Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, 729, 730 ve 731 parsel sayılı taşınmazların maliki olduğunu, taşınmazlar üzerinde yer alan gazino ve kahvehane vasfındaki yerleri bedelsiz kullanması için davalıların miras bırakanı olan oğlu B."e izin verdiğini, ancak B.in ölümünden sonra buraları işletmeye devam eden davalılara muvafakatı bulunmadığını, davalılardan taşınmazları boşaltmalarını istemesine rağmen işgal etmeye devam ettiklerini ileri sürüp, elatmanın önlenmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, kiracılık ilişkisi ile dava konusu taşınmazları kullandıklarını bildirip, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, davalıların kayden davacıya ait taşınmazlara elatmasının sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davacı, kayden maliki olduğu taşınmazlar üzerindeki gazino ve kahve vasfındaki yerleri işletmesi için davalıların miras bırakanı olan oğlu B."e izin verdiğini, onun ölümünden sonra muvafakatını geri aldığını davalılara bildirdiği halde işgallerine son vermediklerini ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır.
Davalılar, kiracılık savunmasında bulunmuşlardır.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu taşınmazların restorant ve kamping olarak işletilmek üzere davacı tarafından 01.01.2005 başlangıç tarihli kira sözleşmesi ile davalıların miras bırakanı olan B."e kiraya verildiği görülmektedir. Davalıların miras bırakanının kira sözleşmesinde imzasının bulunmaması sonuca etkili değildir. Böyle bir sözleşmenin düzenlendiğine davacının bir itirazı bulunmadığına göre kira sözleşmesinin varlığının kabulü gerekir.
Bu durumda, davalıların miras bırakanı ile kurulan kira ilişkisine dayalı olarak taşınmazları tasarruf ettikleri değerlendirildiğinde bu tasarrufun yasal olmadığı ya da haklı bir nedene dayanmadığı ileri sürülemez.
Koşulları var ise ancak tahliye davasına konu olabileceği kuşkusuzdur.Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davalıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesine göre) HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 02.11.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.