Esas No: 2011/16006
Karar No: 2012/3962
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2011/16006 Esas 2012/3962 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Kadastro Mahkemesi
Taraflar arasındaki kadastro tespitine itiraz davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacılar ve dahili davalılar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında ... mahallesi 512 ada 21 parsel sayılı 211022,96 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, susuz tarla niteliği ile belgesizden, maliklerinin terör nedeniyle taşınmazlarını zorunlu olarak terk ettiklerinden ve tarlaların sınırları ve kimlere ait oldukları anlaşılamadığından, hak kaybı olmaması nedeniyle Hazine adına tesbit edilmiştir. Davacılar ve dahili davacılar, bu taşınmaz içinde kendi zilyetliklerinde bulunan tarlalarının kaldığı bu kısımların adlarına tescili iddiasıyla dava açmıştır. Mahkemece, davacıların taşınmazlarını iradi olarak terk ettikleri ve zilyetliklerinin kesintiye uğradığı gerekçesiyle davanın reddine ve dava konusu parselin kadastro tutanağında belirtildiği gibi tespit ve tapuya tesciline karar verilmiş, hüküm davacılar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kadastro tespitine itiraza ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde tespit tarihinden önce orman kadastrosu yapılıp yapılmadığı araştırılmadığından anlaşılamamaktadır.
Mahkemece yapılan araştırma ve inceleme hüküm kurmaya yeterli değildir. Şöyle ki; davacı gerçek kişiler tarla niteliği ile kimin tarafından kullanıldığı bilinemediğinden Hazine adına tespit edilen taşınmazlara yönelik olarak kazandırıcı zamanaşımı ile zilyetliğe dayanarak kadastro tespitine itiraz davası açmışlardır. Ancak çekişmeli taşınmazın dış sınırları itibarıyla orman niteliğinde taşınmazlara hudut olduğu saptanmasına rağmen, çekişmeli taşınmazların orman niteliğinde olup olmadığı hususunda bir araştırma yapılmamış, mahalli bilirkişiler ve tutanak bilirkişileri, kadastro öncesine kadar tarım arazisi olarak kullanıldığını, ancak terör nedeniyle 1993 yılından beri kullanılmadığını, ziraat bilirkişi ise kuru tarım arazisi vasfında bağ yeri olduğunu ancak kullanılmadığını ve toprak işlemesi yapılmadığını açıkladığı halde mahkemece çelişkiler giderilmeden gerekçede davacıların köyü terklerinden öncesinde ve sonrasında ekonomik amaca uygun kullanımları olmadığı ve güvenlik nedeniyle köyün terk edilmesinin yasal anlamda iradi terk olmayacağı değerlendirilmemiş, bu nedenle köyü zorunlu olarak terkinden önceki davacıların zilyetlikleri ve sürdürülüş biçimi yeterince araştırılmamış, çekişmeli taşınmaza komşu olan taşınmazların kadastro tutanaklarında davalı olan varsa dava dosyaları getirtilerek çekişmeli taşınmazların konumu birlikte araştırılmamıştır.
Bu nedenle; mahkemece, öncelikle çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu yapılıp yapılmadığı araştırılarak, yapılmış ise, orman kadastrosuna ilişkin orman tahdit haritası, işe başlama, çalışma ve sonuçlarını askı ilan tutanakları getirtilerek ve öncesinin orman niteliğinin ve hukuki durumunun belirlenmesi ve eğiminin doğru olarak hesaplanması için, yöreye ait bulunabilecek en eski memleket haritası, amenajman planı, hava fotoğrafı ile belediyede bulunan halihazır harita ve münhanili haritalar ile varsa topografya haritaları ile 1985-1990’lı yıllardan sonraki durumunu gösteren memleket haritası ve hava fotoğrafları bulundukları yerden getirtilerek bir orman, bir ziraat ve bir harita mühendisinden oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla yeniden keşif yapılarak memleket haritası, hava fotoğrafı, amenajman planı, münhanili harita ve topografya haritası çekişmeli taşınmaza ve çevresine uygulanarak haritalardaki konumu saptanıp, taşınmazın eğimi duraksamaya yer vermeyecek biçimde hesaplatılmalı, anılan belgeler, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; kesinleşmiş tahdit haritası var ise uygulanarak taşınmazın tahdit hattına göre konumu belirlenmeli, çekişmeli taşınmaza komşu kadastro parsellerine ait kadastro tespit tutanaklarının dayanakları uygulanmalı, 3116, 4785 ve 5658 sayılı Yasalar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu v e zilyetlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Yasanın 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 sağlayan gün ve 31/13 E.K.;14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Yasanın 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli;varsa üzerindeki ağaçların cinsleri yaşları, adetleri belirlenmeli, kesinleşmiş orman kadastrosu bulunmadığından, yukarıda değinilen belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı, hukuken ve bilimsel olarak ve Hukuk Genel Kurulunun 15.11.2000 gün ve 2000/20-1663/1694 sayılı kararında açıklandığı gibi eğimi % 12’nin üzerinde olan toprak ve orman muhafaza karakteri taşıyan funda veya makiliklerle örtülü yerlerin orman niteliğinde ve 6831 sayılı Yasanın 1/j bendi kapsamı dışında olduğu gözetilmelidir.
Yukarıdaki yöntemle yapılan araştırma sonucunda çekişmeli taşınmazın evveliyatının ve fiili durumunun orman olmadığının, ancak taşınmazlardan biri ya da birkaçının tüm yönlerde devlet ormanı ile çevrili orman içi açıklık olduğunun saptanması halinde 6831 sayılı Yasanın 17/2. maddesi kapsamındaki yerlerden olduğu düşünülmeli, orman araştırması sonucunda davaya konu taşınmazın orman sayılmayan yerlerden olduğu saptandığı taktirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma koşullarının araştırılması gerekir. Öncelikle, 1985-1990’lı yıllara ait memleket haritası ve hava fotoğraflarında taşınmazın niteliğinin ne şekilde görüldüğü, zilyet ve tasarruf edilen yerlerden olup olmadığı belirlenmeli, yapılacak keşifte tarım uzman bilirkişi olarak ziraat mühendisine inceleme yaptırılıp, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı yönünde rapor alınmalı; komşu parsellerin tutanak ve dayanakları, davalıysa dava dosyaları getirtilip uygulanmalı; bu taşınmazı sınır olarak nasıl nitelendirdikleri araştırılmalı; yerel bilirkişi ve varsa zilyetlik tanıkları taşınmaz başında dinlenmeli; davacıların köyü zorunlu olarak terkinden önce kadastro tespit tarihine kadar zilyetliğin ne zaman başladığı, kaç yıl süreyle ne şekilde devam ettiği, zilyetliğin sürdürülüş biçimi, kesin tarih ve olgulara dayalı, açık yanıtlar alınıp, ekonomik amaca uygun bir zilyetlik olup olmadığı araştırılmalı, kadastro tutağında imzası bulunan tutanak tespit bilirkişileri dinlenmeli, oluşursa çelişkiler giderilmeli, davacı gerçek kişiler yararına zilyetlikle kazanma koşullarının oluşup oluşmadığı belirlenmeli,
zorunlu nedenlerle terkin iradi terk sayılamayacağı değerlendirilmeli; 3402 sayılı Yasanın 14. maddesi uyarınca, davacılar yanında, murisler yönünden de tapu sicil ve kadastro müdürlükleri ile mahkeme Yazı İşleri Müdürlüğünden araştırma yapılıp, sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, yasanın getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulmalıdır.
Açıklanan hususlar gözetilmeksizin, eksik inceleme ve bilirkişinin yetersiz raporuna dayanılarak yazılı biçimde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davacıların ve dahili davalıların temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatıranlara iadesine 19.03.2012 günü oybirliği ile karar verildi.