Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/1735 Esas 2022/7610 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2022/1735
Karar No: 2022/7610
Karar Tarihi: 11.10.2022

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2022/1735 Esas 2022/7610 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2022/1735 E.  ,  2022/7610 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : ANKARA BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 24. HUKUK DAİRESİ
    İLK DERECE MAHKEMESİ : ANKARA 6. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

    Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen ve istinaf incelemesinden geçen alacak davasında verilen karar hakkında yapılan temyiz incelemesi sonucunda, Dairece bölge adliye mahkemesi kararının bozulmasına dair verilen karara, bölge adliye mahkemesince uyularak yeniden yapılan yargılama sonucunda; davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen karar, davalılardan ... vekili tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle; duruşma günü olarak belirlenen 11/10/2022 tarihinde davacı vekili Av. ... ile davalı asil ... ve vekili Av. ... geldiler. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00'e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı; davalı yüklenici şirket ve davalı arsa sahibi ... arasında ... Mahallesi 46658 ada 1 parselde kayıtlı bulunan arsaya yönelik .... Noterliğinin 14 Ekim 2011 tarih ve 41607 yevmiye numaralı "Düzenleme Şeklinde Kat Karşılığı İnşaat ve Satış Vaadi Sözleşmesi" akdedildiğini, bilahare .... Noterliğinin 26 Nisan 2012 tarih ve 16444 yevmiye numaralı "Düzenleme Şeklinde Ek Sözleşme" yapıldığını, yapılan sözleşmeler kat karşılığı olarak isimlendirilmişse de açıkça hasılat paylaşım sözleşmesi olduğunu, davalı şirket ile imzaladığı 15/05/2012 tarihli sözleşme ile (İnci Residance) 4. ve 6. kat KD-GB cepheli 2 adet ofis nitelikli bağımsız bölümlerin 86.000 TL bedel karşılığı aldığını ve ödemeyi gerçekleştirdiğini; teslim tarihinin 30/06/2013 olduğunu, anılan şartlara uyulmadığını, sözleşmede brüt 70 m2 taşınmaz vaad edilmişken, taşınmazların neticede 43 m2 olduğunu; dava konusu taşınmazlar 3. kişilere satıldığından tapu iptal ve tescil talebinden vazgeçtiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak üzere, ödediği bedelin denkleştirici adalet kuralına göre ilk ödeme tarihindeki ulaştığı alım gücünden şimdilik 10.000 TL'nin davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini talep etmiştir.
    Davalı ... Ltd. Şti.; imzalanan sözleşme uyarınca davacı tarafa iki adet 70 m2'lik ofis nitelikli bağımsız bölümün toplam 226.000 TL’ye satıldığını, davacıdan her iki daire için toplam 86.000 TL alındığını, bakiye bedelin ödenmesi ve taşınmazın teslim alınmasının aksi halde 3. kişilere devredileceğinin ihtar edildiğini, ayrıca sözleşmede 10.000 TL kapora bedeli ve temerrüt halinde 20.000 TL cezai şart kararlaştırıldığını, böylece toplam 30.000 TL'lik bedelin yedinde kalması gerektiğini; sözleşmenin feshine sebep olan davacının denkleştirici adalet kuralına göre talepte bulunamayacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.
    Davalı ...; davalı yüklenici ile arasında kazanç paylaşımı amacının olmadığını, satışların bilgisi dışında yapıldığını, hiç bir ücret almadığını, amacının eser sözleşmesi yapmak olduğunu ve bu doğrultuda hareket edildiğini; sözleşme uyarınca hakkını alamadığını, denkleştirici adalet uyarınca ödenen bedelin talep edilemeyeceğini, davacının yapmış olduğu ödemeyi ispat etmesi gerektiğini, yapılan ödemenin kendisinden istenmesinin hukuka aykırı olduğunu, sözleşme adi ortaklık özelliğini taşımadığından müşterek sorumluluğun söz konusu olamayacağını savunarak, davanın husumet yönünden reddini istemiştir.
    İlk derece mahkemesince; davalı ...'e yönelik davanın husumetten reddine, davalı şirket yönelik davanın kabulü ile 10.000 TL'nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, denkleştirici adelet ilkesine göre değer belirlenme talebinin reddine karar verilmiş; karara karşı, davacı istinaf yoluna başvurmuştur.
    Bölge adliye mahkemesince; davacının denkleştirici adalet ilkesine göre değerlendirme yapılmasına yönelik istinaf başvurusunun kabulüne, davalı ...'e yönelik davanın husumetten reddine, davalı şirkete yönelik davanın kabulü ile 10.000 TL'nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine dair kesin olarak verilen karar, davacı tarafın temyizi üzerine, Dairece verilen 05/10/2021 tarihli ve 2020/10652 E. 2021/9529 K. sayılı ilamla; itirazları reddedildikten sonra, davalılar arasında hasılat paylaşımlı bir adi ortaklık sözleşmesi olduğu, bu nedenle hüküm altına alınan alacaktan davalıların müteselsilen sorumlu oldukları gerekçesiyle bozulmuştur.
    Bozma kararına uyan bölge adliye mahkemesince; davanın kabulü ile 10.000 TL alacağın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, denkleştirici adalet ilkesine göre değer belirlenme talebinin kabulüne karar verilmiş; karar, davalılardan ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    1- Somut uyuşmazlıkta; yargılama devam ederken Ankara 12. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/682 Esas sayılı dosyasında, 08/05/2019 günü saat 10:46'dan itibaren davalı şirketin iflasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
    2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu'nun (İİK) 191. maddesi gereğince, borçlunun iflas açıldıktan sonra masaya ait mallar üzerinde her türlü tasarrufu alacaklılara karşı hükümsüzdür. Müflisin masa malları üzerindeki tasarruf yetkisi iflâs ile kısıtlandığından, aynı Kanun’un 226. maddesi uyarınca da masanın kanuni mümessilinin iflas idaresi olduğu hükmü kabul edilmiştir. Belirtilen hükümler gereğince; iflasın açılmasıyla taraf sıfatı ve dava takip yetkisi artık müflise değil, iflas idaresine ait olup, adi tasfiyede İİK'nın 226-229. maddeleri gereği iflas masasını temsil yetkisi iflas idare memurlarına, şayet basit tasfiye (İİK'nın m. 218) usulü benimsenmişse, bu temsil yetkisi İflas Dairesine aittir.
    Müflisin, iflâsın açılması ile hak ehliyetini kaybetmediği gibi, dava ehliyetini de kaybettiği söylenemese de, müflisin masa malları üzerindeki tasarruf yetkisi kısıtlandığından, masa ile ilgili davalar hakkındaki taraf sıfatı ve dava takip yetkisi artık müflise değil, iflâs idaresine ait olacaktır. İflâs idaresinin bu dava takip yetkisini kullanıp kullanmayacağını tespit edebilmek için, ilk önce iflâs organlarının oluşması ve her dava hakkında esaslı bilgi sahibi olunması gerekir. Bu ise, zaman isteyen bir husustur. İşte bu nedenle, İİK'nın 194. maddesi gereğince müflisin davacı ve davalı bulunduğu hukuk davalarının, iflâsın açılması ile belli bir süre için durması öngörülmüştür.
    İİK'nın 194. maddesine göre; "Acele haller müstesna olmak üzere iflasın açılması ile kural olarak müflisin davacı ve davalı olduğu hukuk davaları durur ancak alacaklıların ikinci toplantısından on gün sonra devam olunabilir. "
    İflâsın açılması ile duracak olan davalar, iflâstan önce açılmış olup da halen derdest bulunan ve iflâs masasına giren mal, alacak ve haklara ilişkin hukuk davalarıdır. Bunlar, müflisin açmış olduğu davalar ile müflise karşı açılmış olan davalardır. Davaların durduğu bu süre içinde, iflâs idaresi, duran davalar hakkında araştırma yapar ve bu davaların geleceği hakkında karar verir. Burada, müflisin davacı veya davalı olmasına göre, usul işlemleri farklılık arz eder.
    Müflisin davacı olduğu davalarda; iflâs idaresi bir davanın başarı şansı olduğu kanısına varırsa, masanın bu davayı takip etmesine karar verir; bu karar ikinci alacaklılar toplantısının uygun bulması ile kesinleşir ve ikinci alacaklılar toplantısından sonraki on günlük süre geçince, bundan böyle davaya, davacı olarak iflâs idaresi tarafından devam edilir. İflâs idaresi ve ikinci alacaklılar toplantısı, davanın başarı şansı olmadığı kanısına varırlarsa, masanın davayı takip etmemesine karar verirler. Bu halde o davayı takip yetkisi, isteyen alacaklıya devredilir. (İİK md. 245). Hiçbir alacaklı davayı takip etmek istemezse, o zaman, müflisin dava takip yetkisi yeniden doğar ve müflis iflâsın kapanmasını beklemeden, davayı kendi adına devam ettirebilir.
    Müflisin davalı olduğu davalarda ise; iflâs idaresi, alacakları tahkik ederken, ( İİK md. 230 vd) müflise karşı dava açan alacaklının alacağının mevcut olup olmadığı hakkında bir karar vermez; sadece, bu alacağı davalı çekişmeli alacak olarak sıra cetveline geçirir. Bu alacağın, dolayısıyla davanın kabul edilip edilmeyeceği hakkındaki kararı, ikinci alacaklılar toplantısında karar verilir. İkinci alacaklılar toplanması davaya devam edilmesine karar verirse, iflâs idaresi, ikinci alacaklılar toplantısından on gün sonra davayı takip eder veya tayin edeceği bir avukat vasıtasıyla davayı takip ettirir. Bir hukuk davasının kayıt-kabul davasına dönüşmesi için davalının iflas etmesi, iflas idaresinin de dava konusu alacağı iflas masasına kabul etmemesi gerekir. Davalı tarafı dava sırasında iflas eden aleyhine iflastan önce açılan ve İİK'nın 194. madde hükmünde sayılan istisnalardan olmayan bir davaya bakan mahkemenin asıl dava konusu alacağın, ikinci alacaklılar toplanmasında, iflas masasına kaydedilip, alacağın masaca kesin olarak kabul edilip edilmediğinin araştırması ve şayet kesin suretle kayıt ve kabul edilmiş ise, konusu kalmayan davada hüküm tesisine yer olmadığına karar vermesi; masaya kayıt edilmesi istenip de alacak kısmen veya tamamen reddedilmiş ise ve kayıt-kabul davası ayrıca açılmamışsa, davaya alacağın iflas masasına kayıt ve kabulü davası olarak devam edilerek, varılacak sonuç dairesinde bir karar vermesi gerekir.
    Yukarıdaki yasal hükümler ve açıklamalar ışığında yapılan değerlendirmede; davanın 14/05/2013 tarihinde açıldığı, yargılama devam ederken davalı şirketin iflasına karar verildiği, müflis şirketin iflasla tüzel kişiliğinin sona erdiği ve davayı takip yetkisinin iflas idaresine geçtiği anlaşılmaktadır.
    Bu itibarla, bölge adliye mahkemesince; davalı müflis şirket yönünden, iflas idaresine gerekli tebligatların yapılıp taraf teşkili sağlandıktan sonra yukarıda açıklanan usullere göre yargılamaya devam edilip, sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, taraf teşkili sağlanmadan işin esasına girilerek eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve kanuna aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
    2- Bozma nedenine göre, davalı ... vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK'nın 371 inci maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 8.400 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, aynı Kanun'un 373 üncü maddesinin ikinci fıkrası uyarınca dava dosyasının kararı veren bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 11/10/2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

    Hemen Ara