Esas No: 2011/15589
Karar No: 2012/2154
Karar Tarihi: 16.02.2012
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2011/15589 Esas 2012/2154 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi Orman Yönetimi tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında, ... köyü 106 ada 6 parsel sayılı 16491,50 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, zeytinlik niteliğinde belgesizden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayalı olarak davalı adına tespit edilmiştir. Davacı ... Yönetimi, taşınmazın kesinleşen orman kadastro sınırları içinde kaldığı iddiasıyla dava açmıştır. Mahkemece davanın kısmen kabulüne, taşınmazın bilirkişi krokisinde (A) ile işaretli 15940,75 m2 bölümünün tespit gibi davalı, (B1) ve (B2) ile işaretli toplam 550,75 m2 bölümünün ise, orman niteliği ile Hazine adına tesciline karar verilmiştir. Hükmün davacı ... Yönetimi tarafından temyizi üzerine Yargıtay 20. Hukuk Dairesince bozulmuştur. Hükmüne uyulan 05/ 05/ 2009 tarih, 2009/ 5282- 7481 Sayılı bozma ilamında “Mahkemece çekişmeli taşınmazın bilirkişi krokisinde (A) harfi ile gösterilen 15940.75 m2 bölümünün kesinleşen orman kadastro sınırları dışında ve orman sayılmayan yerlerden olduğunu bildiren bilirkişi raporu esas alınarak hüküm kurulmuşsa da yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya yeterli ve elverişli olmadığı gibi mevcut delillerin değerlendirilmesinde de hataya düşülmüştür. Dosya arasında bulunan orman kadastro tutanak ve haritalarının incelenmesinden ilk orman kadastrosunun 1965 yılında seri usulle ve yöreye ait hava fotoğraflarından yararlanılmak suretiyle yapıldığı anlaşılmaktadır. Bilirkişilerin açıkladığı ve mahkemenin de kabulünde olduğu üzere bu yöntemle yapılan orman kadastrosunda orman tahdit nokta ve hatları hava fotoğraflarına işlenmekte ve detay tarifleri günlük olarak düzenlenen tutanaklara yazılmaktadır. Arazi çalışmaları bitirildikten sonra hava fotoğrafları stereomikrometre – SGM4 aletiyle değerlendirilip orman sınır nokta ve hatları 1/10 000 ölçekli haritalar üzerine aktarılarak orman tahdit haritaları oluşturulmaktadır. Bilirkişi raporuna eklenmiş olan ve orman kadastro komisyonunca yapılan çalışmalarda kullanılan hava fotoğrafının incelenmesinde ilgili fotoğraf üzerine 305, 306 ve 307 numaralı ve orman sınır noktalarının işaretlendiği ve bu noktaları birleştiren orman sınır hattının da fotoğraf üzerine işlendiği; ancak daha sonra haritası hazırlanırken bu hatlara uyulmadığı, yoğun orman görüntüsündeki (B1) ve (B2) bölümünün büyük bir kesiminin orman sınırları dışında bırakıldığı, batısında yer alan 7 sayılı parselin de tamamen orman ağaçları ile kaplı olduğu görülmektedir. Bu durum orman kadastro haritalarının doğruluğu ve gerçek durumu yansıtıp yansıtmadığı hakkında duraksama yaratmaktadır.
2 Eylül 1986 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 6831 sayılı Orman Yasasına göre orman kadastrosu ve aynı Yasanın 2/B maddesinin uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 54. maddesi uyarınca hazırlanan Orman Kadastrosu Teknik İzahnamesinin 49. maddesinde yazılı “Orman sınır noktası ve hatların uygulanmasında tutanaklardan, orman kadastro haritasından, hava fotoğraflarından, varsa ölçü karnelerinden, nirengi, poligon, röper noktalarından yararlanılır. Sınırlama tutanakları ile orman kadastro haritaları arasında çekişme olduğunda ölçü değerleri ve tutanaktaki ifadeler arazinin durumuna göre incelenir, hangisi daha çok uyum gösteriyorsa ve gerçek duruma uygun ise o esas alınır.” hükmü ile 15.07.2004 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin “Teknik İşler” başlıklı Dokuzuncu Bölümde yazılı esaslar birlikte değerlendirildiğinde orman kadastrosuna esas alınan hava
fotoğrafları ile memleket haritaları ile desteklenen orman kadastro tutanaklarındaki anlatımlara değer verilerek uyuşmazlığın çözülmesi gerekir. Tutanaktaki anlatımlardan orman sınır hattının kişilere ait tarım alanları ile ormanın o günkü doğal sınırlarının esas alınarak OTS hatlarının belirlendiği anlaşılmaktadır. Bu sınırın belirlenmesinde en doğru yol gösterici ise yine o tarihteki hava fotoğrafına yansıyan orman ve tarım alanlarının görüntüleridir. Orman kadastro komisyonunca kullanılan ve 305, 306 ve 307 numaralı orman sınır noktalarının işlenmiş olduğu hava fotoğrafında dava konusu ... köyü 106 ada 6 sayılı parselin bilirkişi krokisinde (B1) ve (B2) harfi ile gösterilen bölümlerinin daha geniş olduğu, batısından sınır bulunan 7 parselin de tamamen ağaçlarla kaplı bulunduğu anlaşılmaktadır. Yukarıda izah edilen tüm bu olgular yanında 6831 sayılı Yasanın 7 maddesini değiştiren 4999 sayılı Yasanın 3 maddesindeki “... evvelce sınırlaması yapılmış olup da herhangi bir nedenle orman sınırları dışında kalmış ormanların ... orman kadastrosu ve bu ormanların içinde ve bitişiğinde bulunan her çeşit taşınmaz malların ormanlarla müşterek sınırlarının tayini ve tespiti ile 2 nci madde uygulamaları ile ilgili olarak kadastrosu kesinleşmiş yerlerde tespit edilen fennî hataların düzeltilmesi işleri orman kadastro komisyonları tarafından yapılır.” hükmü ile 02/09/1986 gün ve 192095 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 6831 sayılı Orman Kanununa göre orman kadastrosu ve aynı Kanunun 2/B maddesinin Uygulanması Hakkında Yönetmelik ve bu yönetmelikteki hükümlere paralel hükümler getiren 15/07/2004 Tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin 26/h maddesindeki “ Herhangi bir nedenle orman sınırları dışında kalmış ormanlar” ve (j) fıkrasında orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan funda ve makilik alanlar orman kadastro komisyonlarınca devlet ormanı olarak sınırlandırılır. “Yine aynı maddenin ikinci fıkrasında, birinci fıkranın (j) bendine göre orman rejimine girmiş olan sahaların herhangi bir şekilde komisyonlarca sınırlama dışı bırakılmış veya orman sayılmamış olması bu yerlerin orman olma vasfını ortadan kaldırmaz” hükümleri gereğince hava fotoğrafında gösterilen tarım alanları ile orman alanlarının sınırının esas alınması, hava fotoğrafına ve eylemli durumuna göre taşınmazın (B1) ve (B2) harfi ile gösterilen bölümlerinin daha geniş bir alanı kapsadığı anlaşıldığından bu bölümün yüzölçümünün fen bilirkişi tarafından yeniden belirlenmesi gereklidir. Ancak, çekişmeli taşınmaza komşu bulunan aynı ada 1 ve 2 sayılı parsellerin orman sayılan yerlerden oldukları hükmen belirlenmiştir. 7 sayılı parselin ise kişi adına tespit edildiği ve itirazlı olduğu anlaşılmakta ise de sonucunun ne olduğu bilinememektedir. Kaldı ki; bu parsel belgesizden, zilyetliğe dayalı olarak tespit görmüş olduğundan Hazine tarafından her zaman orman olduğu iddiası ile tapunun iptali ve orman niteliğiyle Hazine adına tescili istemi ile dava açılabilir. Bu durumda; taşınmazın tamamının 6831 sayılı Yasanın 17/2 maddesi gereğince orman içi açıklığı niteliğini taşıması söz konusudur. 6831 sayılı Yasanın 17. maddesi, orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat yapılmasına, hayvancılık amacı ile ağıl yapılmasına, bu kesimlerin özel mülke dönüşmesine izin vermez.
6831 Sayılı Yasa, madde: 17/1-2
Devlet ormanları içinde bu ormanların korunması, istihsal ve imarı ile alakalı olarak yapılacak her nevi bina ve tesisler müstesna olmak üzere; her çeşit bina ve ağıl inşaası ve hayvanların barınmasına mahsus yerler yapılması ve tarla açılması, işlemesi, ekilmesi ve orman içinde yerleşilmesi yasaktır.
Devlet Ormanlarının herhangi bir suretle yanmasından veya açıklıklarından faydalanılarak işgal, açma veya herhangi şekilde olursa olsun kesme, sökme, budama veya boğma yollarıyla elde edilecek yerlerle buralarda yapılacak her türlü yapı ve tesisler, şahıslar adına tapuya tescil olunamaz. Buralara doğrudan doğruya orman idaresince el konulur. Yanan orman alanlarındaki her türlü emval Orman Genel Müdürlüğünce değerlendirilir (17/06/2004 gün ve 5192 Sayılı Yasa ile değişik hali).
Yasa metninden açıkça anlaşıldığı gibi, hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım, inşaat ve hayvancılık yapmak amacı ile ağıl yapılamaz. Bu tür yerler özel mülk olamaz. Yönetim derhal el koyma hakkına sahiptir. Orman içi açıklıklardan yararlanabilmek için zorunlu olarak orman kullanılacaktır. Bu kullanım nedeniyle yeni açma, genişletme, yangın oluşması önlenemeyecek ve orman bütünlüğü bozulacaktır.
Ayrıca, bu tür taşınmazların öncesinin orman olma zorunluluğu yoktur. Zira, öncesi orman olan ve ormandan açılan taşınmazlar, 6831 sayılı Yasanın 1. maddesi ve Yargıtay uygulamaları gereği oluşan kesin içtihatlara göre zaten orman sayılmaktadır. 17. maddede tanımı yapılan olgu, öncesi orman iken açılan yerlerle beraber ayrıca [HANGİ NEDENLE OLURSA OLSUN ORMAN İÇİ AÇIKLIKLARIN KAZANILAMAYACAĞI İLKESİNİ İÇERMEKTEDİR VE AMACI ORMAN BÜTÜNLÜĞÜNÜ KORUMAKTIR]. Bu tür yerlerin 15.07.2004 günlü Resmi Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 26/a maddesi gereğince orman olarak sınırlandırılması gerekir.
Yasa koyucu ayrı bir kavram oluşturmuş ve hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat ile özel mülke dönüşme yolunu kapamıştır. Bu itibarla, dava konusu taşınmazın memleket haritasında açık alanda gözükmesi bu olguyu değiştirmez. Etrafı ormanla çevrili olan taşınmazlar özel mülke dönüşüp, tarım ve inşaata açıldığında orman bütünlüğünün bozulacağı tartışmasızdır. Dairemizin bu yoldaki kararları Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ve yerleşik kararlar halini almıştır [Y.H.G.K.’nun 10.12.1997 gün ve 1997/20-830/1034, 10.12.1997 gün ve 1997/20-808/1039, 22.10.2003 gün ve 2003/20-665/614 sayılı ve yine orman kadastrosunun kesinleştiği tarihten sonra 20 yıldan fazla süre geçse dahi orman içi açıklık konumunda olan taşımazların zilyedlik yoluyla kazanılamayacağı konusundaki 11.10.2004 gün ve 2004/7-531-582 sayılı kararları].
Tapu ve zilyetlik yoluyla kişi ve kurumların ormandan toprak kazanmasını sağlayan 3402 Sayılı Yasanın 45. maddesinin ilgili fıkraları da Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 Sayılı Yasanın 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır.
Ayrıca; Bu tür yerler yasa gereği orman sayıldığı için, orman içi açıklık ve boşlukların zilyetlik yolu ile kazanılmasına yasal olanak yoktur. Dolayısıyla bu yollarla ormandan toprak kazanımından söz edilemez.
Bu nedenle; mahkemece, çekişmeli taşınmazın 6831 Sayılı Yasanın 17/2 maddesi gereğince orman içi açıklık niteliği taşıyıp taşımadığı araştırılmalı, bu nitelikte olmadığının kesin biçimde saptanması halinde ise (B1) ve (B2) ile işaretli bölümlerinin hava fotoğrafındaki görünümüne değer verilerek bu bölümlerin fen bilirkişiden ek rapor almak suretiyle gerçek yüzölçümleri belirlenmeli ve sonucuna göre bir hüküm kurulmalıdır. Değinilen yönler gözetilmeden mevcut delillerin değerlendirilmesinde hataya düşülerek hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır. “ hükmüne yer verilmiştir. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın kısmen kabulüne, çekişmeli taşınmazın bilirkişi krokisinde (A1), (A2), (A3) harfleri ile gösterilen sırasıyla 139.80m2, 434.77m2 ve 155.14m2lik bölümlerinin orman niteliğinde Hazine; (B) harfi ile gösterilen 15761.79m2lik bölümünün tespit gibi davalı adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm Orman Yönetimi tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tespit tarihinden önce 1965 yılında seri bazında orman kadastrosu yapılmış, 17.02.1969 tarihinde ilan edilerek kesinleşmiştir. Daha sonra 1986 yılında yapılıp, 23.12.1987 tarihinde ilan edilerek kesinleşen 3302 Sayılı Yasa ile değişik 2/B madde uygulaması vardır.
Dosya kapsamına ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince işlem yapılarak hüküm kurulmuş olduğuna göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 16/02/2012 gününde oybirliği ile karar verildi.