Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, çekişmeli taşınmazdaki 28 nolu dairenin kendisine ait olduğunu ileri sürerek, elatmanın önlenmesine ve dairenin eski hale getirilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, 28 nolu dairenin davacıya ait olduğu gerekçesiyle elatmanın önlenmesi isteğinin kabulüne; dairedeki değişikliğin davalılarca yapıldığı kanıtlanamadığından bahisle de eski hale getirme isteğinin reddine karar verilmiştir.
Karar, davalılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, paydaşlar arasında el atmanın önlenmesi ve eski hale iade isteklerine ilişkindir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; arsa vasıflı 1222 sayılı parselde davacı ile davalılardan M."nın ve dava dışı pek çok kişinin paydaş oldukları, taşınmazın sonradan imar görüp 7480 ada 3 sayılı parsele dönüştüğü, üzerinde bodrum + zemin + 8 kattan oluşan kaçak yapı niteliğinde bina bulunduğu, çekişmeye konu dairenin onaysız projeye göre 5. kat 25 nolu daire olduğu, karşısındaki 24 nolu daire ile birleştirilerek davalılarca kullanıldığı, davacının ise herhangi bir yer kullanmadığı; öte yandan, davacı ile dava dışı yüklenici arasında davacının taşınmazdaki payı karşılığı 13.08.1998 tarihli satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlendiği ve davacıya 28 nolu dairenin teslim edileceğinin kararlaştırıldığı, dairenin yapılmaması üzerine davacı tarafından yüklenici aleyhine Samsun 1. As.H.M.sinde aynen ifa ve tazminat istekli 2003/656 es.s. dava açıldığı, yargılaması sonunda davanın kabul edilip 28 nolu dairenin davacıya teslim borcunun aynen ifasına karar verildiği, derecattan geçerek kesinleştiği, bunun üzerine davacının ilamı icraya koyduğu, ancak davalılar tarafından şikayet yoluyla açılan Samsun 2. İcra M.sinin 2007/73 es.s. davası sonunda (2003/656 es.s. ilamın, tarafı olmayan kişilere karşı ileri sürülemeyeceği gerekçesiyle) çıkarılan tahliye muhtırasının iptaline karar verildiği ve bu kararında derecattan geçerek kesinleştiği anlaşılmaktadır.
Davacı, yukarıdaki girişimlerinden sonuç alamayınca eldeki davayı açmış ve dava dışı yüklenici ile arasında yapılan kat karşılığı inşaat sözleşmesine göre çekişmeli dairenin kendisine isabet ettiğini ileri sürmüştür.
Mahkemece, davacının taşınmazdaki payının davalıdan fazla olmasına rağmen kullandığı bir yer bulunmadığından ve davacının dava dışı yükleniciyle yaptığı sözleşmeden de söz edilmek suretiyle çekişmeli daireye elatmanın önlenmesine karar verilmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki, paylı mülkiyete konu bir taşınmazda paydaşlardan birinin kendi payı hakkında yüklenici ile tek başına düzenlediği kat karşılığı inşaat sözleşmesinin öteki paydaşları bağlamayacağı kuşkusuzdur.
Diğer taraftan, paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki el atmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine el atmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa, açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu el atmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Bilindiği üzere, yurdumuzda sosyo-ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere yönelen aşırı akım ve nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle oluşan hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler kurulduğu bir gerçektir. M.K."nun 706, B.K."nun 213, T.K."nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz ise de, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş ya da fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şüyuun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması "ahde vefa" kuralının yanında M.K."nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde pekçok kimse zarar görecek, toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planı olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terkedildiği saptanmalı, harici veya fiili taksim yoksa, uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi M.K."nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Somut olayda, yukarıda değinilen ilke ve olgular çerçevesinde bir araştırma ve değerlendirme yapılmış değildir.
Hal böyle olunca, değinilen ilke ve olgular çerçevesinde araştırma ve değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilerek hüküm kurulması isabetsizdir.
Davalıların, temyiz itirazı açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 sayılı HMK"nın geçici 3. maddesi yollamasıyla) HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 30.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.