Esas No: 2013/3264
Karar No: 2013/18199
Karar Tarihi: 17.12.2013
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2013/3264 Esas 2013/18199 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPT... VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu ipt... ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın, kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalılar ..., ..., ..., ..., ... ve ... vekilleri tarafından yasal süre içerisinde duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 17.12.2013 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalılar ... vd. vekili Avukat ..., davalı ... ve vekili Avukat ..., davalılardan ... ve vekili Avukat ... ...., davalı ... ve vekili Avukat ... ile temyiz edilen vekili Avukat ...., ihbar olunan Hazine vekili Avukat ....geldiler, davetiye tebliğine rağmen temyiz edilen davalı ..., ihbar olunan ... 11. Noterliği, ihbar olunan ... vekili Avukat gelmediler, yokluklarında duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, sahtecilik hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Dosya içeriğine ve toplanan delillerden, davacının, m...ki olduğu 73 ada 11 parsel sayılı taşınmazın davalı ..."a, 73 ada 13 ve 99 ada 11 parsel sayılı taşınmazların davalı ..."e sahtecilik yoluyla temlik edildiği, onlarında diğer davalılara devrettikleri, yapılan tüm temliki işlemlerin geçersiz ve yolsuz olduğu iddiasıyla açılan davada; mahkemece, dava konusu taşınmazların ilk el durumundaki davalılar ..."e sahte kimlik, imza ve vekaletname ile yapılan tapuda devir işlemlerinin açıkça yolsuz olduğu, sonraki devirlerinde hukuki bir değerinin bulunmadığı, bu sebeple davalıların iyi niyet iddialarının dinlenemeyeceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
... Ağır Ceza Mahkemesinin, 17.04.2013 tarihli, 2012/20 Esas, 2013/91 Karar sayılı kararıyla, davaya konu olay nedeniyle davalılar ...,..., ..., ..., ..., ... ve ... hakkında nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarından yapılan ceza yargılaması sonucunda, davalılar ... ve ..."ın resmi belgede sahtecilik suçundan cezalandırılmalarına; diğer davalılar ..., ..., ..., ... ve ... hakkında ise üzerlerine atılan nitelikli dolandırıcılık ve resmi belgede sahtecilik suçlarını işledikleri yönünde her türlü şüpheden uzak, kesin, inandırıcı ve kanaat verici delil elde edilemediği gerekçesiyle ayrı ayrı beraatlerine karar verildiği, ancak, kararın kesinleşmediği görülmektedir.
Hemen belirtilmelidir ki; Borçlar Kanununun 53. maddesi (TBK. m. 74) hükmü gereğince ceza mahkemesinde verilen beraat kararı ile kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususundaki belirleme hukuk hakimini bağlamaz ise de belirlenen maddi olgular ile mahkumiyet kararındaki eylemin "hukuka aykırılığına" ve illiyet bağının varlığını" saptayan benimsenen olgular eldeki dava bakımından önem ifade edeceği ve davayı etkileyebileceği kuşkusuzdur.
Somut olayda, davacıya ait 73 ada 11, 73 ada 13 ve 99 ada 11 nolu parsel sayılı taşınmazların sahtecilik yoluyla davalılar ... ve Yasin"e temlik edildiği, daha sonra diğer davalılara devredildiği ileri sürülerek eldeki dava açıldığına göre, yukarıda sözü edilen ... Ağır Ceza Mahkemesinin, 2012/20 Esas, 2013/91 Karar sayılı kararının sonucuna göre, sahtecilik hususu sabit olduğu takdirde ilk el durumundaki davalılar ... ve ... adına oluşan tescilin yolsuz olması nedeniyle ikinci ve üçüncü el durumunda bulunan davalılar ..., ..., ..., ... ve ... edinimlerinde iyiniyetli olup olmadıkları, diğer bir deyişle TMK"nin 1023. maddesi koruyuculuğundan yararlanacak kişilerden olup olmadıkları hususunda da orada belirlenen somut olgularda gözetilmek suretiyle, toplanan ve toplanacak deliller birlikte değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekeceği açıktır.
Bilindiği üzere, hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları, dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle,alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla Medeni Kanunun 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir. Öte yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır İşte bu nedenle Devlet, nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş,bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış,iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş,değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarakta tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur.Belirtilen ilke M.K.nun 1023.maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1.fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tesçil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tesçile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
Öte yandan; tapulu taşınmazların intikallerinde, huzur ve güveni koruma,toplam düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl m...k olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin,iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır.Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi,hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki m...k bulunmaktadır.Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı,kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta, şeklen iyiniyetli gözükeni değil, gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima gözönünde tutulması, bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının def"i değil itiraz olduğu,iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (resen) nazara alınacağı ilkeleri 8.ll.l99l tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
Ne var ki, mahkemece, bu hususlar gözetilmeksizin, yapılan araştırmanın hüküm kurmaya yeterli ve elverişli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
Hal böyle olunca, ...Ağır Ceza Mahkemesinin, 17.04.2013 tarihli, 2012/20 Esas, 2013/91 Karar sayılı kararının sonucunun beklenmesi; o davada saptanacak vakıaların bağlayıcılığının gözetilmesi; eldeki davada toplanan ve toplacak tüm dellilerle birlikte değerlendirilmesi; sahtecilik iddiasının subuta ermesi durumunda, ikinci ve üçüncü el konumunda bulunan davalılar ..., ..., ..., ... ve ... edinimlerinde iyiniyetli olup olmadıkları, Türk Medeni Kanunu"nun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanma imkanları bulunup bulunmadığı yukarıda belirtilen ilkeler çerçevesinde incelenip araştırılarak, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
Davalılar ..., ..., ..., ..., ... ve ... vekillerinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.12.2012 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz edenler vekilleri için ayrı ayrı 990.00."ar-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, 17.12.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.