Esas No: 2012/1019
Karar No: 2012/4635
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2012/1019 Esas 2012/4635 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasında karşılıklı görülen TAPU İPTALİ TESCİL davasının yapılan yargılaması sonunda, Hazinenin tapu iptal tescil davasının KABULÜ yolunda kurulan 08.03.2011 günlü hükmün Yargıtay’ca duruşmalı olarak incelenmesi davalı gerçek kişiler vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 27.03.2012 günü için yapılan tebligat üzerine, temyiz eden ... ve arkadaşları vekili Avukat ... ile Hazine vekili Avukat ... geldi, başka gelen olmadı, açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, gelenlerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya içindeki tüm belgeler incelenip, gereği düşünüldü:
K A R A R
Hazine 17.12.2007 tarihli dilekçesiyle, ... köyü 688 sayılı parselin kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içindeyken yine kesinleşmiş 2/B uygulamasıyla Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığını iddia ederek, tapu kaydının iptali ve bu niteliğiyle Hazine adına tescili istemiyle dava açmıştır. Mahkemece davanın KABULÜNE, ... İlçesi ... köyü 688 sayılı parselin davalı gerçek kişiler adına olan tapu kaydının iptaline ve Hazine adına tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davalı gerçek kişiler tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, kesinleşmiş orman kadastrosu ve 2/B uygulamasıyla Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan taşınmazın tapu kaydının iptali ile Hazine adına tapuya tesciline ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tespit tarihinden önce 3116 sayılı Yasaya göre, 1943 yılında yapılıp kesinleşen orman tahdidi bulunmaktadır. Daha sonra 1979 yılında yapılıp 25.06.1981 tarihinde ilan edilen aplikasyon ve 1744 sayılı Yasa ile değişik 6831 sayılı Yasanın 2. madde uygulaması, 1988 yılında yapılıp 27.02.1989 tarihinde ilan edilen daha önce tahdidi yapılmış ormanlarda aplikasyon, her hangi bir şekilde orman sınırları dışında kalmış ormanların kadastrosu ve 3302 sayılı Yasa ile değişik 6831 sayılı Yasanın 2/B uygulaması vardır.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve kesinleşmiş orman kadastro tutanakları ile haritalarının uygulanmasına dayalı araştırma, inceleme ve keşif sonucu düzenlenen uzman bilirkişi raporuyla, çekişmeli parselin yörede 1943 yılında yapılıp kesinleşen orman tahdidi içinde kaldığı gözetilmeden, yörede 1967 yılında yapılıp kesinleşen genel kadastroda T. Evvel 1306 tarih 8 ve Eylül 1324 tarih 48 numaralı sicillerden gelen Ağustos 1958 tarih 10 sıra numaralı 10 dönümlü tarla nitelikli tapu kaydı esas alınarak davalılar murisi ... adına yapılan tespitin itirazsız kesinleşerek tapuya kaydedildiği ve 1943 yılında yapılıp kesinleşen orman tahdidi içindeyken yörede 1744 sayılı Yasa ile değişik 6831 sayılı Yasanın 2. madde uygulamasıyla Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığı, bu işlemin de itirazsız kesinleştiği belirlenerek, davalı tarafın tutunduğu tapu kaydı yöntemince uygulanıp kapsamı belirlenmemişse de, zikredilen tapu kaydının bir an için sınırları itibariyle çekişmeli parseli kapsadığı kabul edilse dahi, bu kaydın 1943 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosu sınırları içinde kalmakla yasal değerini yitirdiği, kamu malı olan orman niteliğindeki taşınmazlar hakkında, özel mülklerin bağlı olduğu yasa hükümlerinin uygulanamayacağı, bu nedenle, aslında orman olan taşınmazı tapu kaydı ile satın alan kişilerin, 4721 sayılı Medeni Yasanın 1023. maddesindeki iyi niyet kurallarından yararlanamayacağı gibi, 1947 yılında orman kadastrosu kesinleşmesi nedeniyle yasal değerini yitiren tapu kaydı dayanak gösterilerek ve taşınmaz orman sınırları içinde iken, 1967 yılında genel kadastro yoluyla tapuya tescili geçerli bir hukuki sebebe dayanmadığından Yasanın korumasından faydalanamayacağı,
1744 sayılı Yasanın 2/1. maddesi gereğince nitelik kaybı nedeniyle orman rejimi dışına çıkartılan yerler, şartları var ise ancak orman tahdidinin kesinleştiği tarihten daha önceki zamanlarda tapuya kayıtlı olması halinde tapu sahiplerine iadesinin söz konusu olacağı, 1744 sayılı Yasanın 2/2. maddesinde yazılı "Evvelce sınırlaması yapılmış ve fakat yukarıdaki fıkra hükümlerine (aynı maddenin birinci fıkrası) uymadığı .... anlaşılan sınırlamaların düzeltilmesi sonucu orman sınırları dışına çıkartılacak yer, sınırlaması itirazsız kesinleşmiş tapulu arazi ise, mülkiyeti tekrar tapu sahiplerine intikal eder" hükmünün, sadece ilk orman kadastrosunun yapıldığı tarihten daha önceki zamanlarda ve öncesi de orman olmayan yerler için oluşturulan tapu kayıtlarına ilişkin olduğu, taşınmazın öncesinin orman olsun olmasın, o yer kesinleşen orman sınırı içinde bulunduğu sırada oluşturulan tapu kayıtlarına değer verilemeyeceği gibi, taşınmazın öncesinin orman sayılan yer olması ve 1744 sayılı Yasanın 2/1. maddesi gereğince 15.10.1961 tarihinden önce nitelik kaybetmesi nedeniyle orman rejimi dışına çıkartılması halinde, o yerin orman sınırı içine alınmadan önce tapuda kayıtlı olsa dahi, tapu kaydı özel mülkiyete konu olmayan orman sayılan yerde oluşturulduğu için yolsuz tescil niteliğinde olacağından, yine bu tapu kaydına değer verilemeyektir.
3402 sayılı Yasanın (5841 sayılı Yasanın 2. maddesiyle) 12. maddesine eklenen üçüncü tümcesinde yer alan “İddia ve taşınmazın niteliğine ….” ibaresiyle, 3402 sayılı Yasaya 5841 sayılı Yasanın 3. maddesiyle eklenen 10. maddesinin tamamının, Anayasa Mahkemesinin 12.05.2011 tarih 2009/31 Esas 2011/77 sayılı kararı ile iptal edildiği, iptal kararının 23 Temmuz 2011 tarihli ve 28003 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdiği, bu iptal kararından sonra 3402 sayılı Yasanın 12/3 maddesinin kamu mallarına ilişkin davalarda değil, Devlet veya diğer kamu tüzel kişilikleri tarafından özel mülk savıyla açılan davalarda uygulama olanağı bulacağı gibi, 1943 yılında yapılıp kesinleşen orman tahdit sınırları içinde kaldığı, daha önce yapılan orman kadastrosunun sınırları içinde olduğu halde, arazi kadastro ekiplerinin bu durumu gözönünde bulundurmadan, hata ile ikinci kere kadastrosunu yapıp yolsuz olarak sicil oluşturulmuşsa da, 766 sayılı Yasanın 46/2 ve 3402 sayılı Yasanın 22/1. maddeleri gereğince ikinci kadastronun yolsuz (T.M.Y.nın 1025. md.) ve bütün sonuçlarıyla hükümsüz olması nedeniyle malikine mülkiyet hakkı kazandırmayacağı ve T.M.Y.nın 1026. (E.M.Y.nın 934-İsviçre M.Y."nın 976) maddesi gereğince sicilin hiç bir süreye bağlı kalmadan her zaman iptal edilebileceği, somut olayda 3402 sayılı Yasanın 12/3. maddesi hükümlerinin uygulanma olanağının da bulunmadığı, baştan beri yolsuz tescil niteliğinde oluşturulan sicil kaydının, davalıya hiç bir zaman mülkiyet hakkı kazandırmayacağı ve başlangıcından itibaren yolsuz ve geçersiz olan tapu kaydının iptaline ilişkin mahkeme kararının yenilik doğuran (inşai) mülkiyet hakkını sona erdiren bir hüküm olmayıp, mevcut durumu saptayıp hukuksallaştıran, açıklayıcı (izhari), başka bir anlatımla; sicilin oluştuğu tarihten itibaren mülkiyet hakkının doğmadığını, sicilin yolsuz ve geçersiz olduğunu belirleyen bir hüküm olduğu, bu tür kayıtlarda T.M.Y."nın 1023. (E.M.Y.931 - İsviçre M.Y.974) maddesindeki "İyi niyetle edinme" kuralının da uygulanamayacağı gözetilerek davanın kabulü yolunda hüküm kurulmasında isabetsizlik yoktur. Ancak, çekişmeli parsel kesinleşmiş orman kadastrosu sınırları içindeyken yine kesinleşmiş 2/B uygulamasıyla Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığından, 6831 sayılı Yasanın 2/2. maddesinin “Orman sınırları dışına çıkartılan bu yerler Devlete ait ise Hazine adına, hükmi şahsiyeti haiz amme müesseselerine ait ise bu müesseseler adına, hususi orman ise sahipleri adına orman sınırları dışına çıkartılır. Uygulama kesinleştikten sonra tapuda kesin tashih ve tescil işlemi yapılır.” hükmü gözetilerek, Hazine adına tapuya tesciline karar verilen çekişmeli parselin tapu kaydının beyanlar hanesine 6831 sayılı Yasanın 2/B maddesi gereğince Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığına ilişkin şerh yazılmasına karar verilmesi gerekirken, bu niteliği belirtilmeden Hazine adına tapuya tescil edilmesi, 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 16. maddesi ile 3402 sayılı Yasaya eklenen 36/A maddesinde yer alan “Kadastro işlemi ile oluşan tespit ve kayıtların iptali için Devlet veya diğer kamu kurum ve kuruluşları tarafından kayıt lehtarına karşı kadastro mahkemeleri ile genel mahkemelerde açılan davalarda davalı aleyhine vekâlet ücreti dahil, yargılama giderine hükmolunmaz.” ve 17. maddesi ile eklenen geçici 11. maddesindeki “Bu Kanunun 36/A maddesi hükmü, henüz infaz edilmemiş yargı kararlarındaki vekâlet ücreti dâhil yargılama giderleri için de uygulanır.” hükümleri gereğince davalılar aleyhine yargılama giderleri ve vekalet ücretine hükmedilmesi doğru değil ise
de, bu hususlar hükmün bozulmasını ve yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün düzeltilerek onanması gerekmiştir. Bu sebeple, hüküm fıkrasının birinci bendinin ikinci ve üçüncü satırında yer alan “İPTALİ ile HAZİNE adına TESCİLİNE” cümlesinden sonra gelmek üzere “Tapunun beyanlar hanesine parselin 6831 sayılı Yasanın 1744 sayılı Yasa ile değişik 2. maddesi uyarınca nitelik kaybı nedeniyle Hazine adına orman sınırları dışına çıkarıldığının yazılmasına” cümlesinin yazılması, yine hüküm fıkrasında yer alan vekalet ücreti ve yargılama giderlerine yönelik iki, üç ve üç (aslında dört olmalı) numaralı bentlerinin hükümden çıkartılarak bunun yerine iki numaralı bent olarak “2- 6099 sayılı Yasa ile 3402 sayılı Yasaya eklenen 36/A maddesi gereğince yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, davacı lehine vekalet ücreti takdirine yer olmadığına” cümlesinin yazılması suretiyle düzeltilmesine ve hükmün 6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi göndermesiyle H.Y.U.Y.’nın 438/7. maddesine göre düzeltilmiş bu şekliyle ONANMASINA, 19.01.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6099 sayılı Yasanın 16. maddesi ile 3402 sayılı Yasaya eklenen 36/A maddesi gereğince davalılardan onama harcı alınmasına yer olmadığına ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine, Yargıtaydaki duruşma nedeniyle davalılar aleyhine, Hazine yararına avukatlık ücretine hükmedilmesine yer olmadığına, 27/03/2012 günü oybirliğiyle karar verildi.