsamından tespit edilebilmekte ise de, yukarıda değinildiği üzere taşınmazları ara maliklerden alan dahili davalıların dördüncü el konumunda oldukları ve muvazaa olgusunu bilebilecek durumda olup olmadıkları yolunda mahkemece yapılan inceleme ve araştırmanın hükme yeterli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
Hal böyle olunca, dahili davalılar S., E.ve A."in iyiniyetli olup olmadıkları hususunun incelenmesi, gerektiğinde tanıkların yeniden dinlenerek bu konuda bilgilerinin alınması, ayrıca tarafların gösterecekleri diğer delillerin toplanması, toplanacak delillerin dosyada toplanan tüm delillerle birlikte yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirilmesi, böylece davalıların TMK"nun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanıp yararlanmayacaklarının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.
Ayrıca, dahili davalı Alim"e intikal eden 1983 ve 1984 parsel sayılı taşınmazlar ile öncesinde bir bütün iken 14.03.2005 tarihinde ifraz edilerek bir bölümün ormana ayrıldığı ve bu kısmın sicil kaydının 1386 ve 1391 parseller olarak halen Ritvan üzerinde bulunduğu, Ritvan"ın da ilk el konumunda olduğu gözetildiğinde bu parseller bakımından olumlu veya olumsuz bir karar verilmemiş olması da doğru değildir.
Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 18.01.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.