Esas No: 2012/2615
Karar No: 2012/5932
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2012/2615 Esas 2012/5932 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda kurulan 20.09.2011 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi Hazine tarafından istenilmekle, tayin olunan 17.04.2012 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden Hazine vekili Avukat ... geldi, diğer taraftan gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Daha sonra dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı gerçek kişiler, 27.04.2011 tarihli dilekçesiyle, 2510 ve 1306 sayılı yasalar gereği 1981 yılında Hazine adına tapuya kayıt edilen taşınmazın bir bölümünün 2.500,00.-TL peşin olmak üzere 1.000.000,00.-TL bedelle murisleri ...ya satıldığı, bedelin murisleri tarafından ödendiği, 30 yıldan fazla süredir kendilerinin zilyetliğinde olduğu, bu şekilde oluşan Eylül 1981 tarih 27 sıra numaralı bu tapu kaydının ... köyünde yapılan genel kadastroda 129 ada 4 sayılı parsele uygulanarak, kargir ev ve arsa niteliğiyle murisleri ... adına tesbit edildiği, Hazine tarafından açılan kadastro tespitine itiraz davasıın kabulü ile parselin Hazine adına tesciline ilişkin kadastro mahkemesinin 09.12.2009 gün ve 2006/1665-545 sayılı kararın kesinleşmesiyle parselin Hazine adına tescil edildiği, Hazine kendisinin sattığı taşınmazın tapu kaydının iptalini istemekle doğan zararın nedeni olduğu, bu nedenle, fazlaya ilişkin hakları sakla kalmak kaydıyla şimdilik 10.000.000,00.-TL tazminatın davalıdan alınarak kendilerine verilmesini istemiş, 25.08.2011 tarihli ıslah dilekçesi ile istediği tazminat miktarını 54.288,66.-TL"ye yükseltmiştir. Mahkemece davanın KABULÜNE, toplam 54.288,66.-TL tazminatın 10.000,00.-TL"sinin dava tarihinden 44.288,66.-TL"si içinde ıslah tarihindin itibaren işleyecek yasal faiziyle davalı Hazineden alınarak davacılara verilmesine karar verilmiş, hüküm Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Hazinenin satışı suretiyle oluşan tapu kaydı esas alınarak yapılan kadastro tespitinin iptali yoluyla olaşan zararın tazminine ilişkindir.
... köyü ... mevkiinde bulunan 481 m2 yüzölçümündeki taşınmaz sınırı paftasında olduğu gibi 1306 sayılı Yasa ve ilgili yönetmelik hükümlerine göre Hazine adına ihdasen tescil edimiş, Eylül 1981 tarih 27 sıra numarasında ... adına tescil edilmiştir.
...köyünde 2004 yılında yapılan kadastorda 129 ada 4 parsel sayılı 485,38 m2 yüzölçümündeki parsel, kargir ev ve arsa niteliğiyle Eylül 1981 tarih 27 sıra numaralı tapu kaydı esas alınarak ... adına tesbit edilmiş, Hazine tarafından çekişmeli parselin orman kadastosu sınırları içindeyken nitelik kaybı nedeniyle Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olduğunun kadastro mahkemesinin 2005/1 Esas ve 2005/7 sayılı kararı ile kesinleştiği, parselin tesbitinin iptali ve Hazine adına tescili istemiyle açılan davanın kabulüne ilişkin 09.12.2009 gün ve 2006/1665-545 sayılı kararının taraflarca temyiz edilmeden 08.07.2010 tarihinde kesinleştiğinin karara şerh verildiği gözlenmektedir.
Mülkiyet hakkı, Anayasanın 35. maddesi ve bu maddeye uygun olarak çıkarılan yasalarla korunduğu gibi, 5170 sayılı Yasa ile değişik Anayasanın 90. maddesi ile kanun hükmünde olduğu kabul edilen, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine Ek 1 Numaralı Protokolün 1. maddesiyle de güvence altına alınmıştır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), TURGUT VE DİĞERLERİ-TÜRKİYE davası kararında, Devlet tarafından tazminat ödenmeksizin taşınmazın geri alınmasının, orantısız bir müdahale olduğunu ve söz konusu davada tazminat ödememeyi gerektirecek istisnai şartların bulunmadığına işaret ederek, kamu yararı ile bireysel haklar arasındaki adil dengenin kurulamamasını ihlal nedeni olarak saymış, KÖKTEPE-TÜRKİYE davasında ise, başvuranlara uygulanan mülkiyetten yoksun bırakma işlemine gerekçe olarak gösterilen tabiatın ve ormanların korunması amacının, 1 No.’lu Ek Protokol’ün 1.maddesi anlamında kamu yararı kapsamına girdiğine dikkat çekmekle birlikte, mülkiyetten yoksun bırakma halinde, ihtilaf konusu tedbirin arzu edilen dengeye riayet edip etmediğinin ve bilhassa da başvuranlara orantısız bir yük yükleyip yüklemediğinin belirlenmesi için, iç hukukta öngörülen telafi yöntemlerinin dikkate alınması gerektiğini hatırlatarak, mülkün değerine karşılık gelen makul bir meblağın ödenmeden, mülkten mahrum bırakmanın aşırı bir müdahale teşkil edeceğini ifade etmiştir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 18.11.2009 gün ve 2009/4-383 E., 2009/517 K.; 16.06.2010 gün ve 2010/4-349 E. 2010/318 K sayılı kararlarında da vurgulandığı gibi; tapu işlemleri kadastro tesbit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğundan ve tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan T.M.K. m. 1007 anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Burada Devletin sorumluluğu kusursuz sorumluluktur. Bu işlemler nedeniyle zarar görenler, Medeni Yasanın 1007. maddesi gereğince, zararlarının tazmini için Borçlar Yasasının 125. maddesine göre Hazine aleyhine adlî yargıda dava açabilirler.
Davanın niteliğine göre tazminat miktarı belirlenirken öncelikli konu, tapusu iptal edilen gayrimenkulün niteliğinin ve değerinin hesaplanması olup, arazi niteliğindeki taşınmaz, başka deyişle, tarım alanlarında net gelir esas alınarak, arsa niteliğindeki taşınmazlar içinde emsal karşılaştırması yapılarak değer belirlenmelidir.
Ancak, inşaat mühendisi bilirkişinin taşınmazın arsasının 1 m2"sinin 80,00.-TL olduğu, üzerindeki binanın ise Çevre ve Şehircilik Bakanlığının 2011 yılı birim maliyet fiyatlarına göre 20 yıllık olması nedeniyle %32 aşınma payı ile değerinin 23467,62.-TL olduğu yönündeki soyut görüşüne ve ziraat uzmanı bilirkişinin taşınmaz üzerindeki ağaçların toplam değerinin 1571,00.-TL olduğu yönündeki raporu esas alınarak karar verilmiş, mahkemece yöntemine uygun araştırma yapılmamıştır.
Bakanlar Kurulunun Yargıtay"ca kısmen benimsenen 28.02.1983 gün ve 1983/6122 sayılı kararı uyarınca, imar planında yer almayan bir taşınmazın, arsa sayılabilmesi için belediye veya mücavir alan sınırları içinde olmakla beraber, belediye hizmetlerinden (belediyece meskun olduğu için veya meskun hale getirileceği için sunulan yol, su, elektrik, ulaşım, çöp toplama, kanalizasyon, aydınlatma vs.) yararlanan ve meskun yerler arasında yer alması gerekir.
Taşınmaz belediye nazım imar planı içinde ise, Yargıtay İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 17.4.1998 gün ve 1996/3-1998/1 sayılı kararı uyarınca, bu plan kapsamına alındığı tarih ve plandaki konumu, altyapı hizmetlerinden yararlanma ve ulaşım olanakları, belediye merkezine uzaklığı, kullanım biçimi itibariyle iskan amacına yönelik yapılaşma olasılıkları da değerlendirilmek üzere araştırılmalıdır.
Bu hususlar Belediye Başkanlığından ve diğer ilgili merciilerden sorulup alınacak cevap yazılarına göre taşınmazın arsa niteliğinde olup olmadığı saptanmalıdır.
Yapılan araştırma sonunda tapusu iptal edilen taşınmazın arazi olduğu saptanacak olursa, değeri, taşınmazın mevkii ve şartlarına göre ve olduğu gibi kullanılması halinde, ekilecek ürünlerin ve bu ürünlerin elde edilmesi için yapılacak harcamalar gözönünde tutularak, net gelirin hesaplanması ve bilimsel yolla değerinin bulunması, bedel tesbitinde etkisi olan diğer tüm unsurlar dikkate alınarak her unsurun gerekçeleri ve değere katkı oranları ayrı ayrı belirtilip,
dayanakları gösterilmek suretiyle değerlendirilerek saptanması için; şayet, tapusu iptal edilen taşınmazın arsa niteliğinde olduğu belirlendiği taktirde de değerinin, tapu iptal kararının kesinleştiği gününden önceki özel amacı olmayan emsal satışlara göre hesaplanması zorunludur. Bu itibarla, emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tesbiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak suretiyle değer biçilmesi gereklidir. Bu durumda taraflara, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli görülürse resen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için; yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren rapor alınması ve oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve yetersiz bilirkişi raporuyla hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Hazinenin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, Yargıtaydaki duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre taktir edilen 900,00.-TL avukatlık ücretinin davacı gerçek kişilerden alınarak davalı Hazineye verilmesine 17/04/2012 günü oybirliği ile karar verildi.