15. Ceza Dairesi 2013/32945 E. , 2016/4355 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Resmi belgede sahtecilik,nitelikli dolandırıcılık
.
Nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından sanıkların beraatlerine ilişkin hükümler, katılan vekili ve sanıklar müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Sanık müdafinin temyizinin vekalet ücretine yönelik olduğu anlaşılarak yapılan incelemede;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 30/03/1992 gün ve 80/98 sayılı kararında açıklandığı ve Dairemizin benzer birçok kararında vurgulandığı üzere, belgelerde sahtecilik suçlarında önceden verilen rıza üzerine imzanın taklit edilmesinde kastın varlığı ileri sürülemeyeceği, rızanın kastı ortadan kaldırabilmesi için fiilin işlenmesinden önce açıklanmasının zorunlu olduğu, rızanın açık veya zımni de olabileceği, özellikle iki kişi arasındaki ilişkiler, böyle bir rızanın varlığını ciddi olarak kabule elverişli olduğu takdirde, bu rızaya dayanarak başkasının imzasının atılmasında sahtecilik kastının varlığının kabul olunamayacağı ve mağdurun rızası hukuka uygunluk nedeni sayılamaz ise de failin, belgede sahtecilik kastına etki yaptığı, sahtecilik suçlarında kastın, zarar vermek bilinç ve iradesi olduğu cihetle; iş ortağı ve kardeş olan sanıklardan ... çek hesap sahibi olan sanık ... .... ait çekleri onun izni ve bilgisi üzerine doldurup kendi imzasını atarak şirketin borcuna karşılık katılana verdiği, taraflar arasındaki süregelen ticari ilişkide bu kabil işlemlerin zaman zaman yapıldığı hatta suça konu çeklerle beraber verilen diğer çeklerin durumu da aynı olmasına rağmen ödenmeleri nedeniyle şikayete konu edilmediği,bu nedenle sanıkların eylemlerinde sahtecilik suçunun manevi unsurunun oluşmadığı anlaşılmış, öte yandan sanıkların katılanla yıllardır süregelen ticari ilişkileri bulunduğu, çekleri sanık ..."ın tanzim etmesinin aldatıcı unsur
olarak değerlendirilemeyeceği, sanıkların zarar verme bilinç ve iradesiyle hareket ettiklerinin kanıtlanamadığı, dolayısıyla dolandırıcılık suçunun yasal unsurlarının da teşekkül etmediğinden, eylemin taraflar arasında mal alım satımından kaynaklanan bir hukuki ihtilaf niteliğinde olduğu gerekçesine dayanan kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; katılan vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Beraat eden ve kendisini vekil ile temsil ettiren sanık yararına, hazine aleyhine, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi"nin 13/5.maddesi gereğince, maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı olup, sanıklar müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8.maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak, yeniden yargılanmayı gerektirmeyen bu hususta, aynı Kanunun 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden; hüküm fıkrasına “beraat eden ve kendisini vekil ile temsil ettiren sanıklar yararına, hazine aleyhine, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/5.maddesi gereğince, 2.400 TL maktu vekalet ücreti tayin edilmesine,” şeklindeki bendin eklenmesi suretiyle, sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 04.05.2016 tarihinde oy birliği ile karar verildi.