Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2012/26215 Esas 2013/28995 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
13. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/26215
Karar No: 2013/28995

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2012/26215 Esas 2013/28995 Karar Sayılı İlamı

13. Hukuk Dairesi         2012/26215 E.  ,  2013/28995 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün davalı avukatınca duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı vekili avukat ... Sırrı geldi, karşı taraftan gelen olmadığından onun yokluğunda duruşmaya başlanılmış ve hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten sonra karar için başka güne bırakılmıştı. Bu kez temyiz dilekçesinin süresinde olduğu saptanarak dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.

    KARAR

    Davacı, ... İli, ... İlçesi, ... Köyü/.... Mevkiinde bulunan 7474 Ada, 15 Parsel nolu gayrimenkulü dava dışı üçüncü kişiden haricen satın aldıktan sonra ... Belediye Başkanlığınca dava konusu taşınmazı da kapsayan alanda 1993 senesinde imar uygulamaları çevresinde tapulandırma çalışmalarına başlanmasına karar verildiğini, taşınmazın m2 sine 35,00 TL bedel belirlendiğini, Belediyenin ilanı üzerine 11.095,00 TL bedelin 19.11.1993 tarihinde ... Bankası Yakacık şubesine yatırıldığını daha sonra belediyeye müracaat etmesine rağmen tapusunu alamadığını, 16.08.2008 tasdik tarihli Samındıra Uygulama İmar Planlarında 7474 ada 15 nolu parsel, park alanında kaldığından taşınmaz içersindeki belediye mülkiyetinde bulunan hissesinin satış işleminin yapılamadığının davalı tarafça bildirildiğini, dava konusu taşınmazın tapusunun müvekkiline verilmesinin imkansız hale geldiğini, bedelinin davalı idareden tahsili gerektiğini ileri sürerek ıslah talebi ile birlikte 170.352,75 TL nin davalıdan yasal faizi ile birlikte tahsilini istemiştir.
    Davalı, husumet, zamanaşımı ve esas yönünden reddine karar verilmesini dilemiştir.
    2013/26215-28995
    Mahkemece davanın kısmen kabulü ile 132.000,00TL tazminatın 16.8.2008 tarihinden itibaren faizi ile davalıdan tahsiline karar verilmiş, hüküm davalı tarafça temyiz edilmiştir.
    1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
    2- Dava, ifası imkansız hale gelen sözleşme nedeniyle sözleşme konusu taşınmazın ifanın imkansız hale geldiği tarihteki rayiç bedelinin tazmini istemine ilişkindir. Davacı, 27.6.1991 tarihli adi yazılı belge ile satın aldığı taşınmaz için belediye hesabına 19.11.1993 tarihinde 11.095.000TL para yatırdığını, buna rağmen taşınmaz devrinin verilmediğini, sonradan 16.8.2008 tarihli uygulama imar planına göre taşınmazın mutlak koruma alanı içerisinde dere-park olarak gözüktüğünün, kişilere devrinin mümkün olmayacağının bildirildiğini ileri sürmüş, taşınmazın rayicini istemiş, mahkemece keşfen yapılan bilirkişi incelemesi sonrasında 16.8.2008 tarihi itibari ile rayicinin 170.352,75 TL olduğu, tapu kayıtlarına göre arazinin yalnızca rayice göre 35.670,00 TLlik kısmının belediyeye ait olduğu, kalan 132.000,00 TLlik kısmının üçüncü kişiye ait bulunduğu, ifanın imkansız hale geldiği 16.8.2008 tarihinden itibaren faizi ile 132.000,00 TL nin davalıdan tahsilinin gerektiği belirtilerek kısmen kabule hükmedilmiştir.
    Tapuda kayıtlı taşınmazların satışının, MK.706, BK.213, Tapu K.26 ve Noterlik K.60 maddeleri gereğince resmi şekilde yapılması zorunlu olup, haricen düzenlenen satış sözleşmeleri hukuken geçersizdir. Geçersiz sözleşmeye dayanarak davacı, fesih ve ödediği bedelin iadesini sebepsiz zenginleşme ve denkleştirici adalet ilkeleri çerçevesinde talep hakkına sahiptir. Geçerli bir sebebe dayanmaksızın bir kişinin mal varlığından diğerinin mal varlığına kayan değerlerin eksiksiz iadesi denkleştirici adalet düşüncesine dayanır. Denkleştirici adalet ilkesi ise, haklı bir sebep olmaksızın başkasının mal varlığından istifade ederek kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği bu kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğü bulunduğunu ifade eder. Akit öncesi sorumluluk kurallarının geçersiz sözleşmelerde de uygulanması gerektiği, geçersiz sözleşmelerden dolayı olumsuz zararın istenebileceği, bu zarar kapsamında kaçırılan fırsat karşılığının da bulunduğu, olumsuz zararın bazı özel durumlarda olumlu zarar kadar dahi olabileceği, M.K.nun 2. maddesine göre akdin geçersizliğinin ileri sürülemeyeceği hallerdeki zarar kavramları, hep bu 2013/26215-28995
    zaruretin sonucu ortaya konulan düşünce ve uygulamalardır. Yargının asıl görevi toplumun huzurunu sağlamaktır. Bunun için uygulanması gereken kurallar, mevcut yasaların ışığında bu yasa hükümlerine aykırı düşmeyecek şekilde yorumlanıp uygulanmalıdır. Denkleştirici adalet kuralı gereğince iadeye karar verilirken, satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün ilk ödeme tarihindeki alım gücüne ulaştırılması gerekir. Ancak denkleştirme yapılırken bir hususa daha dikkat edilmelidir. İade alacaklısının geçersiz sözleşmenin ifa edilmeyeceğini öğrendiği tarihde iade kapsamını tesbitte önem arzetmektedir. Zira geçersiz sözleşmenin artık ifa edilmeyeceğini bile bile haksız zenginleşmenin iadesini istemeyen alacaklı zararının artmasına kendisi sebep olacağından bu artan zararını iade borçlusundan istememelidir.
    Somut olayda taraflar arasında ifası da imkansız hale gelen geçersiz taşınmaz satış sözleşmesi bulunmakta olup satış bedeli olarak ödenen paranın davalının devretmeyi üstlendiği taşınmazın tapusunun verilmesinin mümkün olmadığı, diğer bir deyişle ifanın imkansız hale geldiği tarihte ulaşacağı alım gücü, yukarıda açıklanan ilke ve esaslar altında ve gerektiğinde bu konuda uzman bilirkişi veya kurulundan nedenlerini açıklayıcı taraf, hâkim ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak belirlenmeli, bu yolla belirlenecek miktara taleple bağlı kalınmak suretiyle hükmedilmelidir. Mahkemece, açıklanan hususlar göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, kararın bozulmasını gerektirir.
    SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davalının ikinci bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA, 990,00 TL duruşma avukatlık parasının davacıdan alınarak davalıya ödenmesine, peşin alınan 1.960.00 TL. temyiz harcının istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 21.11.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.





    Hemen Ara