Esas No: 2011/9204
Karar No: 2011/11974
Karar Tarihi: 30.11.2011
Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2011/9204 Esas 2011/11974 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : DENİZLİ 1. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ : 03/05/2011
NUMARASI : 2003/533-2011/176
Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, miras bırakan annesi N. B.in çekişmeli taşınmazlarını erkek çocuklarından mal kaçırmak amacıyla davalı kızlarına ölünceye kadar bakım aktiyle devrettiğini,bunlardan S."nin da kendisine devredilen 8 nolu bağımsız bölümü miras bırakanın ölümünden sonra danışıklı biçimde davalı A. Ç."e aktardığını ileri sürerek miras payı oranında iptal- tescil isteğinde bulunmuştur.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, miras bırakanın davalı kızlarının bakım görevlerini yerine getirdikleri,davalı A. Ç.in de iyi niyetinin aksinin kanıtlanmamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı iptal-tescil isteğine ilişkindir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davaya konu 314 ada 7 ve 8 nolu bağımsız bölümler ile 3837 ada 3, 4, 5 nolu bağımsız bölümlerin tamamı ve 3352 ada 12 nolu parselin yarı payı muris N. adına kayıtlı iken; murisin, ölünceye kadar bakım şartıyla olmak üzere bu taşınmazlarından 3, 4 ve 5 nolu bağımsız bölümlerini davalı kızı M."a, 7 nolu bağımsız bölümünü davalı kızı F."ya, 8 nolu bağımsız bölümünü davalı kızı S.ye 12.07.1999 tarih 2988 yev.s. akitle; 12 nolu parseldeki yarı payını da yine davalı kızı M.a 12.07.1999 tarih 4334 yev.s. akitle devrettiği; davalı S.nin, kendisine devredilen 8 nolu bağımsız bölümü 04.03.2003 tarihinde davalı A."ye sattığı; A."nin de, S."den aldığı 8 nolu bağımsız bölümü dava sürerken 27.01.2004 tarihinde dava dışı M. K."a sattığı anlaşılmaktadır.
Öte yandan, murisin hastanede tedavi altında iken düzenlettiği 07.07.1998 tarihli vasiyetname ile eldeki davaya konu çekişmeli taşınmazlarını davalı kızlarına, dava dışı 980 sayılı parselini de 3 oğluna vasiyet ettiği; oğullarına vasiyet ettiği 980 sayılı parselin ilk tesisinden itibaren getirtilen kayıtlarından, 71/256 payının kadastro suretiyle muris adına kayıtlı iken, murisin bu payını 05.07.1999 tarihinde 3. kişi konumundaki H. I."a sattığı görülmektedir.Murisin oğullarından K., annesi N. B."in çekişmeli taşınmazlarını erkek çocuklarından mal kaçırmak amacıyla davalı kızlarına ölünceye kadar bakım aktiyle devrettiğini, bunlardan S."nin de kendisine devredilen 8 nolu bağımsız bölümü miras bırakanın ölümünden sonra danışıklı biçimde davalı A. Ç."e aktardığını ileri sürerek eldeki davayı açmış ve miras payı oranında iptal-tescil isteğinde bulunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Ne var ki, yapılan soruşturmanın hükme yeterli bulunduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
Bilindiği üzere, ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır(B.K.m.511). Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlusu da bakım alacaklısına Yasa"nın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer(B.K.m.514). Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması ya da alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak, bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikin muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında aslolan, tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır(B.K.m.18). Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunu değil de bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu halde de, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun 1.4.1974 gün ve 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda uygulama yeri bulur.
Miras bırakanın ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi için de; sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı, temlik edilen malın tüm mamelekine oranı, bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir.
Diğer taraftan, dava sürerken 27.01.2004 tarihinde dava dışı M. K."a satılan 8 nolu bağımsız bölüm hakkında resen dikkate alınması gereken HUMK."nun 186. (6100 S. HMK."nun 125.) maddesinde düzenlenen usül kuralı da uygulanmamıştır.
Hal böyle olunca, öncelikle dava dışı M. K."a satılan 8 nolu bağımsız bölüm hakkında HUMK."nun 186. maddesi (6100 S. HMK."nun 125. maddesi) hükmü uyarınca davacı tarafa seçimlik hakkı hatırlatılarak davayı ne şekilde sürdüreceğinin sorulması ve bu yöndeki usulü eksikliğin giderilmesi; ondan sonra, işin esası bakımından yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde gerekli araştırma yapılarak miras bırakanın gerçek iradesinin açıklığa kavuşturulması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile hüküm kurulması isabetsizdir.
Davacının temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesine göre) HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.