Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2012/2629 Esas 2012/4479 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/2629
Karar No: 2012/4479

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2012/2629 Esas 2012/4479 Karar Sayılı İlamı

     Özet:

Hazine, kadastro sırasında mütegayip kişilerden kalan bir taşınmazın davalı adına tespit edildiğini ve taşınmazın kendilerine ait olduğunu iddia ederek dava açmıştır. Mahkeme, yapılan araştırma ve incelemenin yeterli olmadığı sonucuna varmıştır. Mahkeme, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, bilirkişiler aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli, 3116, 4785 ve 5658 sayılı yasalar karşısındaki durumu saptanmalı, tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Yasanın ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin kararları ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 Sayılı Yasanın 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğunun düşünülmesi gerektiğini belirtmiştir.
(Kapatılan)20. Hukuk Dairesi         2012/2629 E.  ,  2012/4479 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi

    Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne, duruşma talebinin değerden reddine karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Kadastro sırasında ... köyü 135 ada 30 parsel sayılı 1647,98 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, belgesizden kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanılarak tarla vasfıyla davalı adına tespit edilmiştir. Davacı Hazine, taşınmazın Hazine adına tapuda kayıtlı olduğu halde, kadastro sırasında davalı adına tespit edildiğini, taşınmazın mütegayip kişilerden kalan yerlerden olduğunu ve ayrıca, davalı adına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği ile taşınmaz edinme şartlarının gerçekleşmediğini iddia ederek dava açmıştır. Mahkemece davanın kabulüyle, 135 ada 30 parselin Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
    Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir. Şöyle ki; yörede 19.10.2007 tarihinde yapılan keşif sırasında dinlenen mahalli bilirkişi ve tanık beyanları ile 15.09.2010 tarihinde yapılan 2. keşif sırasında dinlenen mahalli bilirkişi beyanları birbiri ile çelişkilidir. Ayrıca, tutanak bilirkişilerinin beyanları da mahalli bilirkişi beyanları ile çelişkili olup, taşınmazın kimin tarafından kullanıldığı, kimden kaldığı tam olarak belirlenmemiştir. Ayrıca; taşınmaz, 101 ada 1 nolu orman parseline komşu olup, öncesini gösteren resmi belgelere dayanmaksızın, salt keşif günündeki bulgulara göre düzenlenen bilirkişi raporu uyuşmazlığın çözümünde yetersiz kalır. Taşınmazın orman olup olmadığı ve hukukî durumu öncesi itibariyle araştırılmalıdır.
    Orman sınırlandırılması yapılmayan veya sınırlandırılmanın ilk olarak yapıldığı yerlerde, bir yerin orman niteliğinin ve hukuki durumunun 3116, 4785 ve 5658 sayılı yasa hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. 3116 Sayılı Yasa ile sadece devlet ormanları belirlenmiştir. 13.07.1945 tarihinde yürürlüğe giren 4785 sayılı Yasanın 1. maddesi gereğince 2. maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanlar devletleştirilmiş, devletleştirilen ormanlardan bazıları sonradan yürürlüğe giren 5658 sayılı Yasa ile iadeye tabi tutulmuştur. İadenin koşulları yasada gösterilmiştir.
    Mahkemece, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman yüksek orman mühendisleri arasından seçilecek bir mühendis ve bir fen elemanı ve üç mahalli bilirkişi aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı yasalar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Yasanın 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da
    03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 Sayılı Yasanın 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğunun düşünülmesi; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresinin incelenmesi; kesinleşmiş orman kadastrosu bulunmadığından, yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine ablike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli raporun alınması, taşınmazın öncesinin zilyetlikle kazanılabilecek yerlerden olup olmadığının araştırılması, Hazinenin dayandığı 18.12.1987 tarih 50 nolu tapu kaydı usulüne uygun şekilde mahalli bilirkişiler eliyle mahallinde uygulanması, çekişmeli taşınmazı kapsayıp kapsamadığının belirlenmesi, mahalli bilirkişi ve varsa tarafların gösterecekleri tanıklar ile tespit bilirkişileri taşınmazın başında dinlenmesi, mahallinde 19.10.2007 tarihinde ve 15.09.2010 tarihinde yapılan keşifler sırasında dinlenen mahalli bilirkişi beyanları da hatırlatılarak beyanlar arasındaki çelişki giderilecek şekilde beyanları alınmalı ve oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmelidir. Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
    SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davalının temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine 26/03/2012 günü oybirliği ile karar verildi.






    Hemen Ara