Esas No: 2012/12744
Karar No: 2012/13975
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2012/12744 Esas 2012/13975 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 14.11.2006 gününde verilen dilekçe ile ... iptali ve tescil istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 12.07.2007 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne duruşma isteminin değerden reddine karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Dava, satış vaadi sözleşmesine dayalı ... iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davalı, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü davalı vekili, dava dilekçesinin ve kararın usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğini, bu nedenle savunma haklarının kısıtlandığını ileri sürerek temyiz etmiştir.
Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırılabilmesi, öncelikle tarafların yargılama gününden haberdar edilmesi ile mümkündür. Kişinin, hangi yargı merciinde duruşmasının bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilebilmesi, usulüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 27. maddesi (HUMK’nun 73. maddesi) uluslararası sözleşmeler ve Anayasanın 36. maddesiyle en temel yargısal hak olarak kabul edilen hukuki dinlenilme hakkı gözetilerek, mahkeme, tarafları dinlemeden, onların iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez. Bu bakımdan davetin ve bunun yazılı şeklinin (davetiyenin) davadaki önemi büyüktür. Esasen, taraf teşkilinin sağlanması Anayasanın 90/son maddesi delaletiyle ...’ nin 6. maddesi hükmü uyarınca adil yargılanma hakkının da bir gereğidir.
Öte yandan, tebligatın nasıl ve kimlere yapılacağı adres araştırması ve tespitin yöntemi 7201 Sayılı Tebligat Kanununda gösterilmiş, 5490 Sayılı Nüfus Hizmetleri Kanununun 48 ve devamı maddelerinde de adres bilgilerinin tutulması, güncellenmesi ve kullanılması ile ilgili hükümler öngörülmüştür.
Öncelikle, yasaya uygun biçimde taraf teşkilinin tamamlanmasından sonra işin esasına girilmesi, deliller toplanarak bir sonuca ulaşılması asıldır. Değinilen işlemler nedeniyle tebligat bilgilendirme yanında, belgelendirme özelliği de bulunan bir usuli işlemdir. Tebliğ ile ilgili, Tebligat Kanunu ve Tüzük hükümleri şeklidir. Bu nedenle, tebligata ilişkin yasal hükümlerin gözden uzak tutulmaması ve uygulanması zorunludur. Kural olarak “tebligat” tebligat yapılacak kişiye bilinen en son adresinde yapılır. 6099 sayılı yasanın 3. maddesiyle eklenen 7201 sayılı Tebligat Kanununun 10/2 maddesinde ‘’ Bilinen en son adresin tebligata elverişli olmadığının anlaşılması veya tebligat yapılamaması halinde, muhatabın adres kayıt sisteminde bulunan yerleşim yeri bilinen en son adres olarak kabul edilir ve tebligat buraya yapılır.’’.
Öte yandan,Tebliğ imkansızlığı ve tebellüğden imtina başlıklı 21. maddede kendisine tebligat yapılacak kimse veya muhatap namına kendisine tebligat yapılabilecek kimselerden hiçbirisinin gösterilen adreste bulunmamaları veya tebellüğden imtina etmeleri durumunda yapılacak işlemler açıklanmıştır. Muhatabın adreste bulunmaması halinde ... memurunun ne şekilde davranacağı Tebligat Tüzüğü"nün 28. maddesinde açıklanmıştır. Buna göre muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olandan hiçbiri gösterilen adreste bulunmasa, tebliğ memurunun adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar kurulu ve meclisi üyeleri, zabıta amiri ve memurlarından tahkik ederek beyanlarını tebliğ tutanağına yazıp altını imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde de bu durumu yazarak kendisinin imzalaması gerekir. Muhatap ölmüşse veya gösterilen adresten devamlı olarak ayrılmış ve yeni adresi de tebliğ memurunca tespit edilmemişse, tebliğ evrakı çıkaran mercie geri gönderilir.Bu itibarla, Tebligat Tüzüğü"nün 28. maddesinde yazılı olan ve maddede belirtilen kişilere sorularak imzaları da alınmak suretiyle muhatabın (ya da muhatap namına tebligatı alabilecek olanların) bu adreste bulunduğu tevsik edilmeden Tebligat Kanunu"nun 21. maddesine göre yapılan tebliğ işlemi geçersizdir. Zira, bu tevsik işlemi muamelenin doğru olup olmadığına karar verilmesi yönünden tebliği isteyen makam ve hakimin denetimini sağlayacaktır.Özetle, Tebligat Kanunu"nun 21. maddesine göre yapılacak tebliğ işleminin geçerliliği ...memurunun yapacağı tahkikata göre muhatabın bu adreste bulunduğunun tespitine ve bu işlemi tebligat parçasına yazarak maddede belirtilen kişilere imzalatmasına bağlıdır.
Yukarıda yapılan açıklamaların ışığında somut olaya gelince; davalıya dava dilekçesi matbu kaşe ile "muhatap tevziat saatlerinde çarşıda olduğundan tebligat ...mahalle muhtarlığına tebliğ edildi. Muhatabın kapısına haber kağıdı yapıştırıldı.Komşusu Tacettin Yavuz"a haber verildi. İmza istendi -imza -imzadan imtina...." şeklinde tebliğ edilmiş ise de temyiz dilekçesi ekinde sunulan..."nün 17.07.2012 tarihli yazıları ile pasaport ve vekaletnamelerden davalının tebligatın yapıldığı tarihte yurtdışında bulunduğu anlaşılmaktadır. Bu haliyle, yukarıda açıklanan ilkeler uyarınca, duruşma gün ve saatini bildirir dava dilekçesi ile gerekçeli kararın davacıya tebliğ edildiğinden sözedilemez.
O halde mahkemece, dava dilekçesinin usulüne uygun olarak davalıya tebliği ile taraf teşkili sağlandıktan sonra tarafların gösterecekleri kanıtların toplanması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken bu husus gözardı edilerek usulüne uygun taraf teşkili sağlanmadan davanın esastan sonuçlandırılması doğru görülmemiş, hükmün bu sebeple bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde yatırana iadesine 30.11.2012 tarihde oybirliği ile karar verildi.