13. Hukuk Dairesi 2013/28237 E. , 2013/27980 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalıdan harici sözleşme ile satın aldığı dairenin tapuda devrinin gerçekleştirilmediğini, kaba inşaat halinde aldığı daireye masraf yaptığını ileri sürerek, dairenin yapılmış haliyle dava tarihindeki değeri olan 60.000 YTL’nin tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, kısa kararda “Uyulan yargıtay bozma ilamı çerçevesinde 32.013,52 TL’nin dava tarihinden (30.3.2007) itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ...’den tahsil edilerek davacı ...’a verilmesine,” gerekçeli kararda ise “Uyulan yargıtay bozma ilamı çerçevesinde 32.745,98 TL’nin dava tarihinden (30.3.2007) itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı ...’den tahsil edilerek davacı ...’a verilmesine,” karar verilmiş; hüküm, taraflarca tarafça temyiz edilmiştir.
1- Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2009/19-109 Esas ve 2009/123 Karar sayılı ilamında değinildiği üzere, 10.04.1992 tarih, 1991-7 Esas 1992-4 Karar Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz
verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır.
Öyle ki, İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir. Ayrıca 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 381, 388 ve 389 (yeni HMK 294,297) maddelerinde hüküm fıkrasında nelerin yer alacağı açıklanmış; 388.maddesinin son fıkrası (yeni HMK 297/son)ile "Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir" hükmü getirilmiştir.
Somut uyuşmazlıkta açıklanan yasal düzenleme gözetilmeyerek, kısa kararda belirtilen “32.013,52 TL’nin” ibaresi gerekçeli kararda “32.745,98 TL’nin” olarak belirtilmiş olup bu husus maddi hata olarak değerlendirilerek, 13.05.2013 tarihinde tashih edilmiş ise de, oluşturulan çelişki nedeniyle, HUMK."nun 388/son (yeni HMK 297/son) madde ve fıkrası gereğince, hükmün bozulması gerekmektedir.
2-Bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenle hükmün BOZULMASINA, 2.bent gereğince tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan 24.30 TL harcın istek halinde davacıya ve yine peşin alınan 560.00 TL harcın davalıya iadesine, 12.11.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.