Davacı tarafça, genel kadastro sırasında tescil harici bırakılan yerin tescili istemi ile tapu kaydına dayanılarak açılan dava sonucunda verilen hükmün Yargıtay’ca incelenmesi istenilmekte; temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldı, inceleme raporu ve dosyadaki belgeler okundu, gereği görüşüldü:
Davacı Fevzi, kadastro sırasında tespit harici bırakılan M. K… Mahallesi çalışma alanında bulunan426,05 metrekareyüzölçümündeki taşınmazın adına tescili istemi ile, tapu kaydına dayanarak dava açmıştır. Mahkemece yapılan yargılama sonunda davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde kadastro çalışmalarının 27.09.1991 tarihinde kesinleştiği, davacının 3402 sayılı Yasa’nın 12. maddesinde belirtilen 10 yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra dava açtığı gerekçesi ile yazılı şekilde karar verilmiş ise de; varılan sonuç dosya kapsamına uygun bulunmamaktadır. Dava, kadastro harici bırakılan yer hakkında açılmıştır. Mahkemenin hükmüne dayanak yaptığı 3402 sayılı Kanun’un 12/3. maddesinde; tutanağın kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıllık süre içerisinde kadastrodan önceki nedenlere dayanılarak dava açılabileceği belirtildiğine göre bu hükmün kadastro tutanağı düzenlenen taşınmazlara ilişkin olduğu kuşkusuzdur. Kanun’da kadastro harici bırakılan yerler hakkında açılacak davalara ilişkin başkaca süre kısıtlaması da öngörülmemiştir. Hal böyle olunca, mahkemece, dosyanın esası hakkında araştırma ve inceleme yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup, davacının temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün (BOZULMASINA), 31.10.2012 gününde oybirliği ile karar verildi.