Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/4006 Esas 2022/7570 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/4006
Karar No: 2022/7570
Karar Tarihi: 10.10.2022

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/4006 Esas 2022/7570 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2022/4006 E.  ,  2022/7570 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 19. HUKUK DAİRESİ
    İLK DERECE MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

    Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde birleştirilerek görülen tazminat davalarının kısmen kabulüne dair verilen karar hakkında, bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davacı ve birleşen davada davalı tarafın istinaf başvurularının esastan reddine yönelik olarak verilen kararın, süresi içinde davacı vekili ve birleşen davada davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı, asıl davada; davalılar ile yaptığı sözleşmeler ile 267 ada 3 parselde kayıtlı taşınmaz üzerine inşa edilecek ... Blok 2. Kat ... numaralı bağımsız bölümdeki dükkanı ve ... Blok .... Kat ... numaralı bağımsız bölümdeki konutu satın aldığını, 02/01/2006 tarihli sözleşme ile satın aldığı dükkanın teslim tarihinin 01/04/2007; 01/11/2006 tarihli sözleşme ile satın aldığı konutun teslim tarihinin ise 02/10/2007 olarak kararlaştırıldığını, ancak süresinde teslimin gerçekleşmediğini, taşınmazların 3 gün içinde teslimi için gönderdiği noter ihtarının sonuçsuz kaldığını, sözleşme konusu taşınmazların teslim edilmediği hususu ile eksikliklerinin mahkeme aracılığıyla tespit edildiğini, konut niteliğindeki bağımsız bölümün daha sonra eksikleriyle 04/08/2008 tarihinde teslim alındığını, teslim sırasında dava ve talep haklarının ihtirazi kayıtla saklı tutulduğunu, dükkanın ise henüz teslim edilmediğini, 01/11/2006 tarihli konut satış sözleşmesi uyarınca süresinde teslim edilememesi nedeniyle sözleşme bedelinin 2/1000'i oranında aylık kira ödenmesi gerektiğini, buna göre geç teslim dolayısıyla 9 ay 13 gün için toplam 8.971,19TL'nin faizi ile birlikte tahsili gerektiğini, 02/01/2006 tarihli iş yeri satış sözleşmesi uyarınca dükkanın süresinde teslim edilmemesi nedeniyle sözleşme bedeli olan 754.350TL'nin 1/120'si oranında aylık kira ödenmesi gerektiğinden geç teslim nedeniyle toplam 144.583,75TL'nin faizi ile birlikte tahsili gerektiğini iddia ederek; teslimdeki gecikmeler, dükkanın halen teslim edilmemiş olması, eksiklikler, çekilen ihtarnameler, açılan tespit davası ve sair masraflar nedeniyle toplam 160.000TL'nin gecikme tarihlerinden işleyecek ticari faizleriyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
    Davalılar; adi ortaklığın taraf ehliyeti olmadığını, bu sebeple davalı olarak gösterilmelerinin hatalı olduğunu, proje imalat ve satışının TOKİ tarafından yapıldığını, hasılat paylaşımı esası olduğundan TOKİ prosedürlerine uyarak teslim yapmak zorunda olduklarını, bu sebeple sözleşmedeki tarihin mutlak teslim tarihi olmadığını, TOKİ tarafından geçici kabul yapılmadan müşterilere tesliminin mümkün olmadığını, iskan da alınamayacağını ve sözleşmelerin 6. maddesinde geçici kabulden itibaren 1 ay içinde teslim edileceğinin belirtildiğini, davacı ile imzalanan sözleşmenin TOKİ ile imzalanan sözleşmenin eki ve ayrılmaz parçası olduğunu, ifa borcunun eksiksiz yerine getirildiğini ancak davacının edimlerini tam ve zamanında ifa etmediğini, karşı taraf edimini ifa etmedikçe edimden kaçınma hakları olduğunu, tek taraflı tespit raporunun delil olarak kabul edilemeyeceğini, taşınmaz teslim tutanağından imalatların eksiksiz olduğunun anlaşılacağını savunarak, davanın reddini istemişlerdir.
    Birleşen davada davacı; asıl dava davalılarının birleşen dosya davalısı ile hasılat paylaşımı esasına göre sözleşme imzaladıklarını, projenin imalat ve satışını davalının üstlendiğini, hasılat paylaşımının buna göre yapıldığını, imalat ve satışta tüm denetim ve gözetim yükümlülüğünün davalıya ait olduğu, asıl dava davalıları ile davalı arasında imzalanan sözleşme ile asıl davanın tarafları arasındaki sözleşmenin ve ilişkinin ayrılmaz bir bütün olduğunu, davalıya itimat ederek taşınmazları satın aldığını, kayıt malikinin de davalı olduğunu, asıl dava konusu zararların tazmininden davalının da sorumlu olduğunu iddia ederek; fazlaya dair hakları saklı kalmak üzere, edimlerin ifa edilmediği tarihlerden birleşen dava tarihine kadar tüm menfi ve müspet zararları için 75000TL’nin davalıdan reeskont faiziyle tahsilini talep etmiş, ıslahla talebini 665.689,36TL’ye yükseltmiştir.
    Davalı, birleşen davada; davanın zamanaşımına uğradığını, ayrıca davalı, sözleşmeye taraf olmaması nedeniyle sorumlu tutulamayacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.
    İlk derece mahkemesince; davacının satın aldığı iki ayrı taşınmazın geç teslimi ve eksik iş bedeli olarak talep edebileceği alacak miktarının dava tarihi itibariyle 148.092,41TL olduğu, birleşen dava yönünden davalı TOKİ'nin sorumluluğunun adi ortaklık kapsamında müteselsil sorumluluk olduğu ve birleşen davalı yönünden de ilk dava tarihi esas alınarak alacaktan sorumlu tutulması gerektiği, alacağa asıl dava davalıları yönünden davanın açıldığı tarih, birleşen dava davalısı yönünden ise birleşen dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanması gerektiği gerekçesiyle; davalılar aleyhine açılan asıl ve birleşen davanın kısmen kabulüne, 148.092,41TL'nin asıl ve birleşen davanın davalılarından müştereken ve müteselsilen tahsiliyle davacıya verilmesine, alacağa birleşen davalı yönünden birleşen dava tarihinden, asıl dava davalıları yönünden asıl dava tarihinden itibaren yasal faiz uygulanmasına, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; karara karşı, davacı ve birleşen davada davalı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
    Bölge adliye mahkemesince; davalılar arasındaki ilişkinin adi ortaklık vasfında olması nedeniyle taraflar arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunduğu, birleşen ile pasif taraf ehliyetinin tamamlandığı, bu davanın yeni bir dava olmadığı, bu sebeple asıl dava tarihine göre hesaplama yapılmasında herhangi bir hukuka aykırılık bulunmadığı, davalılar arasında mecburi dava arkadaşlığı bulunduğundan asıl dava ile tazminat isteminde bulunulmasıyla zamanaşımı süresi içinde talepte bulunulduğu, ilk derece mahkemesi kararının yerinde olduğu gerekçesiyle; davacı ve birleşen davalının istinaf başvurularının esastan reddine karar verilmiş; karar, davacı ve birleşen davalı tarafından temyiz edilmiştir.
    1) 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 297 inci maddesinde; hükümde, tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerinin yer alacağı belirtildikten sonra, hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerektiği düzenlenmiştir.
    Yargıtayın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunması gerektiği açıktır.
    Öte yandan; HMK’nın 166. maddesi uyarınca davaların birleştirilmesi durumunda birleştirilen her dava birbirlerinden bağımsız ayrı bir dava niteliğini korur, asıl ve birleştirilen dava dosyalarının yalnızca tahkikat safhası müşterek olup, mahkemece usul hükümlerine göre her dava hakkında ayrı ayrı hüküm kurulmalı, yargılama gideri ve vekâlet ücreti her dava için ayrı ayrı belirlenmelidir.
    Somut olayda; ilk derece mahkemesince, asıl ve birleşen dava yönünden ayrı ayrı hüküm fıkrası oluşturulmadığı gibi asıl ve birleşen dava konusu taleplerin farklı olduğu, davacının yalnız birleşen dava yönünden ıslah talebinde bulunduğu, her iki davanın kabul red oranlarının farklı olacağı gözetilmediği gibi karar gerekçesinde de HMK m. 297’ye uygun şekilde talep ve savunma özetlerine, delil değerlendirilmesine ve hukuki sebep-sonuç ilişkilerine dair açıklamalara yer verilmemiş, eksik gerekçelendirme ile hüküm kurulmuştur.
    Hal böyle olunca ilk derece mahkemesince; asıl ve birleşen dava bakımından ayrı ayrı hüküm kurulup HMK m. 297’ye uygun, taraf ve Yargıtay denetimine elverişli şekilde karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
    İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, işbu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin bölge adliye mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
    2) Bozma nedenine göre, davacı ve birleşen davada davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
    SONUÇ : Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nın 373 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının KALDIRILMASINA, aynı Kanun'un 371 inci maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının taraflar yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden birleşen davada davalıya iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 10/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

    Hemen Ara