Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden maliki olduğu 27 nolu bağımsız bölümü davalının haksız kullandığını ileri sürerek elatmanın önlenmesine ve 12.500,00 YTL ecrimisilin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, dava konusu taşınmazın davacıya devrinin gerçek olmadığını belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, çekişme konusu taşınmaza davalının haksız kullandığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla, tetkik hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü. Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 159 ada 24 parsel sayılı taşınmazdaki 27 nolu meskenin davalıdan temellük etmek suretiyle kayden davacı adına kayıtlı olduğu, davalının taşınmazda kayıttan ve mülkiyetten kaynaklanan bir hakkı olmadığı anlaşılmaktadır.
Davacı, dava konusu taşınmazı davalıdan satın aldığını, kısa sürede yeri boşaltacağına söz veren davalının taşınmazı haksız kullanmaya devam ettiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır. Davalı ise, dava konusu taşınmazın davacıya satışının gerçek olmadığını savunmuş, yargılama sırasında davalı vekilince davalıya hükümlülük nedeniyle vasi atandığı bildirilmiştir.
Gerçekten de, eksiğin tamamlanması yoluyla getirtilen kayıt ve belgeden, davalı E. R.’na, Mersin 3. Sulh Hukuk Mahkemesinin 07.03.2011 tarih, 2010/1618 esas, 2011/290 karar sayılı ilamı ile; 1 yıldan daha uzun süreli özgürlüğü bağlayıcı cezaya mahkum olduğundan Türk Medeni Yasasının 407. maddesi gereğince hapis halinin sona ermesine kadar kısıtlanmasına karar verilerek, eşi Ş. R.’nun vasi tayin edildiği görülmektedir.
O halde, davalıya vasi atandığına göre, vasinin davada yer alması gerektiği açıktır.
Hal böyle olunca, davalı vasisinin davada yer almasının böylece taraf teşkilinin sağlanması, ondan sonra taraf delilleri doğrultusunda araştırma yapılarak bir karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi doğru olmadığı gibi, kabule göre de, davalı tarafın yargılama sırasında çekişme konusu taşınmazı boşalttığı yönündeki savunması üzerinde durularak halen dava konusu yerin davalının tasarrufunda olup olmadığının mahallinde yapılacak inceleme ile belirlenmesi, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmemiş olması da doğru değildir.
Davalının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3. maddesi aracılığıyla) 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 8.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.