Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2012/8566 Esas 2012/11909 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/8566
Karar No: 2012/11909
Karar Tarihi: 16.10.2012

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2012/8566 Esas 2012/11909 Karar Sayılı İlamı

14. Hukuk Dairesi         2012/8566 E.  ,  2012/11909 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine 25.08.2010 gününde verilen dilekçe ile tapu tahsis belgesine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tazminat istenmesi üzerine yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 27.12.2011 günlü hükmün Yargıtayca, duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 16.10.2012 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Av.... ile karşı taraftan davalı Hazine vekili Av.... geldi. Başka gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen tarafların sözlü açıklamaları dinlendi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Dava; tapu tahsis belgesine dayalı olarak tapu iptali ve tescil, ikinci kademede davalı belediyeden tazminat istemine ilişkindir.
    Davalı Hazine, taşınmaz üzerinde hali hazırda yapı olmadığından davanın reddini savunmuştur.
    Diğer davalı, taşınmaz üzerindeki yapının yol çalışmaları sırasında davacı tarafından yıkıldığını, davanın kendileri açısından pasif husumet yokluğundan reddi gerektiğini bildirmiştir.
    Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
    Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
    Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.12.1996 tarihli ve 1996/14-763-864 sayılı kararında da belirtildiği gibi, tapu tahsis belgesi bir mülkiyet belgesi olmayıp yalnızca fiili kullanmayı belirleyen ve ilgilisine kişisel hak sağlayan bir zilyetlik belgesidir. Tapu tahsis belgesinin varlığı tahsis edilen yerin adına tahsis yapılan kişi veya mirasçıları adına tescili için yeterli değildir. Tahsis kapsamındaki yerin hak sahibi adına tescil edilebilmesi için;
    -Hukuki yönden geçerliliğini koruyan bir tapu tahsis belgesinin bulunması,
    -Tahsise konu yerde 3194 sayılı Yasanın 18. maddesi uyarınca imar planı veya 3290 sayılı Yasa ile değişik 2981 sayılı Yasa uyarınca ıslah-imar planlarının yapılmış olması,
    -İlgilisine, tapu tahsis belgesi gereğince bir başka yerden tahsis yapılmamış olması,
    -Tahsise konu yerin kamu hizmetine ayrılmamış ve imar planına göre konut alanında kalmış olması,
    -Tahsise konu yer ile tescili istenilen taşınmazın aynı yer olup olmadığı ve taşınmazın niteliklerinin belirlenmesi amacıyla mahallinde uzman bilirkişiler aracılığı ile keşif yapılması,
    -Tahsise konu arsa bedelinin ödenmiş olması, ödenmemiş ise taşınmazın dava tarihindeki rayiç değerinin uzman bilirkişiler aracılığı ile saptanarak hükümden önce mahkeme veznesine veya belirlenecek tevdi mahalline depo edilmiş olması,
    -İmar parsellerinin oluşturulması sırasında, şuyulandırmaya tabi tutulan parselden 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasanın 18/b-c maddesi uyarınca düzenleme ortaklık payı kesilip kesilmediğinin, kesilmiş ise uygulanan oranın saptanması gerekir,
    -Mahkemece, yukarıda belirtilen koşullar doğrultusunda yapılacak inceleme sonucunda, tescil isteğinin kabulü için yasal koşulların oluştuğu kabul edildiği takdirde, 3290 sayılı yasa ile değişik 2981 sayılı yasanın 10/C-2 maddesi gereğince tahsise konu yerde uygulanan düzenleme ortaklık payının (DOP) davacıyı da bağlayıcı nitelikte olduğu dikkate alınarak tahsis miktarından bu oranda yapılacak indirimden sonra kalan miktarın tesciline karar verilmelidir.
    Bu ilkeler ışığında somut olaya bakıldığında;
    Mahkemece, uzman bilirkişi heyeti ile yeniden keşif yapılarak, uyuşmazlığın yukarıda belirtilen ilkeler doğrultusunda incelenip değerlendirilmesi ve tescil isteğinin kabulü için gerekli koşulların oluşup oluşmadığının araştırılması gerekirken eksik inceleme sonucu ve yeterli olmayan yazılı gerekçeyle davanın reddi doğru olmamış, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 900,00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, istek halinde peşin yatırılan temyiz harcının yatırana iadesine, 16.10.2012 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

    Hemen Ara