Esas No: 2012/10
Karar No: 2012/5846
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2012/10 Esas 2012/5846 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılardan Orman Yönetimi vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Hükmüne uyulan Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 30.11.2010 tarih ve 2010/13924 E., 2010/14822 K. sayılı bozma kararında özetle; "Mahkemece davaya konu taşınmaz bölümlerinin orman sayılan yerlerden olmadığı ve davacı dayanağı kayıt kapsamında kaldığı kabul edilerek hüküm kurulmuşsa da yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir. Dosyaya getirtilen tespit tutanağından çekişmeli Yaraş köyü 103 ada 1 parsel numaralı devlet ormanının temyize konu davadan ayrı kadastro mahkemesinin pek çok dosyasında daha kadastro tespitine itiraz davalarına konu olduğu anlaşılmaktadır. Bu davalardan biri hakkında verilecek olan hüküm diğerini de etkileyeceğinden birlikte görülüp sonuçlandırılması zorunludur. Kaldı ki, bu davaların pek çoğunun kabulüne karar verilmiş olması nedeniyle, birleştirilmedikleri takdirde davaya konu olup da retle sonuçlanan ya da davaya konu olmayan bölümlerin miktarının belirlenmesi ve sicil oluşturulması mümkün değildir. Dolayısıyla bu şekildeki bir kararın infazı da olası değildir. Açıklanan sebeple, H.Y.U.Y.nın 45 ve devamı maddeleri gereğince aralarında bağlantı bulunan bu davaların birleştirilerek esası hakkında bir hüküm kurulması gereklidir. Davaya konu oldukları anlaşılan tüm çekişmeli yerler orijinal pafta fotokopisi üzerinde bir arada gösterilmemiştir, dolayısıyla bu yerlerin her birinin ayrı ayrı ya da bir arada 6831 sayılı Yasanın 17/2. maddesi anlamında orman içi açıklığı; yani orman sayılan yerlerden olup olmadıkları üzerinde durulmadığı gibi, davacı tarafından dayanılan tapu kaydı da ilk oluşumundan itibaren getirtilip uygulanmadığı, çekişmeli yere ait olup olmadığı üzerinde durulmadığı için, bu madde hükmüne uygun olup olmadığı tartışılmamıştır.
6831 Sayılı Yasanın 17. maddesi, orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat yapılmasına, hayvancılık amacı ile ağıl yapılmasına, bu kesimlerin özel mülke dönüşmesine izin vermez.
6831 Sayılı Yasa, madde: 17/1-2
Devlet ormanları içinde bu ormanların korunması, istihsal ve imarı ile alakalı olarak yapılacak her nevi bina ve tesisler müstesna olmak üzere; her çeşit bina ve ağıl inşaası ve hayvanların barınmasına mahsus yerler yapılması ve tarla açılması, işlemesi, ekilmesi ve orman içinde yerleşilmesi yasaktır.
Devlet Ormanlarının herhangi bir suretle yanmasından veya açıklıklarından faydalanılarak işgal, açma veya herhangi şekilde olursa olsun kesme, sökme, budama veya boğma yollarıyla elde edilecek yerlerle buralarda yapılacak her türlü yapı ve tesisler, şahıslar adına tapuya tescil olunamaz. Buralara doğrudan doğruya orman idaresince el konulur. Yanan orman alanlarındaki her türlü emval Orman Genel Müdürlüğünce değerlendirilir (17/06/2004 gün ve 5192 Sayılı Yasa ile değişik hali).
Yasa metninden açıkça anlaşıldığı gibi, hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım, inşaat ve hayvancılık yapmak amacı ile ağıl yapılamaz. Bu tür yerler özel mülk olamaz. Yönetim derhal el koyma hakkına sahiptir. Orman içi açıklıklardan yararlanabilmek için zorunlu olarak orman kullanılacaktır. Bu kullanım nedeniyle yeni açma, genişletme, yangın oluşması önlenemeyecek ve orman bütünlüğü bozulacaktır.
Ayrıca, bu tür taşınmazların öncesinin orman olma zorunluluğu yoktur. Zira, öncesi orman olan ve ormandan açılan taşınmazlar, 6831 sayılı Yasanın 1. maddesi ve Yargıtay uygulamaları gereği oluşan kesin içtihatlara göre zaten orman sayılmaktadır. 17. maddede tanımı yapılan olgu, öncesi orman iken açılan yerlerle beraber ayrıca [HANGİ NEDENLE OLURSA OLSUN ORMAN İÇİ AÇIKLIKLARIN KAZANILAMAYACAĞI İLKESİNİ İÇERMEKTEDİR VE AMACI ORMAN BÜTÜNLÜĞÜNÜ KORUMAKTIR]. Bu tür yerlerin 15.07.2004 günlü Resmi Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 26/a maddesi gereğince orman olarak sınırlandırılması gerekir.
Yasa koyucu ayrı bir kavram oluşturmuş ve hangi nedenle olursa olsun orman içi açıklıklarda tarım ve inşaat ile özel mülke dönüşme yolunu kapamıştır. Bu itibarla, dava konusu taşınmazın memleket haritasında açık alanda gözükmesi bu olguyu değiştirmez. Etrafı ormanla çevrili olan taşınmazlar özel mülke dönüşüp, tarım ve inşaata açıldığında orman bütünlüğünün bozulacağı tartışmasızdır. Dairemizin bu yoldaki kararları Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca benimsenmiş ve yerleşik kararlar halini almıştır [Y.H.G.K.’nun 10.12.1997 gün ve 1997/20-830/1034, 10.12.1997 gün ve 1997/20-808/1039, 22.10.2003 gün ve 2003/20-665/614 sayılı ve yine orman kadastrosunun kesinleştiği tarihten sonra 20 yıldan fazla süre geçse dahi orman içi açıklık konumunda olan taşımazların zilyedlik yoluyla kazanılamayacağı konusundaki 11.10.2004 gün ve 2004/7-531-582 sayılı kararları].
Tapu ve zilyetlik yoluyla kişi ve kurumların ormandan toprak kazanmasını sağlayan 3402 Sayılı Yasanın 45. maddesinin ilgili fıkraları da Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 Sayılı Yasanın 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmıştır. Ayrıca; Bu tür yerler yasa gereği orman sayıldığı için, orman içi açıklık ve boşlukların zilyetlik yolu ile kazanılmasına yasal olanak yoktur. Dolayısıyla bu yollarla ormandan toprak kazanımından söz edilemez.
Mahkemece yapılan uygulamaya göre çekişmeli yerin bir bölümü memleket haritası, amenajman planı ve hava fotoğrafında yeşil alanda kalmakta olup bilirkişilerce meyvelik sembollerinin bulunduğundan söz edilmişse de bu yer üzerinde meyvelik sembolleri görülememektedir. Keşifte tarım uzmanı ve zilyetlik tanığı dinlenmemiş, 3402 Sayılı Yasanın 14. maddesinde yer alan kısıtlamalar yönünden araştırma yapılmamıştır.
O halde mahkemece H.Y.U,Y." nın 45 ve devamı maddeleri gereğince bu parsele karşı açılmış bulunan tüm dava dosyaları tespit edilip birleştirildikten sonra, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman yüksek orman mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı yasalar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Yasanın 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 Sayılı Yasanın 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; orman kadastrosu kesinleşmediğine göre, fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulanacak kesinleşmemiş tahdit haritası ile irtibatlı, taşınmazın konumunu gösteren orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine ablike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri ayrı renklerle işaretli ve bilirkişilerin onayını taşıyan, duraksamaya yer vermeyecek nitelikte kroki düzenlettirilmeli); kesinleşmiş orman kadastrosu bulunmadığından, yukarıda
değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine ablike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, davacı tarafından dayanılan tapu ilk oluşumundan itibaren tüm gittileri ile birlikte yerel bilirkişi eliyle uygulanıp fen elemanına keşfi izleme olanağı veren rapor ve kroki düzenlettirilmeli, çekişmeli yere ait olup olmadığı belirlenerek çekişmeli yerin 6831 Sayılı Yasanın 17/2 maddesi hükmüne göre orman içi açıklığı niteliği taşıyıp taşımadığı değerlendirilmeli, kayıt bu yere ait değil ise ve orman içi açıklığı niteliği de taşımıyor ise, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak; yapılacak keşifte tarım uzman bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, bu yolda rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları getirtilip uygulanmalı; bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; varsa, zilyetlik tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli; zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl, ne şekilde devam ettiği sorulup, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp; tesbit tarihine kadar (gerçek kişiler) yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli; 3402 sayılı Yasanın 14. maddesi uyarınca, davacılar yanında, (murisler) yönünden de tapu sicil ve kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı yasanın 03.07.2005 gün ve 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanma Yasası ile değiştirilen 14/2. maddesi gereğince sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, yasanın getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulması " gereğine değinilmiştir. Mahkemece, feragat nedeniyle davanın reddine, çekişmeli 103 ada 1 nolu parselin tespit gibi tesciline karar verilmiş, hüküm davalı ... Yönetimi tarafından yargılama gideri ve vekalet ücretine yönelik olarak temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve uzman bilirkişi raporuna göre, mahkemece davanın reddi yolunda kurulan hükümde bir isabetsizlik bulunmamaktadır. Ancak; davalı ... Yönetiminin yapmış olduğu yargılama giderleri ile vekalet ücretinin, feragat edenden alınarak davalı ... yönetimine verilmesine karar verilmesi gerekirken, hüküm yerinde buna ilişkin hüküm kurulmamış olması doğru değil ise de, bu husus hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden ayrıca harç giderinin Orman Yönetimine iadesi mümkün olduğundan, bu giderin davacıdan istenmesi doğru bulunmamış, hükmün düzeltilerek onanması uygun görülmüştür. Bu sebeple; hüküm fıkrasının 7. bendinin kaldırılarak, bunun yerine, “ Davalı ... yönetimi kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden 3402 sayılı Yasanın 31/3. maddesi gereğince taktiren 200.00.- TL. vekalet ücreti ile, Orman Yönetiminin yapmış olduğu 13,50.- TL ve 36.00.-TL. tebligat gideri, 40.00.-TL. temyiz gideri olmak üzere toplam 89,50.-TL. yargılama giderinin feragat edenden alınarak davalı ... Yönetimine verilmesine” cümlesinin yazılması suretiyle düzeltilmesine ve hükmün 6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi göndermesiyle H.Y.U.Y.’nın 438/7. maddesine göre düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 16/04/2012 günü oybirliğiyle karar verildi.