Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/9-1385 Esas 2013/110 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2012/9-1385
Karar No: 2013/110

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/9-1385 Esas 2013/110 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2012/9-1385 E.  ,  2013/110 K.
  • HAKSIZ TUTUKLANMA
  • MANEVİ TAZMİNAT
  • TAZMİNAT DAVASI AÇMA SÜRESİ
  • CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 141
  • KANUN DIŞI YAKALANAN VEYA TUTUKLANAN KİMSELERE TAZMİNAT VERİLMESİ HAKKINDA KANUN (MÜLGA) (466) Madde 2

"İçtihat Metni"

Davacının haksız tutuklanma sonucu uğramış olduğu zararlar nedeniyle  2.625 Lira maddi ve 5.000 Lira manevi tazminatın yasal faizi ile birlikte davalı Maliye Hazinesinden tahsiline yönelik talebinin kısmen kabulü ile, 39,64 Lira maddi ve 300 Lira manevi tazminatın tutuklama tarihi olan 29.08.1996 gününden itibaren işleyecek kanuni faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine ilişkin, Erciş Ağır Ceza Mahkemesince verilen 15.02.2007 gün ve 137-33 sayılı hükmün davacı vekili ve davalı hazine vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 10.02.2010 gün ve 13193–1784 sayı ile;

“Tazminat istemine ilişkin dava, beraat kararının verildiği tarihten uzunca bir süre sonra açılmıştır. Davacının bu uzun süre içinde hakkındaki hükmün kesinleştiğini bilmediğinden söz etmek yaşamın olağan akışına uygun bulunmamakta olup, yukarıda belirtildiği şekilde açılan davanın 466 sayılı Kanunun 2. maddesinde öngörülen süre içinde açıldığının kabulünün mümkün olamayacağı ve davanın süre yönünden reddi gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde tazminata hükmedilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Yerel mahkeme ise 28.05.2010 gün ve 90-154 sayı ile;

“...Ceza Genel Kurulu 1975/3 E, 1975/5 K. sayılı içtihadında bu konuyu incelemiştir. Bu kararında "Yasa Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kişilere Tazminat Verilmesi hakkındaki 466 sayılı Yasanın uygulanması yönünden, yerel mahkemelerce sanıkların yokluğunda hükmolunan beraat kararları ile Yargıtay"ca onanan ya da CMUK"nun 322 nci maddesi uyarınca verilen beraat kararlarının ilgili sanıklara tebliği gerekeceğine; sözü edilen 466 sayılı Yasanın ikinci maddesinde gösterilen üç aylık sürenin mahkemelerce yapılacak tebliğ tarihinden başlayacağına" oyçokluğuyla karar vermiştir.

Somut olayımızda; sanık hakkında görülen dava sonunda Diyarbakır 3 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından 23.12.1997 tarihinde beraat kararı verilmiş, bu karar 30.12.1997 tarihinde kesinleşmiştir. Kesinleşmiş beraat kararının sanığa tebliğ edildiğine dair dosyada herhangi bir belgenin bulunmadığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla mahkemenin beraat kararı vermesi ile sanığın tazminat davası açma süresi arasında yaklaşık 9 yıl, beraat kararının kesinleşmesi ile dava açma süresi arasında ise yaklaşık 9 yıllık bir süre bulunmaktadır.

Beraat kararı ile tazminat davası açma süresi arasında uzun bir süre bulunması ve bu nedenle kesinleşmiş beraat kararını davacının öğrenmemesinin hayatın olağan akışına uygun bulunmadığı gerekçesi subjektif bir değerlendirmedir. Buna göre beraat kararı verilmesi ile tazminat davası açma süresi arasında kaç yıl bulunması halinde davacı beraat kararını öğrenmiş sayılacaktır. Bu tarih aralığını belirlemenin somut bir ölçüsü bulunmamaktadır. Subjektif bir değerlendirme olduğu için uzun süre kavramının kaç yıl ve üzeri tarihleri kapsadığını tam olarak tespit etmek mümkün değildir. Bu durumda her davada karar veren hakimin kişisel değerlendirmesine göre uzun süre kavramı belirlenecek bu da mahkemelerden aynı konuda değişik kararların ortaya çıkmasına neden olacaktır. Aynı konuda farklı kararların verilmesinin kamu vicdanında adalete olan güven duygusunu zedeleyeceği kuşkusuzdur...” gerekçeleriyle direnerek, ilk hükümdeki gibi karar vermiştir.

Bu hükmün de davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 19.04.2012 gün ve 308774 sayılı “onama” istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

                CEZA GENEL KURULU KARARI

Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; 466 sayılı Kanuna göre tazminat istemine ilişkin davanın kanuni süresinde açılıp açılmadığının belirlenmesine ilişkindir.

                İncelenen dosya içeriğinden;

25.08.1996 tarihinde silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan gözaltına alınan davacının 29.08.1996 tarihinde tutuklandığı, Diyarbakır 3 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesince 11.12.1996 tarihinde tahliyesine karar verildiği, 03.12.1997 günü de sanığın yokluğunda beraat hükmü kurulduğu, gerekçeli kararın sanık müdafii Av. N. Gündüz"e 16.08.2004 tarihinde tebliğ edildiği, ancak beraat kararının kesinleştiğinin davacıya tebliğ edildiğine veya davacı tarafından dava tarihinden önce öğrenildiğine ilişkin bilgi ve belgenin dosya içerisinde bulunmadığı, davacı tarafından vekili olan E. Bingöl"e haksız tutuklama nedeniyle tazminat davası açılmak üzere 18.05.2006 tarihinde vekalet verildiği, incelemeye konu davanın da 16.06.2006 günü açıldığı anlaşılmaktadır.

                1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5320 sayılı CMK’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanunun 18. maddesi ile 07.05.1964 gün ve 466 sayılı Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkındaki Kanun yürürlükten kaldırılmış ve 5271 sayılı Kanunun Yedinci Bölümünde, Koruma Tedbirleri Nedeniyle Tazminat ana başlığı altında, 141 ilâ 144. maddelerinde, tazminat talep etme şartları ve sonuçları yeniden kapsamlı bir şekilde düzenlenmiş ise de, 5320 sayılı Kanunun 6. maddesindeki;

“(1) Ceza Muhakemesi Kanununun 141 ilâ 144 üncü maddeleri hükümleri, 1 Haziran 2005 tarihinden itibaren yapılan işlemler hakkında uygulanır.

(2) Bu tarihten önceki işlemler hakkında ise, 07.05.1964 tarihli ve 466 sayılı Kanun Dışı Yakalanan veya Tutuklanan Kimselere Tazminat Verilmesi Hakkında Kanun hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” hükmü uyarınca, 466 sayılı Kanun hükümlerinin 1 Haziran 2005 tarihinden önce gerçekleşen işlemler yönünden varlığını sürdürmelerine imkan sağlandığından, uyuşmazlık konusunun 466 sayılı Kanun hükümleri kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.

15.05.1964 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 466 sayılı Kanunun 2. maddesinin birinci fıkrasında, “1 nci maddede yazılı sebeplerle zarara uğrayanlar, kendilerine zarar veren işlemlerin yapılmasına esas olan iddialar sebebiyle haklarında açılan davalar sonunda verilen kararların kesinleştiği veya bu iddiaların mercilerince karara bağlandığı tarihten itibaren üç ay içinde, ikametgahlarının bulunduğu mahal ağır ceza mahkemesine bir dilekçeyle başvurarak uğradıkları her türlü zararın tazminini isteyebilirler” hükmüne yer verilmiştir.

Kanun dışı yakalanan veya tutuklanan kimselere tazminat verilmesine ilişkin esasların ayrıntısına yer verilen Ceza Genel Kurulunun  23.03.2010 gün ve 256-57 sayılı kararında da belirtildiği üzere, sanığın gerek yokluğundan gerekse yüzüne karşı hükmolunan beraat kararının kesinleşme şerhi ile birlikte ilgiliye tebliği zorunlu olup, 466 sayılı Kanunun 2. maddesinin 1. fıkrasında belirtilen üç aylık dava açma süresi, 21.04.1975 gün ve 3-5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, davacı hakkında açılan ve beraatle sonuçlanan ceza davasının kesinleştiğinin tebliği veya bu kesinleşmenin öğrenilmesinden itibaren başlamaktadır.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Sanık ve müdafiinin yokluğunda verilip temyiz edilmeksizin kesinleşen beraat kararı sanık ve müdafiine tebliğ edilmemiş ve uyuşmazlık konusu dava, davacı vekili tarafından 16.06.2006 tarihinde açılmış olup, davacı ya da vekilinin beraat kararının kesinleştiğini dava tarihinden önce öğrendiklerine ilişkin dosya içerisinde herhangi bir bilgi ya da belge bulunmadığından, tazminat talebine ilişkin davanın 466 sayılı Kanunun 2. maddesinde belirtilen 3 aylık kanuni süre içerisinde açıldığının kabulü gerekmektedir.

Bu itibarla, davanın süresinde açıldığına ilişkin yerel mahkeme direnme gerekçesi isabetli olup, hükmün esasının incelenmesi için dosyanın, 2797 sayılı Yargıtay Kanununun, 6110 sayılı Kanunun 8. maddesi ile değişik 14. maddesi uyarınca Dairelerin İş Bölümüne ilişkin olmak üzere Yargıtay Büyük Genel Kurulunca alınan 2011/1 ve  2012/1 sayılı  kararlara göre, koruma tedbirleri nedeniyle tazminat davalarına bakmakla görevli Yargıtay 12. Ceza Dairesine gönderilmesine karar verilmelidir. 

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

1- Erciş Ağır Ceza Mahkemesinin 28.05.2010 gün ve 90–154 sayılı kararındaki  direnme gerekçesinin İSABETLİ OLDUĞUNA,

2- Dosyanın, hükmün esasının incelenmesi için Yargıtay 12. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 02.04.2013 günü yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

Hemen Ara