1. Hukuk Dairesi 2013/10502 E. , 2013/18568 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ECRİMİSİL
Taraflar arasında görülen ecrimisil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacılar tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla, dosya incelendi, tetkik hakimi ...’ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp, düşünüldü;
-KARAR-
Dava, ecrimisil isteğine ilişkin olup, mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 10381 ada 39 parsel sayılı taşınmazda miras bırakan ...’ın ve dava dışı Yüreğir Belediye Başkanlığının paydaş oldukları, muris ...’ın 11.06.2010 tarihinde ölümü ile davacılar ..., ..ile davalı ...’ın ve dava dışı ..., ..., ve ...’ın mirasçı kaldıkları anlaşılmaktadır.
Davacılar, miras bırakan ...’ın paydaşı olduğu 10381 ada 39 parsel sayılı taşınmazı tek başına mirasçı davalının kiraya vermek suretiyle tasarruf ettiğini, paylarına karşılık taşınmazda kullandıkları yer bulunmadığını ileri sürerek eldeki davayı açmışlardır.
Davalı ise, davacı ...ye vekaleten ...’ın dava açmasının usule aykırı olduğunu, dava konusu taşınmaza müdahalesi olmadığını, taşınmazdaki ev ve dükkanları annesi ...’ın davacıların rızası ile kullandığını, davacıların 15.l2.2010 tarihli protokol ile annelerinden bir talepleri olmayacağını kabul ettiklerini, intifadan menin gerçekleşmediğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Hemen belirtmek gerekir ki, davacı ...adına vekili ...’ ın bir avukata vekalet vermek suretiyle eldeki davanın açılmasında usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmadığı kuşkusuzdur. Mahkemece, aksi yönde kabul ile davanın reddi doğru değildir.
Öte yandan, bilindiği gibi; gerek öğretide ve gerekse yargısal uygulamalarda ifade edildiği üzere ecrimisil, diğer bir deyişle haksız işgal tazminatı, zilyet olmayan malikin, malik olmayan kötü niyetli zilyetten isteyebileceği bir tazminat olup, 08.03.1950 tarih 22/4 sayılı İnançları Birleştirme Kararında; fuzuli işgalin tarafların karşılıklı birbirine uygun iradeleri ile kurduğu kira sözleşmesine benzetilemeyeceği, niteliği itibarı ile haksız bir eylem sayılması gerektiği, haksız işgal nedeniyle oluşan zararın tazmin edilmesi gerekeceği vurgulanmıştır. Ecrimisil, haksız işgal nedeniyle tazminat olarak nitelendirilen özel bir zarar giderim biçimi olması nedeniyle, en azı kira geliri karşılığı zarardır. Bu nedenle, haksız işgalden doğan normal kullanma sonucu eskime şeklinde oluşan olumlu zarar ile kullanmadan kaynaklanan olumlu zarar ile malik ya da zilyedin yoksun kaldığı fayda (olumsuz zarar) ecrimisilin kapsamını belirler. Haksız işgal, haksız eylem niteliğindedir (YHGK"nun 25.02.2004 gün ve 2004/1-120-96 sayılı kararı).
Hemen belirtelim ki, ecrimisil hesabı uzmanlık gerektiren bir husus olup, taşınmazın niteliğine uygun bilirkişi marifetiyle keşif ve inceleme yapılarak ve taleple bağlı kalınarak haksız işgal tazminatı miktarı belirlenmelidir. Alınan bilirkişi raporu, somut bilgi ve belgeye dayanmalı, tarafların ve hakimin denetimine açık olmalı ve değerlendirmenin gerekçelerinin bilimsel verilere uygun şekilde HMK"nın 266 vd. maddelerine uygun olarak açıklanması gereklidir.
Bu nedenle, özellikle tarım arazilerin haksız kullanımı nedeniyle ürün esasına göre talep varsa, bu konudaki resmi veriler getirtilmeli, taşınmazın bulunduğu bölgede ekilen tarım ürünlerinin neler olduğu tarım il veya ilçe müdürlüğünden sorulmalı, ekildiği bildirilen ürünlerin ecrimisil talep edilen yıllara göre birim fiyatları ve dekara verim değerleri, hal müdürlüğünden ilgili dönem için birim fiyatlar getirtilmeli, bölgede münavebeli ekim yapılıp yapılmadığı, taşınmazın nadasa bırakılıp bırakılmadığı tespit edilmelidir.
Eğer, özellikle arsa ve binalarda kira esasına göre talep varsa, taraflardan emsal kira sözleşmeleri istenmeli, gerekirse benzer nitelikli yerlerin işgal tarihindeki kira paraları araştırılıp, varsa emsal kira sözleşmeleri de getirtilerek resen emsal araştırılmalı, dava konusu taşınmaz ile emsalin somut karşılaştırması yapılmalı, üstün veya eksik tarafları belirlenmelidir.
İlke olarak, kira geliri üzerinden ecrimisil belirlenmesinde, taşınmazın dava konusu ilk dönemde mevcut haliyle serbest şartlarda getirebileceği kira geliri, emsal kira sözleşmeleri ile karşılaştırılarak, taşınmazın büyüklüğü, niteliği ve çevre özellikleri de nazara alınarak yöredeki rayiçe göre belirlenir. Sonraki dönemler için ecrimisil değeri ise ilk dönem için belirlenen miktara ÜFE artış oranının tamamının yansıtılması suretiyle bulunacak miktardan az olmamak üzere takdir edilir.
Somut olayda, yukarıda açıklandığı şeklide bir araştırma ve inceleme yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Şöyle ki, mahkemece, çekişme konusu taşınmazın muris ...’a ait olup, onun ölümü ile dava dışı mirasçı tarafların annesi olan ...’ın tasarruf ettiği, davalının taşınmazda kullanımı olmadığı, ihtarın 28.07.2011 tarihinde gönderildiği, önceye dair intifadan menin söz konusu olmadığı, kira sözleşmelerinde davalının adı bulunmakla beraber tanık ... beyanları gözetildiğinde ecrimisil alacağının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, davacı tanıklarının ise dinlenmediği görülmektedir.
Diğer taraftan, muris ...’ın 11.06.2010 tarihinde öldüğü, eldeki davanın 27.10.2011 tarihinde açıldığı, ayrıca kira geliri gibi hukuki semere getiren yerler bakımından intifadan men koşulunun gerçekleşmesine gerek olmadığı açıktır.
Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, taraf delillerinin eksiksiz toplanması, davacı tanıklarının da dinlenmesi, çekişme konusu taşınmazın kira gelirini paydaşlardan kimin aldığının kuşkuya yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
Davacıların bu yönlere değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 26.12.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.