Esas No: 2011/11260
Karar No: 2011/13039
Karar Tarihi: 19.12.2011
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/11260 Esas 2011/13039 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : EDREMİT 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/10/2010
NUMARASI : 2010/419-2010/638
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, davalılar adına tapuda kayıtlı olan 144 parsel sayılı taşınmazın 412,01 m2"lik bölümünün kıyı kenar çizgisi içerisinde kaldığını ileri sürerek, kıyı kenar çizgisi içerisinde kalan bölümün tapu kaydının iptali ile terkinine karar verilmesi isteminde bulunmuştur.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, Dairece; “.... dava tarihinde davacı hazinenin haklı olduğu anlaşıldığına ve yargılama sırasında yürürlüğe giren 5841 sayılı yasa gereğince dava reddedildiğine göre davalının tüm yargılama giderlerinden ve avukatlık ücretinden sorumlu tutulması gerekirken aksine yazılı düşüncelerle hüküm kurulması isabetsizdir” gereçesiyle bozulmuş olup, mahkemece direnme kararı verilmesi üzerine Hukuk Genel Kurulunca, 5841 Sayılı Yasa ile değişik 3402 Sayılı Yasanın 12/3 maddesinde düzenlenen “....iddia ve taşınmazın niteliğine bakılmaksızın” hükmünün iptali istemi kabul edildiğinden, Özel Dairece Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni durum dikkate alınarak davanın incelenip karara bağlanması gerektiğine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava; tapu iptal ve kayıt terkini isteğine ilişkin olup, yerel mahkemece kurulan hükmün temyizi üzerine; 14.03.2009 tarihinde yürürlüğe giren 5841 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca hak düşürücü süreden dolayı davanın reddinin doğru olduğu, ancak yargılama giderleri ve bu giderlerden sayılan Avukatlık Ücretinden davalı tarafın sorumlu tutulması gerektiği gerekçesiyle kararın bozulduğu, Mahkemece direnme kararı verilerek Hukuk Genel Kurulunca 5841 Sayılı Yasa ile değişik 3402 Sayılı Yasanın 12/3 maddesinde düzenlenen “....iddia ve taşınmazın niteliğine bakılmaksızın” hükmünün iptali istemi kabul edildiğinden, Özel Dairece Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni durum dikkate alınarak davanın incelenip karara bağlanması gerektiğine karar verildiği görülmektedir.
Gerçekten de; işin esası bakımından 5841 sayılı Yasanın yürürlüğü döneminde davanın hak düşürücü süreden reddedilmiş olması doğrudur. Ancak anılan yasa Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarih 2009/31 E. 2011/77 K. sayılı kararı ile iptal edilmiş ve 23.7.2011 tarihinde de resmi gazetede yayımlanarak iptal hükmü yürürlüğe girmiştir.
Öyle ise, kesin hüküm halini almamış ve kazanılmış hakkın istisnasını teşkil eden bu durum karşısında 5841 Sayılı Yasa hükümleri uyarınca davanın reddine ilişkin olarak kurulan hükmün, verildiği tarih itibarıyla doğru olduğu düşünülse ve ayrıca Anayasanın 153.maddesine göre iptal kararı geriye yürümezse de 12.3.1969 gün ve 1/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçe bölümünde belirtildiği üzere iptal, kesin şekilde çözüme bağlanmış uyuşmazlıkları etkilemez ve henüz anlaşmazlık hali devam ediyorsa iptalin kapsamına girer. Öyleyse, davanın hak düşürücü süreden reddine ilişkin kurulan kararın Anayasa Mahkemesi’nin anılan iptal kararından sonra doğru olduğu söylenemez.
Hal böyle olunca; işin esasının 28.11.1997 tarih 5/3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre değerlendirilmesi, davanın kısmen veya tamamen kabulü halinde de, 19.1.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasa hükümleri de gözetilerek taraf iddiaları doğrultusunda gerekli araştırma ve inceleme yapılmak suretiyle uyuşmazlığın çözüme kavuşturulması bakımından karar bozulmalıdır.
Davacının bu yönlere ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü ( 6100 Sayılı HMK"nun geçici 3. maddesi uyarınca ) 1086 Sayılı HUMK."nun 428. maddesi gereğince gereğince BOZULMASINA, 19.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.