Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;
Davacı G. Y. asıl davada; kayden paydaş olduğu 2774 parsel sayılı taşınmaza komşu 2772 sayılı parseldeki binanın taşkın yapıldığını ve yapıda kat mülkiyeti tesis edilmiş olup; 11, 21 ve 41 nolu bağımsız bölümlerin tecavüzlü durumda bulunduğunu ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve taşkın kısmın yıkımını istemiş, birleşen davada davacılar, malik oldukları 2774 sayılı parsele müdahaleli 2772 sayılı parselin bağımsız bölüm maliklerinden H.A.E.mirasçıları olan davalılar hakkında elatmanın önlenmesi ve yıkım isteklerinde bulunmuşlardır.
Bazı davalılar, davanın reddini savunmuşlar, aksi halde temliken tescil talep etmişlerdir.
Savunma yoluyla ileri sürülen temlik tescil isteminin kabulüne dair önceden verilen kararın, Dairece;"... öncelikle taşkın yapılanmanın iyiniyete dayanıp, dayanmadığının açıkça saptanması, daha sonra temliken tescilin öteki yasal koşullarının araştırılması, ondan sonra bir karar verilmesi..." gereğine değinilerek bozulması üzerine, mahkemece bozmaya uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda davanın kabulü ile elatmanın önlenmesi ve binanın taşkın kısmının yıkımına karar verilmiştir.
Karar, davalı O. Ü. mirasçıları, davalı N. Ç. vekili, davalı M. E.ile davalılar M., C. ve arkadaşları vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Asıl ve birleşen dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; tarafların tüm delilleri toplanıp, tetkik edildikten, son sözleri dinlenip duruşmanın bittiği bildirildikten sonra hakimin, 1086 sayılı HUMY"nın 388, 6100 sayılı HMK"nın 298. maddesi uyarınca kararı gerekçesi ile birlikte (tam olarak) yazması ve hüküm sonucunu 1086 sayılı HUMY"nın 389., yine 6100 sayılı HMK."nın 298. maddesinde öngörülen biçimde tefhim etmesi asıldır.
Ne varki, uygulamada 1086 sayılı HUMY"nın 381.maddesinin son fıkrasının 6100 sayılı HMK."nın 294.maddesinin getirdiği ayrıcalığa dayanılarak bazı zorunlu nedenlerle sadece hükmün sonucu tutanağı geçirilip tefhim edilmekte, gerekçeli karar daha sonra yazılmaktadır.
İşte bu gibi hallerde, tarafların hak ve yükümlülüklerini açıkca gösteren tefhim ile aleniyet ve hukuki varlık kazanan kısa karara daha sonra yazılan gerekçeli kararın uygun olması zorunludur. Esasen kısa kararı yazıp, tefhim etmekle davadan elini çekmiş olan hakimin artık bu kararını değiştirmesine yasal olanak yoktur. Öte yandan, kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması, yargılamanın aleniyeti, kararların alenen tefhim edilmesine ilişkin Anayasanın l4l. maddesi ile HUMK.nın yukarıda değinilen buyurucu nitelikteki maddelerine de aykırı bir durum yaratır. Ayrıca anılan husus kamu düzeni ile ilgili olup, gözetilmesi yasa ile hakime yükletilmiş bir ödevdir. Aksine düşünce ve uygulama yargı, yargıç ve kararlarının her türlü düşünceden uzak, saygın ve güvenilir olması ilkesi ile de bağdaşmaz.
Somut olayda, mahkemece kısa kararda “davanın kabulüne, dava konusu Mahmutlar Kasabası 2774 parsel sayılı taşınmazda davalıların vaki müdahalesinin men’ine, taşınmaz üzerinde bulunan binanın taşkın kısmının kal’ine, H.A. E. hakkında açılan davanın şahsın ölümünden sonra açıldığı görülmekle husumet nedeniyle reddine, dosyamız ile birleşen 1999/813 Esas 1999/659 karar dosyasında davanın kabulüne, davalıların dava konusu .. Kasabası 2774 parsel sayılı taşınmazdaki vaki müdahalesinin men’ine, taşınmaz üzerinde bulunan taşkın kısmının kal’ine”, gerekçeli kararda ise; sadece “davanın kabulüne, dava konusu ... Kasabası 2774 parsel sayılı taşınmazda davalıların vaki müdahalesinin men’ine, taşınmaz üzerinde bulunan binanın taşkın kısmının kal’ine” karar verilip, kısa kararda bulunan diğer bentler yazılmamıştır.
O halde, değinilen ilke ve yasa hükümleri gözardı edilerek kısa karara çelişkili olarak gerekçeli karar yazılması doğru değildir. Hal böyle olunca, hükmün l0.4.l992 gün, l992/7 Esas, l992/4 sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararı çerçevesinde bir karar verilmek üzere (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 29.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.