Esas No: 2021/9704
Karar No: 2022/7025
Karar Tarihi: 14.09.2022
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2021/9704 Esas 2022/7025 Karar Sayılı İlamı
8. Hukuk Dairesi 2021/9704 E. , 2022/7025 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup hükmün davacı ... İdaresi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Mahkemenin verdiği önceki karar Yargıtay tarafından bozulmuş olup, bozma ilamında özetle “her ne kadar ilk dava; 6831 sayılı Kanun'un 47. ve devamı maddelerine göre özel ormanların ifraz edilemeyeceği iddiasıyla tek parsel halinde tapuya tesciline karar verilmesi talepli açılmış ve 6831 sayılı Kanun'un 47. ve 52. maddeleri ile Yönetmeliğin 17/d maddesi gereğince amme müesseselerine ait özel ormanların 500 H.dan küçük parçalar halinde temlik ve ifrazen tesciline imkan bulunmamakta ise de sonradan talebin ıslah edildiği ve devlet ormanı olarak tescil kararı verilmesinin istendiği, öncesi itibarıyla orman olmayan ve özel mülk olarak tapuda kayıtlı bir yerin sonradan ağaçlandırılmış olmasının taşınmazı kamu malı niteliğinde devlet ormanı haline getirmeyeceği, Mahkemece çekişmeli taşınmazların 1989 yılında özel orman olarak sınırlandırıldığı ve bu sınırlamanın kesinleştiği, kök parselin tapuya tescil edildiği tarihte Devlet ormanı olmadığı, sonradan çeşitli yollarla ağaçlık hale gelmesinin Devlet ormanı olarak kabul edilmesini gerektirmeyeceği gözönünde bulundurulduğunda davanın reddine karar verilmesi gerektiği” hususlarına değinilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda; davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ... İdaresi vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Kural olarak; Yargıtay bozma ilamına uyulması ile bozma kararı lehine olan taraf yararına bir usuli kazanılmış hak doğabileceği gibi, bazı konuların bozma kararı kapsamı dışında kalması yoluyla da usuli kazanılmış hak gerçekleşebilir. Yargıtay tarafından bozulan bir hükmün, bozma kararının kapsamı dışında kalmış olan kısımları kesinleşir. Bozma kararına uymuş olan mahkeme, kesinleşen bu kısımlar hakkında yeniden inceleme yaparak karar veremez. Bir başka anlatımla, kesinleşmiş bu kısımlar, lehine olan taraf yararına usuli kazanılmış hak oluşturur (04.02.1959 tarihli ve 13/5 sayılı YİBK).
Kazanılmış haklar, "Hukuk Devleti" kavramının temelini oluşturan en önemli unsurlardandır. Kazanılmış hakları ortadan kaldırıcı nitelikte sonuçlara yol açan yorumlar Anayasa'nın 2. maddesinde açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti sosyal bir hukuk devletidir” hükmüne aykırılık oluşturacağı gibi, toplumsal kararlılığı ve hukuksal güvenceyi ortadan kaldırır, belirsizlik ortamına neden olur ve kabul edilemez.
Yargıtay içtihatları ile kabul edilen “usuli kazanılmış hak” olgusunun, bir çok hukuk kuralında olduğu gibi yine Yargıtay İçtihatları ile geliştirilmiş istisnaları bulunmaktadır:
Mahkemenin bozmaya uymasından sonra yeni bir içtihadı birleştirme kararı (09.05.1960 tarihli ve 21/9 sayılı YİBK) ya da geçmişe etkili bir yeni kanun çıkması karşısında, Yargıtay bozma ilamına uyulmuş olmakla oluşan usuli kazanılmış hak hukukça değer taşımayacaktır.
Benzer şekilde; uygulanması gereken bir kanun hükmünün, hüküm kesinleşmeden önce Anayasa Mahkemesince iptaline karar verilirse, usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra oluşan yeni duruma göre karar verilebilecektir (Hukuk Genel Kurulu'nun 21.01.2004 tarihli ve 2004/10-44 Esas, 2004/19 Karar sayılı kararı). Bu sayılanların dışında ayrıca; görev konusu, hak düşürücü süre, kesin hüküm itirazı, harç ve maddi hataya dayanan bozma kararlarına uyulmasında olduğu gibi kamu düzeni ile ilgili konularda da usuli kazanılmış haktan söz edilemez (Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü-6. Baskı, cilt 5, 2001).
Hemen belirtilmelidir ki, maddi hata (hukuki yanılma), maddi veya hukuki bir olayın olup olmadığında veya koşul veya niteliklerinde yanılmayı ifade eder. (Dr. Ejder Yılmaz, Hukuk Sözlüğü, Doruk Yayınları, Birinci Baskı 1976, s:208). Burada belirtilen maddi yanılgı kavramından amaç; hukuksal değerlendirme ve denetim dışında, tamamen maddi olgulara yönelik, ilk bakışta yanılgı olduğu açık ve belirgin olup, her nasılsa inceleme sırasında gözden kaçmış ve bu tür bir yanlışlığın sürdürülmesinin kamu düzeni ve vicdanı yönünden savunulmasının mümkün bulunmadığı, yargılamanın sonucunu büyük ölçüde etkileyen ve çoğu kez tersine çeviren ve düzeltilmesinin zorunlu olduğu açık yanılgılardır.
Uygulamada zaman zaman görüldüğü gibi, Yargıtay denetimi sırasında da, uyuşmazlık konusuna ilişkin maddi olgularda, davanın taraflarında, uyuşmazlık sürecinde, uyuşmazlığa esas başlangıç ve ... tarihlerinde, zarar hesaplarına ait rakam ve olgularda ve bunlara benzer durumlarda; yanlış algılama sonucu, açık ve belirgin yanlışlıklar yapılması mümkündür. Bu tür açık hatalarda ısrarla maddi gerçeğin göz ardı edilmesi, yargıya duyulan güven ve saygınlığı, adalete olan inancı sarsacaktır.
O nedenledir ki; Yargıtay, bugüne değin maddi hatanın belirlendiği durumlarda soruna müdahale etmiş; baştan yapılmış açık maddi yanlışlığın düzeltilmesini kabul etmiştir (Hukuk Genel Kurulunun 13.04.2011 tarihli ve E:2011/9- 72, K:2011/99; 13.03.2013 tarihli ve E:2013/5-10, K:2013/348 sayılı ilamları). Nitekim, Hukuk Genel Kurulunun 23.10.2002 tarihli ve E:2002/10-895, K:2002/838; 02.07.2003 tarihli ve E:2003/21-425, K:2003/441; 13.04.2011 tarihli ve E:2011/9-72, K:2011/99; 13.03.2013 tarihli ve E:2013/5-10, K:2013/348 sayılı kararlarında da; maddi hataya dayalı onama ve bozma kararlarının karşı taraf lehine sonuç doğurmayacağı benimsenmiştir.
Usuli kazanılmış hakkın hukuki sonuç doğurabilmesi için; bir davada, ya taraflar ya mahkeme ya da Yargıtay tarafından açık biçimde yapılmış olan ve istisnalar arasında sayılmayan bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan bir hakkın varlığından söz edilebilmesi gerekir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 12.07.2006 tarihli ve 2006/4-519-527 sayılı, 31.05.2006 tarihli ve 2006/10-307-337 sayılı ve 10.05.2006 tarihli ve 2006/4-230-288 sayılı ilamı).
Somut olayda ilk derece mahkemesince verilen hüküm, Yargıtay (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 19.06.2018 tarihli ve 2016/11386 E., 2018/4625 K. sayılı ilamıyla “çekişmeli taşınmazların 1989 yılında özel orman olarak sınırlandırıldığı ve bu sınırlamanın kesinleştiği, kök parselin tapuya tescil edildiği tarihte Devlet ormanı olmadığı, sonradan çeşitli yollarla ağaçlık hale gelmesinin Devlet ormanı olarak kabul edilmesini gerektirmeyeceği gözönünde bulundurulduğunda davanın reddine karar verilmesi” gereğine değinilerek bozulduktan sonra davacı ... İdaresinin çekişmeli taşınmazların özel orman olarak sınırlandırılmasına ilişkin; Karabayırtepe Devlet Ormanı kararının kaldırılarak Çeşme Belediyesi Özel Ormanı sayılmasıyla ilgili 27 numaralı Orman Kadastro Komisyonunun 08.12.1988 tarih, 13 nolu düzeltme tutanağının yok hükmünde sayılmasına ilişkin olarak Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesinde dava açtığı ve davanın sonucunun karar düzeltmeye konu iş bu davanın özünü etkileyebileceğinden beklenmesi gerektiğini ileri sürdüğü, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 19.02.2019 tarihli ve 2018/6277 E., 2019/1129K. Sayılı ilamıyla davacı ... İdaresinin karar düzeltme talepleri reddedilmişse de davacı ... İdaresinin açmış olduğu “taşınmazların özel orman olarak sınırlandırılmasına ilişkin; Karabayırtepe Devlet Ormanı kararının kaldırılarak Çeşme Belediyesi Özel Ormanı sayılmasıyla ilgili 27 numaralı Orman Kadastro Komisyonunun 08.12.1988 tarih, 13 nolu düzeltme tutanağının yok hükmünde sayılmasına” ilişkin davanın, çekişmeli taşınmazların hukuki durumunda değişikliğe yol açarak temyize konu davanın sonucuna etki edebileceği anlaşıldığından temyize konu dosyadan tefrik edilen Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesinin eski 2019/297 Esas sayılı davasının sonucunun beklenmesi, davanın ondan sonra ortaya çıkan duruma göre yapılacak değerlendirme sonucu karara bağlanması gerekirken aksi yöndeki Yargıtay bozma ilamının ve karar düzeltme ilamının maddi hataya dayandığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca Mahkemece davacı ... İdaresinin açmış olduğu “ taşınmazların özel orman olarak sınırlandırılmasına dair Karabayırtepe Devlet Ormanı kararının kaldırılarak Çeşme Belediyesi Özel Ormanı sayılmasıyla ilgili 27 numaralı Orman Kadastro Komisyonunun 08.12.1988 tarih, 13 nolu düzeltme tutanağının yok hükmünde sayılmasına” ilişkin Çeşme Asliye Hukuk Mahkemesinin eski 2019/297 Esas sayılı davasının sonucunun beklenmeli, bundan sonra tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde toplanan tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan sebeplerle davacı ... İdaresi vekilinin temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 14.09.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.