Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2010/160 Esas 2010/3146 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
6. Hukuk Dairesi
Esas No: 2010/160
Karar No: 2010/3146
Karar Tarihi: 23.3.2010

Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2010/160 Esas 2010/3146 Karar Sayılı İlamı

(Kapatılan) 6. Hukuk Dairesi         2010/160 E.  ,  2010/3146 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Mahalli mahkemesinden verilmiş bulunan yukarıda tarih ve numarası yazılı önalım davasına dair kararın temyiz incelemesi duruşmalı olarak davacı tarafından süresi içinde istenilmekle gün tayin edilerek taraflara gönderilen davetiyelerin tebliğ edilmesi üzerine belli günde davacı ... ve davalı vekillerinden Av.... ve Av.... geldiler. Hazır bulunanların sözlü açıklanması dinlendikten sonra dosyadaki bütün kağıtlar okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
    Uyuşmazlık,önalım hakkına konu edilen payların iptali ile davacı adına tesciline ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karara verilmesi üzerine hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    1-Dosya kapsamına, toplanan delillere, bozma gereklerine uygun şekilde karar verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde de bir isabetsizlik bulunmamasına, dava konusu edilen payların ilişkin bulunduğu taşınmazların fiilen taksim edilerek kullanıldığının anlaşılmasına göre temyiz eden davacı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.
    2- Temyiz eden davacı vekilinin davalı ...’nun satın almış olduğu paya ilişkin temyiz itirazlarına gelince ;
    Önalım hakkı paylı mülkiyet hükümlerine tabi taşınmazlarda bir paydaşın taşınmaz üzerindeki payını kısmen veya tamamen üçüncü bir kişiye satması halinde diğer paydaşlara bu satılan payı öncelikle satın alma yetkisi veren bir haktır. Bu hak paylı mülkiyet ilişkisi kurulduğu anda doğar ve satışın yapılmasıyla da kullanılabilir hale gelir.
    Önalım hakkı alıcıya karşı ancak dava açmak suretiyle kullanılır. Türk Medeni Kanunu’nun 733 / 3. maddesi hükmüyle yapılan satışın alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığıyla bildirme yükümlülüğü getirilmiştir.
    Önalım hakkı satışın hak sahibine bildirildiği tarihin üzerinden üç ay ve her halde satışın üzerinden iki yıl geçmekle düşer. Bu süre hak düşürücü süre olup mahkemece kendiliğinden göz önünde bulundurulması gerekir.
    Olayımıza gelince; dava konusu edilen payların ilişkin bulunduğu ...-... ve ... No’lu parsellerdeki paylar taşınmazın paydaşlarından ... tarafından söz konusu taşınmazlar halen Kadastro Mahkemesi’nde davalı iken 28.6.2004 tarihinde zabıt evrakı ile davalı ...’na satılmıştır. Kadastro Mahkemesi’ndeki dava 22.3.2006 tarihinde kesinleşerek adı geçen davalının paydaşlığı da tescil edilmiştir. Davacı da 28.6.2006 tarihinde açtığı işbu dava ile önalım hakkının tanınmasını istemiştir. Uyuşmazlığın satış tarihi itibariyle 1.1.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. Anılan yasanın 733 / 3 maddesinde yukarda açıklandığı üzere satışın alıcı veya satıcı tarafından diğer paydaşlara noter aracılığı ile bildirilmesi yükümlülüğü getirilmiştir. Yasal önalım hakkının kullanılması için gerekli sürenin başlaması konusunda geçerli olan kural “öğrenme” olgusu değil “bildirim” olgusudur. Bu bildirim de herhangi bir bildirim değil noter aracılığı ile yapılacak bildirimdir. Madde metninde “bildirilir” şeklinde kullanılan ifade kesinlik taşıdığı gibi, sürenin “bildirimden” başlayacağı da devamı fıkrada açıkça ve kesin olarak ifade edilmiştir. Bu açık düzenleme karşısında süre mutlaka bildirimden itibaren başlayacağından bildirim yapılmamışsa hak sahibinin satışı öğrendiği ileri sürülerek sürenin başlatılması ve hak düşümü sonucunu doğurması olanaklı değildir. Bir başka deyişle yasal önalım hakkının kullanılması için öngörülen üç aylık hak düşürücü süre satışın önalım hakkı sahibine alıcı veya satıcı tarafından noter aracılığı ile bildirildiği tarihten itibaren işlemeye başlar. Önalım hakkı sahibinin satışı kesin olarak başka bir şekilde öğrenmiş olması sürenin işlemesine yol açmaz. Bu hüküm emredici nitelikte olup Hukuk Genel Kurulu’nun 13.4.2005 gün ve 2005 / 6-230 esas 2005 / 244 karar sayılı kararı da bu doğrultudadır. Dava konusu edilen payların satın alındığı tarihte bu payların ilişkin bu bulunduğu taşınmazlar hakkında Kadastro Mahkemesi’nde dava bulunması payları satın alan davalının satışı noter aracılığı ile bildirme yükümlülüğünü ortadan kaldırmayacağından davacının satıştan itibaren iki yıl içinde 28.6.2006 tarihinde açtığı dava süresindedir. Ne var ki toplanan deliller, yapılan keşif, alınan bilirkişi raporu ve dinlenen tanıklardan taşınmazların fiilen taksim edilerek kullanıldığı anlaşıldığından mahkemece davalı ... hakkındaki davanın da fiili taksim nedeniyle reddine karar verilmesi gerekirken davanın süresinde açılmadığından söz edilerek ret edilmesi doğru değil ise de bu yanlışlığın giderilmesi için yeniden yargılama yapılmasına gerek görülmediğinden sonucu itibariyle doğru olan hükmün yukarıda yazılı gerekçe ile HMUK’nun 438 / son maddesi gereğince ONANMASINA, Yargıtay duruşması için kendisini vekille temsil ettiren davalılar ... ve ... ile ... yararına takdir edilen 750 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp adı geçen davalılara verilmesine ve aşağıda yazılı temyiz giderinin temyiz edenden alınmasına 23.3.2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

    Hemen Ara