Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2012/324 Esas 2012/5384 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/324
Karar No: 2012/5384

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2012/324 Esas 2012/5384 Karar Sayılı İlamı

(Kapatılan)20. Hukuk Dairesi         2012/324 E.  ,  2012/5384 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı gerçek kişiler vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Davacılar vekili, dava dilekçesinde ... köyü 307 ve 308 parsellerin 60-70 yıldır davacılar ve miras bırakanlarının zilyetliğinde olduğunu, yörede 1963 yılında yapılan arazi kadastrosu sırasında Hazine adına tespit edilen taşınmazların dava sonra tescil harici bırakıldığını, taşınmazların tapuda kayıtlı olmadığını, irsen intikal ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği yoluyla taşınmaz edinme koşullarının yararına oluştuğunu ileri sürerek Medeni Yasanın 713. maddesi hükmüne göre taşınmazların davacılar adına tescilini istemiştir. Yörede 1963 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında Davuttepe  köyü 307 ve 308 parsel sayılı taşınmazlar, tarla vasfıyla Hazine adına tespit edildiği; 307 parsel sayılı taşınmazın davacıların murisi Halil Mutlu, ... ve davacılardan ...’nun da taraf olduğu tapulama mahkemesinin 1995/42-1971/119 sayılı kararıyla orman sayılan yerlerden olduğundan tespit dışı bırakılmasına karar verildiği, yine, aynı şekilde 308 parsel sayılı taşınmazın da Mersin 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1968/246-1972/158 sayılı kararıyla orman sayılan yerlerden olması nedeniyle tespit dışı bırakılmasına kara verildiği ve Mersin 4. Asliye hukuk mahkemesinin 1996/1007-1997/1136 sayılı kararıyla Hazine tarafından el atmanın önlenmesi ve kal talebiyle açılan dava sonucunda davacılardan ..., ..., ... ve ...’un 308 parsel sayılı taşınmaza el atmasının önlenmesine karar verilmiş olduğu anlaşılmaktadır. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı gerçek kişiler vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, Medeni Yasanın 713. maddesi hükmü uyarınca tapusuz olan taşınmazların tesciline ilişkindir.
    Çekişmeli taşınmazların bulunduğu yerde, 13.05.1993 tarihinde ilan edilerek kesinleşen orman kadastrosu ve 2/B madde uygulaması bulunmaktadır. Genel arazi işlemi 1963 yılında yapılmıştır.
    Mahkemece yapılan keşifte, dava konusu yerlere 1963 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında, 307 ve 308 parsel numaraları verilerek, Hazine adına tespit tutanaklarının düzenlendiği, Orman Yönetiminin itirazı üzerine 307 parsel sayılı taşınmazın tapulama mahkemesinin 1995/42-1971/119 sayılı kararıyla orman sayılan yerlerden olduğundan, o tarihte yürürlükte bulunan 766 sayılı Yasanın 2. maddesi gereğince Devlet Ormanı olarak tespit harici bırakıldığı, 308 parsel sayılı taşınmazın aynı şekilde Mersin 2. asliye Hukuk Mahkemesinin 1968/246-1972/158 sayılı kararıyla orman sayılan yerlerden olması nedeniyle tespit dışı bırakılmasına kara verildiği anlaşılmaktadır.
    1982 Anayasasının 138/4. maddesinde "Yasama ve yürütme organlarıyla idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır. Bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiç bir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez", 2 Eylül 1986 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan 6831 sayılı Yasaya Göre Orman Kadastrosu ve Aynı Yasanın 2/B maddesinin Uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin "Devlet Ormanı Olarak Sınırlandırılacak Yerler" başlıklı 23. maddesi ile bu yönetmeliği yürürlükten kaldıran ve halen yürürlükte olan 15.07.2004 tarihli Resmi Gazetede yayımlanan Orman Kadastro Yönetmeliğinin aynı başlığı taşıyan 26. maddesi şu şekildedir;
    Devlet Ormanı Olarak Sınırlandırılacak Yerler
    Madde 26- Orman kadastro komisyonlarınca;
    a) 6831 sayılı Kanunun 1 inci maddesine göre, orman sayılan ve eskiden beri Devlete ait olduğu bilinen ormanlar, orman içindeki kültür arazileri dışında 6831 sayılı Kanunun 17"nci maddesinde yer alan orman içinde bulunan doğal olarak ağaç ve ağaçcık içermeyen, genel olarak otsu bitki veya bazı durumlarda yer yer odunsu bitkiler içeren açıklıklar,
    b) Yürürlükten kaldırılmış 3116 sayılı Kanununun geçici 1"nci maddesine göre kamulaştırılmış ormanlar,
    c) 4785 sayılı Kanunla Devletleştirilmiş veya Devletleştirilmeye tabi ormanlar,
    d) 6831 sayılı Kanununun 3"üncü maddesine göre orman rejimine alınmış yerler,
    e) 6831 sayılı Kanunun 13"üncü maddesinin (B) bendine göre orman olarak ağaçlandırılan veya ağaçlandırılacak yerler,
    f) 6831 sayılı Kanunun 24"üncü maddesine göre kamulaştırılan yerlerle diğer suretle orman yetiştirilmek üzere kamulaştırılan yerler,
    g) Devlet ormanı olduğuna dair kesinleşmiş mahkeme kararı bulunan yerler,
    h) Herhangi bir nedenle orman sınırları dışında kalmış ormanlar,
    ı) Maliye Bakanlığınca ağaçlandırılmak üzere tahsis edilmiş yerlerden ağaçlandırılmış ya da ağaçlandırılmak üzere planlanmış sahalar,
    j) Orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan funda ve makilik alanlar,
    Devlet ormanı olarak sınırlandırılır.
    4785 sayılı Kanunla Devletleştirilmiş ormanlar ile yukarıda belirtilen (b), (d), (e), (f), (g), (ı) ve (j) bentlerine göre orman rejimine girmiş olan sahaların herhangi bir şekilde komisyonlarca sınırlama dışı bırakılmış veya orman sayılmamış olması bu yerlerin orman olma vasfını ortadan kaldırmaz.
    Bu gibi yerlerin orman sınırları dışında kaldığı tespit edildiğinde orman sınırları içine alınarak haritasına işlenir. Arazide orman sınırları buna göre düzeltilir. Tutanak defterinin sırası gelmiş sayfasında da durum etraflıca izah edilir.".
    Görüldüğü gibi, 1986 tarihli Yönetmeliğin 23. maddesinin birinci fıkrasının (G) bendi ile 2004 tarihli Yönetmeliğin 26. maddesinin birinci fıkrasının (g) bendinde "Devlet ormanı olduğuna dair kesinleşmiş mahkeme ilamı bulunan  yerlerin  devlet  ormanı  olarak  sınırlandırılacağı" hükümlerinin bulunduğu, yine sözü edilen 2004 tarihli yönetmeliğin 26. maddesinin ikinci fıkrasında "4785 sayılı Yasa ile Devletleştirilmiş ormanlar ile 3116 sayılı Yasanın geçici 1. maddesine göre kamulaştırılmış ormanların, 6831 sayılı Yasanın 3. maddesine göre orman rejimine alınmış yerlerin 13. maddesinin (B) bendi hükmüne göre orman olarak ağaçlandırılan veya ağaçlandırılacak yerlerin ve 24. maddesine göre kamulaştırılan yerlerle diğer suretle orman yetiştirilmek üzere kamulaştırılan yerlerin ve Devlet Ormanı olduğuna dair kesinleşmiş mahkeme kararı bulunan yerlerin, Maliye Bakanlığınca ağaçlandırılmak üzere tahsis edilmiş yerlerden ağaçlandırılmış ya da ağaçlandırılmak üzere planlanmış sahaların, orman ve toprak muhafaza karakteri taşıyan funda ve makilik alanların, orman rejimine girmiş sahalar olmaları nedeniyle, bu yerlerin herhangi bir şekilde komisyonlarca sınırlama dışı bırakılmış veya orman sayılmamış olması, bu nitelikteki taşınmazların orman olma vasfını ortadan kaldırmaz.". Bu hükümler gözönünde bulundurulduğunda, somut olayda; kesinleşmiş mahkeme kararı ile orman olduğu saptanan taşınmazların, orman kadastrosu yapıldığı sırada orman olarak sınırlandırılmasının zorunlu olduğu ve yörede yapılacak orman kadastrosunda
    dava konusu taşınmazların orman sınırı içine alınması gerektiği, o yerde yapılacak orman kadastrosunda dava konusu yer orman sınırları dışında bırakılsa dahi, bu durum o yerin hukuken orman olma konumunu değiştirmeyeceğinden, yeniden orman kadastro komisyonlarınca her zaman orman sınırı içine alınabileceği, bu gibi taşınmazların o yerde orman kadastrosunun yapılmasından önce ya da sonra Orman Yönetimi ya da Hazine tarafından her zaman orman olarak tescilinin mahkemeden dava yoluyla istenebileceği, bunu engelleyen bir Yasa hükmü bulunmadığı, Anayasanın 169. maddesine göre, ormanların kazandırıcı  zamanaşımı  yoluyla  mülk edinilemeyeceği, Orman Yönetimi "Devlet ormanı olduğuna dair kesinleşmiş mahkeme kararı bulunan yerlerin" orman niteliği ile Hazine adına tescilinin her zaman istenebileceği gibi mahkeme kararıyla orman sayılan yer olduğu belirlenen taşınmazların bulunduğu yörede orman kadastrosunun yapıldığı ve kesinleştiği 13.05.1993 tarihinden dava tarihi olan  16.07.2009 tarihine kadar 20 yıllık sürenin de geçmediği  gözönünde  bulundurularak  gerçek  kişilerin tescil  davasının   reddine karar verilmiş olması doğru olduğundan davacılar vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenlere yükletilmesine 09/04/2012 günü oybirliğiyle karar verildi.









    Hemen Ara