Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, kayden maliki olduğu 393 ve 394 parsel sayılı taşınmazları içerisinde bulunan su arkına komşu 392 ve 395 sayılı parseller malikleri olan davalıların muhtelif cins ve miktarlarda meyve ağacı dikmek suretiyle müdahale ettiklerini ve bu ağaçlar nedeniyle taşınmazlarıyla su arkının zarar zarar gördüklerini ileri sürerek, elatmanın önlenmesi ve meyve ağaçlarının kaldırılmasını istemiştir.
Davalı Nevzat, iddaların doğru olmadığını, dikmiş olduğu meyve ve fidanlarının kendisine ait 392 sayılı parsel sınırları içerisinde kaldığı gibi, davacının su arkını kullanımına mani teşkil etmediğini ve taşınmazların güneşini de engellemediğini belirterek davanın reddini savunmuş; diğer davalı ise, davaya yanıt vermemiştir.
Mahkemece, keşfen belirlenen değerin mahkemenin görev sınırının altında kaldığı gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, mülkiyet hakkına ve komşuluk hukukuna dayalı elatmanın önlenmesi ile meyve ağalarının kaldırılması isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, dava değeri itibariyle davaya bakma görevinin Sulh Hukuk Mahkemesi’ne ait olduğu gerekçesiyle, görevsizlik kararı verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 393 ve 394 parsel sayılı taşınmazların kayden davacıya ait olduğu, komşu 392 sayılı parselin davalı N. ve komşu 395 sayılı parselin ise diğer davalı D. adlarına kayıtlı bulunduğu anlaşılmaktadır.
Davacı, maliki olduğu taşınmazlar içerisindeki su arkına davalılar tarafından meyve ağaçları dikilmek suretiyle müdahale edildiğini ve bu ağaçlar nedeniyle taşınmazlarının ve su arkının zarar gördüğünü ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
Bilindiği üzere, yasada açıkça belirtilen haller dışında kalan ve mamelek hukukundan kaynaklanan, konusu para veya para ile ölçülebilen çekişmelerde dava konusunun değerine göre mahkemelerin görevinin tayin edileceği (6100 Sayılı HMK.nun geçici 1. maddesi yollamasıyla 1086 Sayılı HUMK.nun 1. maddesi) tartışmasızdır.Dava değerinin ise, keşfen belirlenen dava tarihindeki değer olduğu ve harcın da bu değer üzerinden tahsil edileceği kuşkusuzdur.
Bunun yanında 21.7.2004 tarihinde yürürlüğe giren 5219 Sayılı Yasa ile 1086 Sayılı HUMK.nun 8.maddesi değiştirilerek Sulh Hukuk Mahkemelerinin görev sınırı 5000-YTL.ye yükseltilmiş, 1.6.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5236 Sayılı Yasa ile HUMK.nun eklenen ek 4.maddesi göre de her takvim yılı başından itibaren geçerli olmak üzere parasal sınırların bir önceki yıl belirlenen yeniden değerleme oranında artırılacağına hükmedilmiş olup, anılan yasal düzenlemeler ve yürürlük tarihleri dikkate alındığında, 01.01.2010 tarihinden itibaren Sulh Hukuk Mahkemesinin görev sınırının 7.230 TL.olacağı açıktır.
Öte yandan; davanın taşınmaz malın aynına ilişkin olduğu ve konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesinin mümkün bulunduğu açık olup, bu tür bir davada dava değerinin, elatıldığı ileri sürülen yerin değeri ile kaldırılması istenilen meyve ağaçlarının değerinin ve uğranılan zarar miktarının toplamından ibaret olacağı kuşkusuzdur.
Somut olayda; dava, 29.03.2010 tarihinde ve 8000 TL değer gösterilerek açılmış olup mahkemece yapılan uygulama sonucu elatıldığı ileri sürülen yerlerin değeri tespit edilmeksizin, sadece saptanan ağaç değerleri ve söküm bedelleri gözetilmek suretiyle neticeye gidilmiştir. O halde, gerçek dava değerinin belirlendiğinden söz edilemez.
Hal böyle olunca, dava değerinin usulü dairesinde belirlenmesi ve soncuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacının temyiz itirazı yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.