Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/11233 Esas 2011/12912 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/11233
Karar No: 2011/12912
Karar Tarihi: 16.12.2011

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/11233 Esas 2011/12912 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Davacı, ölen eşinin kendisine verdiği taşınmazın 1/3'ü üzerinde intifa hakkı ile davalıya temlik edildiğini ancak davalının yükümlülüklerini yerine getirmediğini iddia ederek tapu iptali ve tescil talep etmiştir. Mahkeme, davacının kusurlu olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir. Ancak Yargıtay, bakım borçlusunun yükümlülüklerini yerine getirmemesinin davacının kusuru olmadığına karar vermiştir. Mahkemenin irat bağlanması gerekip gerekmediği hususunu değerlendirmediğini belirten Yargıtay, mahkemenin eksik inceleme yaparak karar verdiğini belirtmiştir. Bakım sözleşmesinde bakım alacaklısı ve borçlu arasındaki hak ve yükümlülükleri açıklayan BK 511-517 maddelerini detaylı olarak açıklamasını istiyoruz.
1. Hukuk Dairesi         2011/11233 E.  ,  2011/12912 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : UŞAK 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    TARİHİ : 31/03/2011
    NUMARASI : 2009/390-2011/79

    Taraflar arasında görülen davada;
    Davacı, dava konusu 3847 ada, 8 parsel sayılı taşınmazda kayıt maliki iken ölünceye kadar bakıp gözetmek kaydıyla boşandığı eşi olan davalı B. A.’a intifa hakkı üzerinde kalmak kaydıyla 1/3 payın çıplak mülkiyetini, tapuda satış göstermek suretiyle temlik ettiğini ancak davalının akitten doğan yükümlülüklerini yerine getirmediğini ileri sürerek, ölünceye kadar bakım akdinin feshi ile davalı adına olan 1/3 payın iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı, davacının yeniden evlendiğini bu nedenle akdin gerektirdiği yükümlülükleri yerine getirmesinin mümkün olmadığını, bakım borcunun ifa edilememesinde davacının kusurlu olduğunu belirterek, davanın reddini savunmuşlardır.
    Mahkemece; davanın reddine karar verilmiştir.
    Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
    Dava, akde aykırılık hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
    Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
    Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 3847 ada, 8 parsel sayılı arsa vasıflı taşınmazın tamamı davacı adına kayıtlı iken 24.11.2006 tarihli ölünceye kadar bakım akdi ile 1/3 payını boşandığı eşi olan davalıya temlik ettiği anlaşılmaktadır.
    Davacı, bakım koşullarının davalı tarafından yerine getirilmediğini belirterek eldeki davayı açmıştır.
    Dosya kapsamı, özellikle taraf beyanları ve gerekse tanık anlatımları gözetildiğinde ölünceye kadar bakım akdinin sürdürülememesinin davalının değil davacının kusurlu hareketlerinden kaynaklandığı sonucuna varılmaktadır. Mahkemece de bu olgu benimsendiği halde tapu iptal ve tescil isteğinin reddine, davacı yararına irat kaydına yer olmadığına karar verilmiştir.
    Oysa, bilindiği üzere; Ölünceye kadar bakıp gözetmek sözleşmesi basitçe taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen, bazı yönleri itibarıyla talih ve tesadüfe, ayrıca şekle bağlı bir sözleşme şeklinde tanımlanabilir. Nitekim söz konusu sözleşme B.K.nun 511. maddesinde, “kaydı hayat ile bakma mukavelesi, akitlerden birinin diğerine ölünceye kadar bakmak ve onu görüp gözetmek şartıyla bir mamelek yahut bazı malların temlikini iltizam etmesinden ibaret olan bir akit” olarak tarif edilmiştir.
    Anılan yasanın bu ve devamı maddelerinin açık hükümlerin de belirtildiği gibi ölünceye kadar bakım sözleşmesi ile, bakım alacaklısı sözleşmeye konu olan mamelek veya bazı mallarının mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme, bakım borçlusu da kural olarak bakım alacaklısını kendi ailesi içerisine alıp, ona özenle ölünceye kadar bakıp gözetmek yükümlülüğü altına girer.
    Hemen belirtmek gerekir ki, bakım borçlusunun bakıp gözetmek yükümlülüğü, aksi kararlaştırılmadığı sürece bakım alacaklısını ailesi içerisine alıp, ikametini temin etme yanında, besleme giydirme hastalığında hekime götürüp, gerekli ihtimamı gösterme, manevi yönden her türlü yardım ve desteği sağlama gibi ödevleri de içerisine alır. Kuşkusuz bakım borçlusu yükümlülüklerini yerine getirirken, aldığı malların kıymetine, bakım alacaklısının önceden sahip olduğu içtimai mevkiine ve hakkaniyet kurallarına göre hareket etmek zorundadır. Öte yandan, yükümlülüklerin yerine getirilmemesinin sonuçları BK. nun 5l7. maddesinde açıklanmış sözleşmeden doğan ödevlere aykırılık yüzünden ilişki çekilmez olmuşsa, ya da başka önemli nedenlerle ilişkinin sürdürülmesi aşırı ölçüde güçleşmiş veya olanaksız hale gelmişse taraflardan her birinin tek yanlı olarak sözleşmeyi fesh etme, verdiği şeyi geri alma hatta karşı tarafın kusurlu olması halinde tazminat isteme hakkı tanınmıştır. O halde, yükümlülüklerini yerine getirmeyen bakım borçlusuna karşı bakım alacaklısı her zaman fesih hakkını kullanabilmekte, fesih geçmişe etkili (makable şamil) olmak üzere sözleşmeyi sona erdirdiğinden verdiği şeyi de geri isteyebilmektedir.
    Öte yandan, BK. nun 517/son maddesi hükmüne göre; "Hakim mukaveleyi feshedecek yerde, iki taraftan birinin talebi ile yahut re’sen artık birlikte yaşamalarına nihayet verip buna mukabil alacaklıya kaydı hayat ile bir irat tahsis edebilir.”
    Uyuşmazlığın değinilen hüküm (BK. nun 517/son maddesi) uyarınca çözüme bağlanması; bakım yükümlülüğünün bir arada yaşamak suretiyle yerine getirilmesi imkânlarının ortadan kalktığı ya da büyük ölçüde sınırlandığı haller için düşünülmelidir. Bunun yanısıra, takdir edilecek irat, yanların özel ve ekonomik durumlarına uygun ve adil olmalıdır.
    Mahkemece, irat bağlanması gerekip- gerekmediği hususu değerlendirilirken bu ilkeler gözetilmemiştir.
    Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler ve açıklamalar doğrultusunda araştırma yapılması, bu cümleden olarak tarafların içtimai, ve ekonomik durumları davalının belirli bir gelirinin bulunup bulunmadığı, dava konusu taşınmaz dışında taşınmazı olup olmadığı ve mali durumu, bağlanan iradın yeterli olup olmayacağı, gerekirse bilirkişi düşüncesine başvurularak bir değerlendirme yapılması ve sonucuna göre davacı yararına irat bağlanması suretiyle bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.
    Davacının, bu yöne değinen temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesine göre) 1086 sayılı HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 16.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

     

    Hemen Ara