Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, miras bırakanı N. E."ndan 1151 parsel üzerindeki tapusuz müstakil ev ile 1039 parsel üzerindeki tapusuz cam seranın kendisine ve kızı Z."e miras olarak kaldığını, eşinin ölümünden bu yana davalılar tarafından eşinden kalma ev ve seraya sokulmadığını ve davalılarca kullanıldığını ileri sürüp elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemiştir.
Davalılar F. ve G., dava konusu evin anahtarının davacıda olup içindeki eşyalarla birlikte boş olarak durduğunu, herhangi bir tecavüzlerinin bulunmadığını,1039 parseldeki seranın zilyetliğinin ise kendilerine ait olduğunu bildirip davanın reddini savunmuşlar, davalı A. yanıt vermemiştir.
Mahkemece, davacının mirasbırakanın zilyetliğinin sabit olduğu gerekçesiyle elatmanın önlenmesi ve ecrimisil davasının kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalılar tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 22.11.2011 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili davalılar G.E. vd. Avukat .. ile temyiz edilen davacı asil F. E. geldiler, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden davalı asil gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin ve asilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, zilyetliğe dayalı elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteğine ilişkin olup, mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillere göre; çekişme konusu 1151 ve 1039 parsel sayılı taşınmazların kayden dava dışı Hazineye ait olduğu sabittir. Davacı, ölen kocası N."in anılan taşınmazlar üzerine ev ve sera yapmak üzere tasarruf edenlerden N."in ölümünden sonra anılan taşınmazları kullanmalarına karşı çıktıkları, bu şekilde muaraza yarattıklarını ileri sürerek zilyetliğinin korunmasını istemiştir.
O halde, iddianın sürülüş biçimi ve içeriğine göre 4721 Sayılı Türk Medeni Kanununun 982. ve takip eden maddelerinde öngörülen zilyetliğin korunmasına ilişkin bir istek olduğu tartışmasızdır.
Bilindiği üzere; gerek 1086 sayılı HUMK"nun 8. ve gerekse bu yasayı yürürlükten kaldıran 1.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı yasının 4. Maddesi hükmü gereğince bu tür davalara bakma görevinin Sulh Hukuk Mahkemesine ait olduğu sabittir.
Öyle ise mahkemece, davanın Sulh Hukuk Mahkemesinin görevi kapsamında bulunduğu gözetilerek davanın görev yönünden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davalıların temyiz itirazları yerindedir.Kabulüyle hükmün (6100 Sayılı Yasanın geçici 3. maddesi yollamasıyla) HUMK"nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre işin esasının incelenmisine yer olmadığına, 03.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 825.00.-TL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına , alınan peşin hacrın temyiz edene geri verilmesine,22.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.