Esas No: 2010/12394
Karar No: 2011/1938
Karar Tarihi: 07.03.2011
Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 2010/12394 Esas 2011/1938 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk(İş)Mahkemesi
Davacılar murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan maddi ve manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, isteğin kısmen kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davacılar ile davalılardan Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünce temyiz edilmesi davacılar vekilincede duruşma talep edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan ve temyiz konusu hükme ilişkin dava, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 435/2. maddesinde sayılı ve sınırlı olarak gösterilen hallerden hiçbirine uymadığından Yargıtay incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteğin reddine karar verildikten sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
K A R A R
1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillere, hükmün dayandığı gerektirici nedenlerle göre davacılar ve davalı ... İl Özel İdaresi vekillerinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine,
2- Dava iş kazası sonucu ölen sigortalının hak sahiplerinin maddi ve manevi zararları giderilmesi ile faiz alacağı istemine ilişkindir.
Mahkemece davacılar tarafından Dairemiz bozma kararından sonra açılıp 18.5.2010 tarihinde birleştirilen 2010/127-192 Esas-Karar sayılı dosyada hüküm altına alınan tazminat alacaklarına uygulanacak faiz alacağına dair istemlerinin zamanaşımı süresi dolduğundan reddine, davacı eş ... ve çocuk ...’in maddi tazminat istemlerinin talep gibi kabulüne, çocuk ... maddi tazminat istemi Kurumca karşılandığından reddine, davacıların manevi tazminat istemlerinin kısmen kabulüne karar verilmiştir
Sürekli işgöremezlik nedeniyle uğranılan maddi ve manevi zararların giderilmesine ilişkin tazminat davalarında; zamanaşımı süresi, Borçlar Kanunun 125.maddesi gereğince haksız fiilin meydana geldiği tarihten itibaren 10 yıldır. Davacılar tarafından fazla hakların saklı tutularak açıldığı tazminat davasının dava dilekçesi ile istenmeyen faiz alacağı için zamanaşımı asıl alacağın tabi olduğu 10 yıllık süreye tabidir. Somut olayda, kaza tarihi 28.7.2000 olup faiz istemine ilişkin davanın açıldığı 15.4.2010 dava tarihi itibariyle 10 yıllık zamanaşımı süresi dolmadığından mahkemece faiz alacağı isteminin zamanaşımının dolduğu gerekçesiyle reddine karar verilmiş olması hatalı olmuştur.
Öte yandan zararlandırıcı sigorta olayına maruz kalan sigortalının tazminat alacağının hesabında hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan ücretin esas alınması gerektiği gibi davacının hesaplanan gerçek maddi zararından davanın niteliği gereği Sosyal Güvenlik Kurumunca bağlanan gelirin hüküm tarihine en yakın tarihte peşin sermaye değeri düşülerek karşılanmayan maddi zararın belirlenmesi gerekir.
506 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde (5510 sayılı Yasa 19. madde) iş kazası sonucu meslekte kazanma gücü en az %10 oranında azalmış olan sigortalılara sürekli iş göremezlik gelirinin bağlanacağı, aynı Yasa’nın 73. maddesinde de (5510 sayılı Yasa 81. madde) tarifesine göre tespit edilecek iş kazaları sigorta priminin tamamının işverenler tarafından ödeneceği belirtilmiştir. Primin ödenmesinde sigortalının herhangi bir katkısı söz konusu değildir. Bu özelliği göz önünde tutulduğunda, iş kazası sigortasından bağlanan gelirin maddi zararın sigorta primleri işverenden alınmak suretiyle Sosyal Güvenlik Kurumunca karşılanmak amacına yönelik bir ödeme niteliğinde olduğu sonucuna varılır. Bu nedenle söz konusu gelir, işverenin genel hükümlere göre sorumlu olduğu tazminat kavramı içinde yer alır. İş kazası sonucu oluşan zararın giderilmesi istemine ilişkin olarak açılan tazminat davaları nitelikçe sigorta tarafından karşılanmayan zararın giderilmesi istemini amaçlamaktadır. Bu durumda zarar hesabının Sosyal Güvenlik Kurumunca bağlanan gelirin hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan artışlar nazara alınarak hesaplanan tüm peşin sermaye değeri düşülmek suretiyle yapılması gerektiği ortadadır.
Mahkemece ceza davasındaki kusur raporu dikkate alınarak davanın reddine dair verilen karar davacıların temyizi üzerine Dairemizce dosyada bulunan ve uzman kişilerden alınan 18.4.2002, 17.6.2006 ve 10.7.2007 tarihli kusur raporların değerlendirilerek olaya uygun olanın hükme esas alınarak sonuca varılması gerektiği gerekçesiyle bozulmuş ve mahkemece bozma kararına uyularak 17.6.2006 tarihli kusur raporu hükme esas alınmış ise de bozmadan sonra yeniden hesap raporu alınması gerekirken bozmadan önce alınan 22.1.2008 tarihli hesap raporunda belirlenen tazminat miktarları üzerinden 17.6.2006 tarihli kusur raporundaki oranlara göre mahkemece indirim yapılarak tazminatın belirlenmesi isabetsiz olmuştur .
Yapılacak iş; 4447 sayılı Yasa’nın 16. maddesi ile 506 sayılı Yasa’ya eklenen Ek 38. madde gereğince hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan artışlara göre hesaplanan tüm peşin sermaye değerini Kurumdan sormak ve bildirilen miktarı hüküm tarihine en yakın tarihte belli olan ücret artışları nazara alınarak hesaplanan tazminattan indirmek suretiyle sonucu gitmekten ibarettir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular gözönünde tutulmaksızın eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde davacılar ve davalı ... İl Özel İdaresi vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA,temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine ,07.03.2011 gününde oybirliğiyle karar verildi.