Esas No: 2012/3268
Karar No: 2012/4159
Karar Tarihi: 21.03.2012
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2012/3268 Esas 2012/4159 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 04.04.2011 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 07.12.2011 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, komşu taşınmaz maliki olan davalının yağmur sularının normal akışını engellemesi sonucu kot farkı nedeniyle binasının zarara uğradığını ileri sürerek davalı taşınmazında ark yapılarak su tahliyesinin sağlanmasını istemiştir.
Davalı, davacının yaptığı duvar nedeniyle zarar oluştuğunu, duvarın kaldırılıp taşınmazlar arasında ara bölge oluşturulması gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece, dava kabul edilmiş, hüküm davalı tarafça temyiz edilmiş, karar Dairemizin 07.03.2011 tarihli ilamıyla ve ilamda yazılan nedenlerle bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyulmuş, yeniden keşif yapılarak bilirkişiden rapor alınmış ve bilirkişinin öngördüğü biçimde su tahliye mecrası kurulmasına ve yapılacak giderlerin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Burada öncelikle uyuşmazlığa uygulanacak yasa hükümleri üzerinde durulması gerekmektedir.
Türk Medeni Kanununun 742. maddesine göre, ilke olarak bir taşınmaz maliki, üst taraftaki araziden kendi arazisine doğal olarak akan suların akışına katlanmak zorundadır. Komşulardan hiçbirisi bu suların akışını diğerinin zararına değiştiremez. Türk Medeni Kanununun 743. maddesine göre de bir arazinin suyu öteden beri alt taraftaki araziye doğal bir şekilde akmakta ise alt taraftaki arazi maliki üst taraftaki araziden fazla suyun boşaltılması sırasında da bu suları tazminat isteme hakkı olmaksızın kabul etmek zorundadır. Ancak, belirtilen yasa hükmünün 2. fıkrasına göre alt taraftaki arazi maliki boşaltma dolayısıyla akan sulardan zarar görmekte ise gideri üstteki arazi malikine ait olmak üzere kendi arazisinde yapılacak mecra ile suyun akıtılmasının sağlanmasını isteyebilir.
Bu genel anlatımdan sonra somut olaya gelince;
Dairemizin bozma kararından sonra yapılan keşif ve bilirkişilerden alınan 15.09.2011 tarihli rapor ve krokinin incelenmesinde; davacı taşınmazıyla davalı taşınmazı arasına krokide yeşil renkle gösterilen yere davacı tarafından bir duvar yapıldığı, bu duvarın davalının çapı kapsamında kaldığı, davacının bu duvarı yapmaktaki maksadının, doğal akışıyla gelen suların kendi taşınmazına zarar vermesini önlemek olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre davacı, suların önüne set amacıyla bir duvar yapmış fakat bu duvarla da akan suların binasına zarar vermesini engelleyememiştir. Görülüyor ki, davalı tarafından doğal olarak akan suların mecrasını değiştirecek bir eylem ve işlemde bulunulmamıştır. Dolayısıyla Türk Medeni Kanununun 742. maddesi gereğince doğal olarak akan suların akışına davacı katlanmak zorundadır. Aynı yasanın 743. maddesinin 2. fıkrasına göre de doğal olarak akan sulardan alt taraftaki arazi maliki zarar görmekte ise, bu suların tahliyesi için kendi arazisi üzerinde bir çözüm aramalıdır. Üst taraftaki arazi maliki (davalı), yasa hükmü gereğince aranacak ve bulunacak çözüm için yapılacak giderlerden sorumlu tutulamaz. Bu itibarda davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde kabul hükmü kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine, 21.03.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.