Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, 2188 ada 37 parsel maliki olduğunu, davalının da komşu 38 parsel maliki olduğunu, her iki parselde bulunan binaların bitişik olduğunu, davalının binasından akan suların bitişme kesitinden sızarak binasına zarar verdiğini ileri sürerek, zararın nasıl giderilebileceğinin tespiti ile gerektiğinde davalının da giderlere katılması, davalı yapısı üzerinde yapılacak izolasyon işlerine katlanması suretiyle çekişmenin giderilmesini istemiştir.
Davalı, asıl kendisinin zarar gördüğünü belirterek, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın reddine ilişkin verilen karar, Dairece;"... hakim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini gözönünde bulundurarak komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama zararı giderici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır. Bunun için zararın niteliği kapsamı ve ne surette gidereleceği yönünde tarafların tüm delilleri toplandıktan, gerektiğinde yerinde keşif yapıldıktan sonra uzman bilirkişilerden bilim ve tekniğe uygun gerekçeli rapor alınması zorunludur..." gereğine değinelerek bozulmuş, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine karar verilmiştir.
Karar, davalı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan tespit ve muarazanın önlenmesine ilişkindir.
Mahkemece, önceki ret kararı üzerine Dairece TMK"nin 683. ve 737. maddelerine değinilmek suretiyle zararın niteliği, kapsamı ve ne suretle giderileceğinin belirlenmesi zorunluluğu öngörülmüş ve işin esasının incelenmesi ve TMK"nin 750. maddesi hükmü gözetilmek suretiyle hak ve yarar dengesi de dikkate alınarak uzman bilirkişi tarafından düzenlenen raporda belirtilen önlemlerin hüküm altına alınması gereği vurgulanmıştır. Mahkemece anılan bozma kararına uyulmakla yanların yararına usuli kazanılmış haklar doğmuştur. O halde mahkemece yapılması gereken bozma kararından önce düzenlenen ve bozma kararında işaret edilen bilirkişi raporunun hükme esas alınmasından ibarettir. Öyle ise mahkemece bozma kararına yanlış anlam verilerek yeniden keşif yapılması ve bu rapora itibar edilmesi doğru değildir.
Hal böyle olunca, ilk karardan önceki bilirkişi raporu esas alınmak suretiyle o raporda sözü edilen önlemlerden olaya uygun olanının hüküm altına alınması bu arada TMK 750. maddesinin de dikkate alınması gerekirken yazılı biçimde hüküm kurulması doğru değildir.
Davalının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi delaletiyle) 1086 sayılı Yasa"nın HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 21.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.