Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/11289 Esas 2011/13768 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/11289
Karar No: 2011/13768
Karar Tarihi: 27.12.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/11289 Esas 2011/13768 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacı, babası B.T.O. adına kayıtlı olan taşınmazların sahte belgelerle davalı A'ya satıldığını ve sonrasında davalı Ş'ye devredildiğini belirterek tapu iptali ve tescil istemiyle dava açmıştır. Mahkeme, davalı A hakkındaki davanın kabulüne, davalı Ş hakkındaki davanın reddine karar vermiştir. Ancak, dava dosyasındaki deliller ve taşınmazın resmi akitteki değeri ile temlik tarihindeki gerçek değeri arasındaki fark göz önüne alındığında davalı Ş'in bu durumu bilen biri olarak iyi niyetli kabul edilemeyeceği ve davanın kabul edilmesi gerektiği sonucuna varılmaktadır. Bu nedenle, davalı Ş yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi gerekmektedir. Kanun maddeleri olarak, Medeni Kanunun 1023 ve 1024. maddelerine atıfta bulunulmuştur.
1. Hukuk Dairesi         2011/11289 E.  ,  2011/13768 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ELAZIĞ 2. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 01/07/2011
    NUMARASI : 2008/250-2011/248

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, çekişme konusu taşınmazların miras bırakan babası B.T. O. adına kayıtlı olup, Ü.Ş.O. adına sahte olarak düzenlenen nüfus cüzdanı ve nüfus kayıtları ile mirasçılık belgesi alınarak Ü.Ş.O.adına intikallerinden sonra taşınmazların davalı A."a satış suretiyle devredildiğini, 3288 ada 1 nolu parselinde A.tarafından davalı Ş."e temlik edildiğini, B. T.O."ün tek mirasçısının kendisi olduğunu, davalıların iyi niyetli olmadıklarını ileri sürerek, tapu iptal ve tescil isteminde bulunmuştur.
    Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece davalı Ş.aleyhine açılan davanın reddine; davalı A. hakkındaki davanın kabulüne karar verilmiştir.
    Karar, davacı vekili ve davalı A. K. vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
    Dava, tapu iptal ve tescil isteklerine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 403, 27 ada 47 ve 48, 3288 ada 1, 3098 ada 2 parsel sayılı taşınmazlardaki 1160/2061 payın Ü. Ş. O.tarafından 22.05.2008 tarihli akit ile davalı A.a, A."ın da 3288 ada 1 nolu parseldeki payını davalı Ş."e 29.05.2008 tarihinde satış yoluyla temlik ettiği anlaşılmaktadır.
    Davacı, davaya konu taşınmazların miras bırakanı B.T.O. adına kayıtlı olup, tek mirasçının kendisi olmasına rağmen sahte olarak düzenlenen nüfus cüzdanı ve nüfus kayıtları ile alınan mirasçılık belgesine istinaden yapılan intikalden sonra davalı A."a satıldığı ve bu davalının da bir taşınmazı diğer davalı Ş.e devrettiğini her iki davalının da iyi niyetli olmadıklarını belirterek tapu iptal ve tescil istemiyle eldeki davayı açmıştır.
    Bilindiği üzere; Hukukumuzda, diğer çağdaş hukuk sistemlerinde olduğu gibi kişilerin huzur ve güven içerisinde alış verişte bulunmaları satın aldıkları şeylerin ilerde kendilerinden alınabileceği endişelerini taşımamaları,dolayısıyla toplum düzenini sağlamak düşüncesiyle,alan kişinin iyi niyetinin korunması ilkesi kabul edilmiştir. Bu amaçla Medeni Kanunun 2.maddesinin genel hükmü yanında menkul mallarda 988 ve 989, tapulu taşınmazların el değiştirmesinde ise 1023.maddesinin özel hükümleri getirilmiştir.Öte yandan bir devleti oluşturan unsurlardan biri insan unsuru ise bunun kadar önemli olan ötekisi topraktır.İşte bu nedenle Devlet,nüfus sicilleri gibi tapu sicillerinin de tutulmasını üstlenmiş,bunların aleniliğini (herkese açık olmasını) sağlamış,iyi ve doğru tutulmamasından doğan sorumluluğu kabul etmiş,değinilen tüm bu sebeplerin doğal sonucu olarakta tapuya itimat edip, taşınmaz mal edinen kişinin iyi niyetini korumak zorunluluğunu duymuştur. Belirtilen ilke M.K.nun 1023.maddesinde aynen "tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan 3 ncü kişinin bu kazanımı korunur" şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024.maddenin 1.fıkrasına göre "Bir ayni hak yolsuz olarak tesçil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken 3 ncü kişi bu tesçile dayanamaz" biçiminde öngörülmüştür.
    Ne varki; tapulu taşınmazların intikallerinde,huzur ve güveni koruma,toplam düzenini sağlama uğruna, tapu kaydında ismi geçmeyen ama asıl malik olanın hakkı feda edildiğinden iktisapta bulunan kişinin,iyi niyetli olup olmadığının tam olarak tespiti büyük önem taşımaktadır.Gerçekten bir yanda tapu sicilinin doğruluğuna inanarak iktisapta bulunduğunu ileri süren kimse diğer yanda ise kendisi için maddi,hatta bazı hallerde manevi büyük değer taşıyan ayni hakkını yitirme tehlikesi ile karşı karşıya kalan önceki malik bulunmaktadır.Bu nedenle yüzeysel ve şekilci bir araştırma ve yaklaşımın büyük mağduriyetlere yol açacağı,kişilerin Devlete ve adalete olan güven ve saygısını sarsacağı ve yasa koyucunun amacının ilk bakışta,şeklen iyi niyetli gözükeni değil,gerçekten iyiniyetli olan kişiyi korumak olduğu hususlarının daima göz önünde tutulması,bu yönde tüm delillerin toplanıp derinliğine irdelenmesi ve değerlendirilmesi gerekmektedir. Nitekim bu görüşten hareketle "kötü niyet iddiasının def"i değil itiraz olduğu,iddia ve müdafaanın genişletilmesi yasağına tabii olmaksızın her zaman ileri sürülebileceği ve mahkemece kendiliğin den (resen) nazara alınacağı ilkeleri 8.ll.l99l tarih l990/4 esas l99l/3 sayılı İnançları Birleştirme Kararında kabul edilmiş, bilimsel görüşlerde aynı doğrultuda gelişmiştir.
    Somut olaya gelince, mahkemece toplanan deliller ve dosya kapsamına göre davalı A."ın hakkında açılan davanın kabulüne karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. D. A."ın ilk el durumunda olması nedeniyle temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.
    Davacının temyiz itirazlarına gelince; her ne kadar mahkemece davalı Ş. hakkında açılan davanın reddine karar verilmiş ise de, taşınmazın tapuda intikal ve davalı A."a satış işlemi ile A.tarafından davalı Ş."e satış tarihi arasında çok kısa bir sürenin bulunduğu, davalı A.n hazırlıkta alınan ifadeleri, taşınmazın resmi akitteki değeri ile temlik tarihindeki gerçek değeri arasındaki fahiş fark ve tanık C."in beyanları nazara alındığında davalı Ş.in durumu bilen kişi konumunda bulunduğu ve iyi niyetli kabul edilemeyeceği göz ardı edilerek bu davalı yönünden davanın reddine karar verilmiş olması isabetsizdir.
    Hal böyle olunca davalı Ş. yönünden de davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü ( 6100 Sayılı HMK"nun geçici 3. maddesi yollaması ile ) 1086 Sayılı HUMK."nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 27.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

     

    Hemen Ara