Esas No: 2013/14712
Karar No: 2013/18324
Karar Tarihi: 19.12.2013
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2013/14712 Esas 2013/18324 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : ELATMANIN ÖNLENMESİ
Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi davası sonunda yerel mahkemece davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verilen karar davacı ve davalı ... İthalat İnşaat ....Şti. tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ....’ın raporu okundu,açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
-KARAR-
Asıl ve birleşen dava; çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi isteğine ilişkin olup mahkemece; asıl davanın reddine, birleşen davanın ise kabulüne karar verilmiş, hüküm davacı ve birleşen davanın davalısı şirket tarafından temyiz edilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu arsa vasıflı, 903 ada, 2 parsel sayılı taşınmazın paylı mülkiyete tabi olduğu, davacının paydaşı olduğu taşınmazda davalıların kayıttan ve mülkiyetten kaynaklı bir haklarının bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Davacı; paydaşı bulunduğu taşınmazda yer alan yapının davalılar tarafından haklı ve geçerli bir neden olmaksızın işgal edildiğini ileri sürerek gerek gerçek kişi ... aleyhine gerekse tüzel kişi .... Şirketi aleyhine eldeki davaları açmış, davaların birleştirilerek yapılan yargılaması sonucunda şirket aleyhine açılan davanın kabulüne karar verilirken gerçek kişi aleyhine açılan davanın reddine karar verilmiş, davalı şirket temyiz dilekçesinde; şirket yetkilisinin....olduğunu, tebligatın şirket yetkilisine yapılması gerekirken şirkette çalışmayan ..."a yapıldığını, yargılama sırasında davadan haberdar olmadıklarını, tavzih kararının tebliği ile haberdar olduklarını, taşınmazdaki yapıyı kira sözleşmesine dayalı olarak kullandıklarını, paydaşlardan ..."ya kira bedellerinin ödendiğini, kira bedellerinin paylaşımı sırasında çıkan ihtilaf üzerine eldeki davanın açıldığını, davanın Sulh Hukuk Mahkemesinde görülmesi gerektiğini, binanın bir kısmının da başka bir şirket tarafından kullanıldığını, savunma haklarının kısıtlandığını belirtmiştir.
Gerçekten de; gerek davalı ..."a gerekse şirket aleyhine açılan davada dava dilekçesinin "Özel İdare Müdürlüğü- .../ ... adresine yapıldığı, yargılama sırasında mahkemece yapılan araştırmada davalı şirketin Ticaret Sanayi Odası kaydına göre ...... ... Caddesi, No: 52 ... adresinde faaliyet gösterdiği, şirket kurucularının .... olduğu saptandığı halde tavzih kararı ile gerekçeli kararın şirketin yargılama sırasında saptanan doğru adrese ve yetkilisine tebliğ edilmesi gerekirken .... yolu üzeri ...Bitişiği Merkez / ... adresinde ..."a " tebliğ edildiği, dolayısıyla yargılama sırasında usulüne uygun tebligat yapılmaksızın, davalı yanın yargılamaya katılımı sağlanmaksızın sonuca gidilmiştir.
Hemen belirtilmelidir ki; yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırabilmesi, öncelikle tarafların yargılama gününden haberdar edilmesi ile mümkündür. Kişinin hangi yargı merciinde duruşmasının bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilebilmesi, usulüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir. Anayasa’nın 36. ve 6100 sayılı HMK"nın 27. (HUMK"nun 73.) maddeleri hükümlerinde çok açık bir şekilde vurgulanan temel kurala göre mahkeme, tarafları dinlemeden, onları iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez. Bu bakımdan davetin ve bunun yazılı şeklinin (davetiyenin) davadaki önemi büyüktür.
Asıl olan tarafların huzurunda yargılamanın yürütülmesi olmakla birlikte, hukuk mahkemelerinde, taraflar yargılamaya katılmasalar bile mutlaka duruşmadan haberdar edilmelidirler. Duruşmaya gelinmese dahi ilgilinin yokluğunda davaya devam edilip karar verilmesine usulün olanak tanıdığı hallerde, açıklanan biçimdeki uyarıyı taşıyan davetiyenin tebliğ edilmesinden ve yasaya uygun biçimde taraf teşkilinin tamamlanmasından sonra işin esasına girilmesi, deliller toplanarak bir sonuca ulaşılması zorunludur.
Bilindiği üzere; Tebliğ ile ilgili Yasa ve Tüzük hükümleri tamamen şeklidir. Değinilen işlemler nedeniyle tebligat; bilgilendirme yanında belgelendirme özelliği de bulunan bir usul işlemidir. Gerek tebliğ işlemi ve gerekse tebliğ tarihi ancak yasa ve tüzükte emredilen şekillerle tevsik ve dolayısıyla ispat olunabilir. Bu sebeple tebligatın usul yasaları ile ilişkisinde daima göz önünde tutulmalıdır.
Tebligat ile ilgili 7201 sayılı Tebligat Kanunu ve buna bağlı olarak çıkarılan Tüzük hükümleri tamamen şeklidir. Kanun ve Tüzüğün amacı tebligatın muhatabına en kısa zamanda ulaşması, konusu ile ilgili olan kişilerin bilgilendirilmesi ve bu hususların belgeye bağlanmasıdır. Hal böyle olunca, yasa ve tüzük hükümlerinin en ufak ayrıntılarına kadar uygulanması zorunludur. Kanunun ve Tüzüğün belirlediği şekilde yapılmamış ve belgelendirilmemiş olan tebligatların geçerli olmayacağı Yargıtay içtihatlarında açıkça vurgulanmıştır.
Tebligat Kanunu ile Tüzüğü’nde öngörülen şekilde işlem yapılmış olmadıkça tebliğ memuru tarafından yapılan yazılı beyan onun mücerret sözünden ibaret kalır ve dolayısıyla belgelendirilmiş sayılmaz.
Özel hukuk tüzel kişilerine tebligatın nasıl yapılacağı Tebligat Kanununun 12. ve 13. maddesinde ve Tebligat Tüzüğünün 17 ve 18. maddesinde açıklanmıştır. Buna göre Özel Hukuk Tüzel Kişilerine yapılacak tebligat bunların yetkili temsilcilerine yapılır.
Eğer tüzel kişinin yetkili temsilcisi yoksa veya evrakı bizzat alamayacak bir halde ise; görev itibariyle temsilciden sonra gelen kimse veya evrak müdürü gibi bu işle görevlendirilmiş bir kişiye o da yoksa tüzel kişinin o yerdeki memur veya müstahdemlerinden birine yapılır. Tebligat tüzel kişinin yetkili temsilcisine yapılmamış ve sıralı kişilere yapılmışsa bunun nedenlerinin açıkça ve ayrıntılı olarak tebligat mazbatasına yazılması gerekir.
Bu durumda; dava dilekçesinin davalı ....... Şirketi yetkili temsilcisine usulüne uygun tebliğ edildiğini, savunma hakkının tanınarak usulen taraf teşkilinin sağlandığını söyleyebilme olanağı yoktur.
Hal böyle olunca, usulsüz tebligat yapıldığı iddia edildiğine göre Tebligat Kanunu ile Tebligat Tüzüğünün tamamen şekle ilişkin kuralları içerdiği de gözetilerek davalı ... İthalat ve İhracaat Limited Şirketine, dava dilekçesinin usulüne uygun bir biçimde tebliğ edilerek savunma olanağının tanınması ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken usulsüz tebligatla yazılı olduğu üzere karar verilmesi isabetsizdir.
Tarafların bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü(6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre şimdilik sair hususlar incelenmeksizin, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 19.12.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.