Esas No: 2013/22773
Karar No: 2013/27846
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2013/22773 Esas 2013/27846 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
... (davacı-birleşen dosya davalısı) vekili avukat ... ile ... (davalı-birleşen dosya davacısı) vekili avukat ... aralarındaki dava hakkında ... 5. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 25.2.2010 gün ve 417-49 sayılı hükmün Dairemizin 1.6.2011 tarih ve 7895-8636 sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmişti. Süresi içinde davacı-birleşen dosya davalısı avukatınca kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşuldu.
K A R A R
Davacı (Birleştilen dosya davalısı), 04.09.2004 tarihinde düzenlenen 15.10.2004 vade tarihli borç senedine istinaden davalıdan 110.000 USD alacaklı olduğunu, davalı hakkında ... 6. İcra Müdürlüğünün 2005/4035 Esas sayılı icra dosyası ile icra takibine giriştiğini, takip konusu senetteki imzanın davalıya ait olduğunu, ancak davalının icra takibine itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamını, davalı hakkında % 40 icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Davalı (Birleştirilen dosya davacısı), tarafların kardeş olduklarını, ahlaki yapısı ve zimmetine geçirdiği paralar nedeniyle ... Noterliğinin 13.12.1988 tarihli vasiyetiyle babalarının davacıyı mirasından mahrum ettiğini, tarafların 1988 yılından beri bir araya gelmediklerini, davacının davalıya bu kadar parayı verecek maddi gücünün de bulunmadığını, senetteki imzanın kendisine ait olmadığını, ya da yıllar önce taraflar şirkette çalışırken davacının boş kağıda imza attırmış olabileceğini savunarak davanın reddini, davacının % 40 icra inkar tazminatına mahkum edilmesini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kabulüne, ... 6. İcra Müdürlüğünün 2005/4035 Esas sayılı icra dosyasında davalının 110.000 ABD Dolarının tahsil tarihindeki Türk Parası karşılığı için itirazın iptaline, 110.000 ABD Dolarının takip tarihindeki Türk parası karşılığının % 40"ının inkar tazminatı olarak davalıdan alınarak davacıya verilmesine, birleşen davanın reddine, 110.000 ABD Dolarının takip tarihindeki (09.09.2005) Türk Parası karşılığının % 40"ının inkar tazminatı olarak davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiş,tarafların temyizi üzerine dairemizce hüküm bozulmuş, davacı bu defa karar düzeltme itirazında bulunmuştur.
Davacı, icra takibine konu senetteki imzanın davacıya ait olduğunu ileri sürerek, bu senet nedeniyle davacının borçlu olduğundan bahisle icra takibi yapmış ve davalının itirazı üzerine eldeki davayı açmış olup, mahkemece itirazın iptali davasının kabulüne, menfi tespit davasının reddine karar verilmiştir.Dairemizce "Adli Tıp Kurumunun 10.12.2007 tarihli raporuna göre icra takibine konu edilen belge üzerine atılı imzanın metin kısmını onaylar mahiyette bir imza olmayıp, evvelce atılmış boş bir belgenin sonradan yazılarının yazılmasıyla sözkonusu belgenin oluşturulmuş olduğu anlaşılmaktadır. BK"nun 53. maddesi uyarınca hukuk hakimi, ceza hakiminin beraat kararı ile bağlı değil ise de, mahkumiyet ve tespit edilen olgularla bağlı olduğundan ceza mahkemesinde açılan kamu davasının sonucunun eldeki davayı etkileyecek nitelikte olduğu, davacı(Birleştirilen dosya davalısı) ..."in sahte belge tanzim edip etmediği hususlarının belirlenmesi için ceza davasının sonucunun beklenmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Mahkemece ceza davası kesinleşmeden karar verilmiş, bu aşamada da ceza davası beraat kararı ile sonuçlanmıştır. Sözkonusu ceza davasının kesinleşmesinin "bekletici sorun yapılması" gerekmemekte ise de, az yukarıda açıklandığı üzere ceza davasında tespit edilen maddi olgular hukuk hakimini bağlayacaktır. Eldeki davada mahkemece aldırılan Adli Tıp Kurumu raporlarından imzalı boş belgenin üzerine daktilo ile doldurma ve monte yapılıp borç belgesi haline getirildiği ve ceza mahkemesinde de Adli Tıp Kurumunun bu doğrultudaki raporu benimsenmek suretiyle karar verildiği, bu olguların davacı ... tarafından temyiz edilmeyerek benimsendiği anlaşılmaktadır. Belgenin geçersizliği ve borç ikrarını havi bir belge olmadığı bilirkişi raporu, mahkeme gerekçesi ve davacının temyiz etmeyerek benimsemiş olması karşısında icra takibine konu belgenin geçersizliği sabit olduğundan davacının davasının reddi, birleştirilen menfi tespit davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın kabulü ile birleştirilen davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir." gerekçesi ile bozulmuş isede getirtilen ceza dosyasında "Yargıtay İçtihadı Birleştirme kurulunun kararına göre boş senedi anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğuna ilişkin iddialarda bu eylem HUMK "nın cevaz verdiği istisnalar dışında tanıkla ispat edilemez, HUMK"ya göre istisnalar belgeye karşı ileri sürülemeyeceğinden ve mevcut deliller ile sanığın bu suçları işlediği anlaşılamadığından beraatine" karar verilmiştir.Dava konusu senetteki imzanın davalıya(Birleştilen dosya davacısı) ait olduğu, davalının(Birleştilen dosya davacısı), boş kağıt imzalayıp vermiş olduğuna dair beyanda bulunduğu anlaşılmaktadır. Davalı (Birleştilen dosya davacısı), kağıda attığı imzanın üst tarafının aleyhine doldurulup, borçlandırıldığını savunmuştur. Şu durum itibariyle uyuşmazlık itimadi muameleden doğduğu açıktır. Açığa imza atılmak suretiyle tanzim olunan senet anlaşmalara aykırı biçimde doldurulduğu usulen ve yasal delillerle kanıtlanmadıgı takdirde hukuken geçerlidir. Yazılı delil karşısında tanık dinletilmesine ilişkin ıstem karsı tarafın acık muvafakatı olmaksızın kabul edilemez.Açığa imza atıp başkasına veren kişinin bu davranışının sonucuna katlanacağı açık olup mahkemeninde kabulü de bu yöndedir. Ayrıca ceza mahkemesinin tespit ettiği bir olguda bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca, hükmün onanması gerekirken zuhulen bozulduğu bu kez yapılan inceleme sonucu anlaşıldığından davacının(Birleştilen dosya davalısı) karar düzeltme talebi kabul edilerek, Dairemizin 01.06.2011 günlü 2011/7895-8636 E.K. sayılı bozma ilamı kaldırılarak mahkeme kararı onanmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının (Birleştilen dosya davalısı) karar düzeltme talebinin kabulü ile Dairemizin 01.06.2011 günlü 2011/7895-8636 E .K. sayılı bozma kararının kaldırılmasına, mahkeme kararının ONANMASINA, 5.979.10 TL kalan harcın davalı-birleşen dosya davalısı ..."dan alınmasına 11.11.2013 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
(muhalif) (muhalif)
MUHALEFET ŞERHİ
Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2011/7895 Esas,2011/8636 Karar Sayılı Bozma ilamında;”Davacı, icra takibine konu senetteki imzanın davacıya ait olduğunu ileri sürerek, bu senet nedeniyle davacının borçlu olduğundan bahisle icra takibi yapmış ve davalının itirazı üzerine eldeki davayı açmış olup, mahkemece itirazın iptali davasının kabulüne, menfi tespit davasının reddine karar verilmiş ise de, Adli Tıp Kurumunun 10.12.2007 tarihli raporuna göre “icra takibine konu edilen belge üzerine atılı imzanın metin kısmını onaylar mahiyette bir imza olmayıp, evvelce atılmış boş bir belgenin sonradan yazılarının yazılmasıyla sözkonusu belgenin oluşturulmuş olduğu sonucuna varılmıştır” Eldeki davada mahkemece aldırılan Adli Tıp Kurumu raporlarından imzalı boş belgenin üzerine daktilo ile doldurma ve monte yapılıp borç belgesi haline getirildiği ve ceza mahkemesinde de Adli Tıp Kurumunun bu doğrultuda ki raporu benimsenmek suretiyle karar verildiği, bu olguların davacı ... tarafından temyiz edilmeyerek benimsendiği anlaşılmaktadır.
Belgenin geçersizliği ve borç ikrarını havi bir belge olmadığı bilirkişi raporu, mahkeme gerekçesi ve davacının temyiz etmeyerek benimsemiş olması karşısında icra takibine konu belgenin geçersizliği sabit olduğundan davacının davasının reddi, birleştirilen menfi tespit davasının kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın kabulü ile birleştirilen davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.”
Gerekçesi ile bozulmuş, bunun üzerine davacı ... tarafından karar düzeltme isteğinde bulunulmuş ise de HUMK. nun 440 maddesine göre; karar düzeltme nedenleri sınırlı olarak sayılmıştır.
Bu nedenle, Dairemizin yukarıda açıklanan ayrıntılı ve dosyaya uygun bozma ilamı gereğince Davacı ...’ın karar düzeltme isteğinin reddi ve yerel mahkeme kararının önceki bozma ilamımızda ki gerekçelerle bozulması gerektiği düşüncesiyle Sayın Çoğunluğun “Onama” yönündeki düşüncesine katılamıyoruz.