Esas No: 2011/14843
Karar No: 2012/3308
Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2011/14843 Esas 2012/3308 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı ... ve davalı Hazine tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Kadastro sırasında ... köyü 102 ada 28 parsel sayılı 8491,14 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olması nedeniyle ham toprak niteliğiyle Hazine adına tespit ve tescil edilmiştir. Davacı, kazandırıcı zamanaşımı zilyetliği iddiasıyla dava açmıştır. Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, Orman Yönetimi aleyhine açılan davanın husumet nedeniyle reddine, çekişmeli taşınmazın tapu kaydının kısmen iptaliyle 29/06/2011 tarihli fen bilirkişi rapor ve krokisinde (A) harfiyle işaretli 2611,26 m²"lik bölümünün tarla niteliğiyle mahkemenin 04/01/2010 tarih 2009/323-1 sayılı veraset ilamındaki paylar oranında davacılar adına el birliği mülkiyeti ile tapuya kayıt ve tesciline, aynı raporda geriye kalan ve (B) harfiyle işaretli 5879,88 m²"lik alan olarak sınırlandırılmasına ve yüzölçümünün belirtildiği şekilde düzeltilmesine karar verilmiş, hüküm davacı ... ve davalı Hazine tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu iptali ve tescil niteliğindedir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu 3402 sayılı Yasanın 4. maddesi hükmüne göre yapılmış, çekişmeli parsel orman alanı dışında bırakılmıştır.
Mahkemece çekişmeli taşınmazın (A) harfiyle işaretli bölümü yönünden davacı yararına kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğiyle kazanma koşullarının oluştuğu belirlendiği, (B) harfiyle işaretli bölümün ise çalılık olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verilmiş ise de, yapılan inceleme ve araştırma hükme yeterli değildir. Şöyle ki; davacı dava dilekçesinde miras bırakanından kalan taşınmazın bir kısmının 102 ada 26 parsel numarasıyla tüm mirasçılar adına tespit gördüğünü, kalan kısmının ise 103 ada 28 parsel numarasıyla Hazine adına tespit gören dava konusu taşınmaz olduğu belirtilmesine rağmen, mahkemece 102 ada 26 parsel sayılı taşınmazın ve bu taşınmaz ile çekişmeli taşınmazı dıştan çevreleyen parsellerin kadastro tespit tutanakları getirtilip çekişmeli taşınmazı ne şekilde nitelendirdikleri belirlenmemiştir. Ayrıca; çekişmeli taşınmaz, Orman Yönetiminin 27/07/2010 tarihli cevabına ekli memleket haritalarında orman sayılan yeşil alanda işaretlemiş olduğu halde, çekişmeli taşınmazın öncesinin orman sayılan yerlerden olup olmadığı araştırılmamıştır.
Orman sınırlandırılması yapılmayan veya sınırlandırılmanın ilk olarak yapıldığı yerlerde, bir yerin orman niteliğinin ve hukuki durumunun 3116, 4785 ve 5658 sayılı Yasa hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. 3116 sayılı Yasa ile sadece devlet ormanları belirlenmiştir. 13.07.1945 tarihinde yürürlüğe giren 4785 sayılı Yasanın 1. maddesi gereğince 2. maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanlar devletleştirilmiş, devletleştirilen ormanlardan bazıları sonradan yürürlüğe giren 5658 sayılı Yasa ile iadeye tabi tutulmuştur. iadenin koşulları yasada gösterilmiştir.
Mahkemece, eski tarihli memleket haritası, hava fotoğrafları ve varsa amenajman planı ilgili yerlerden getirtilip, önceki bilirkişiler dışında bu konuda uzman serbest orman mühendisleri arasından seçilecek bir orman mühendisi, bir ziraat mühendisi ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı Yasalar
karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Yasanın 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Yasanın 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; kesinleşmiş orman kadastrosu bulunmadığından, yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine ablike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalı; çekişmeli taşınmazın, bir bütün olarak düşünüldüğünde 6831 sayılı Yasanın 17/1-2. maddesi karşısındaki durumu araştırılmalıdır.
Yukarıda açıklanan yöntemle yapılacak araştırma sonucu, taşınmazın orman sayılan yerlerden olmadığı belirlendiği takdirde, bu kez, zilyetlik yolu ile kazanma (Medeni Yasanın 713. maddesi, 3402 sayılı Yasanın 14. ve 17. maddelerindeki ) koşullarının araştırılması gerekir. Bu cümleden olarak; yapılacak keşifte, 1990"lı yıllara ait hava fotoğrafları ve memleket haritasında taşınmazın o yıllarda ziraat alanı olarak kullanılıp kullanılmadığı, yine fotogometri yöntemiyle düzenlenen 1/5000 ölçekli arazi kadastro paftasında zilyet ve tasarruf edilen yerlerden olup olmadığı, zilyetlikle kazanılabilecek kültür arazisi olup olmadığı belirlenip, taşınmazın toprak yapısı incelenmeli, çekişmeli taşınmazın fiili durumunu da belirtir şekilde rapor alınmalı, imar ihya üzerinde durulup, bu konuda ve zilyetliğin tespiti yönünden tanık beyanlarına başvurulmalı, tarafların bildirecekleri zilyetlik tanıkları taşınmaz başında dinlenip, taşınmazın öncesi itibariyle niteliğinin ne olduğu, kime ait olduğu, zilyetliğin nasıl meydana geldiği, ne kadar süre ile ne şekilde devam ettiği, bunun ekonomik amacına uygun olup olmadığı, tanıkların bilgi ve görgülerinin hangi eylemli olaylara dayandırıldığı belirlenmeli, yerel bilirkişinin imar ihya ve zilyetlik olgusunu hangi olaylarla nasıl hatırladıkları saptanmalı, tanık ve yerel bilirkişi ifadeleri tutanak içeriği ile çeliştiği taktirde 3402 sayılı Yasanın 30/1. maddesi gereğince tespit bilirkişileri tanık sıfatıyla dinlenerek çelişkinin giderilmesine çalışılmalı; 3402 sayılı Yasanın 14. maddesi uyarınca, davacı yanında, (mirasbırakanı) yönünden de tapu sicil ve kadastro müdürlükleri ile mahkeme yazı işleri müdürlüğünden araştırma yapılıp, aynı Yasanın 03/07/2005 tarih 5403 Sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanma Yasası ile değiştirilen 14/2. maddesi gereğince sulu ve susuz olarak kazanılmış toprak miktarı belirlenip, Yasanın getirdiği sınırlamanın aşılıp aşılmadığı saptanarak, toplanacak tüm kanıtlar birlikte değerlendirilip, ulaşılacak sonuca göre bir hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Kabule göre de, reddedilen (B) ile işaretli 5879.88 m2 bölümün de tespitteki niteliğiyle Hazine adına tesciline karar verilmesi gerekirken, nitelik ve malik belirtilmeden sınırlandırılmasına karar verilmesi de doğru olmamıştır.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı ... ve davalı Hazinenin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine 07/03/2012 günü oybirliğiyle karar verildi.