Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/1-1560 Esas 2013/81 Karar Sayılı İlamı

Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2012/1-1560
Karar No: 2013/81

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2012/1-1560 Esas 2013/81 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2012/1-1560 E.  ,  2013/81 K.

    "İçtihat Metni"

    İtirazname :   2007/148619
    Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
    Mahkemesi : KARŞIYAKA 2. Ağır Ceza
    Günü : 29.03.2007   
    Sayısı : 173-131

    Sanık O.Y.in kasten yaralama suçundan 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 86/1, 86/3-e, 87/3, 62 ve 53. maddeleri uyarınca 3 yıl 1 ay 15 gün hapis, 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçundan ise aynı kanunun 13/1, 5237 sayılı TCK"nun 62 ve 53. maddeleri uyarınca 1 yıl 15 gün hapis ve 375 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına ve hak yoksunluğuna ilişkin, Karşıyaka 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 29.03.2007 gün ve 173-131 sayılı hükmün, sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 11.04.2012 gün ve 319 – 2783 sayı ile;
    “...Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın kasten silahla yaralama ve 6136 sayılı Kanuna aykırılık suçlarının sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suçların niteliğini tayin, takdire ilişen cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde eleştiri ve düzeltme nedenleri dışında isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafiinin sübuta vesaireye yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin uygulandığı bendin, "Sanığın, 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin 1. fıkrasının a, b, c, d, e bentlerinde belirtilen haklarından, mahkum olduğu hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından ise 1-c bendindeki haklardan koşullu salıverilme tarihine kadar yoksun bırakılmasına" olarak değiştirilmesine karar verilmek suretiyle CMUK’nun 322. maddesinin tanıdığı yetkiye dayanılarak düzeltilen ve diğer yönleri usul ve yasaya uygun olan hükümlerin  onanmasına" karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 09.05.2012 gün ve 148619 sayı ile;
    “Sanık O. Y..’in temin edilen nüfus kaydında Yüksek Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 11.04.2012 tarihli düzelterek onama kararından önce 29.05.2011 tarihinde öldüğü anlaşılmıştır. Bu nedenle kamu davasının 5237 sayılı TCK’nun 64 ve 5271 sayılı CMK’nun 223/8. maddeleri gereğince düşürülmesi gerekmektedir” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurarak, kamu davasının ölüm nedeniyle düşmesine karar verilmesi talebinde bulunmuştur.
     CMK"nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece 06.12.2012 gün ve 4359 – 9185 sayı ile;
    “...Sanığın 29.05.2011 tarihinde öldüğü, nüfus kayıt örneğinden anlaşılmakla, sanık hakkında açılan kamu davasının 5237 sayılı TCK’nun 64. maddesi uyarınca düşmesine karar verilmesi zorunluluğu bozmayı gerektirmekle, kısmen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazındaki düşünce gibi hükmün bozulmasına, düşme kararı verilmediğinden, itiraz konusunda karar verilmek üzere dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kurulu"na gönderilmesi amacıyla Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine” karar  verilmiştir.
    Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; çıkartılan nüfus kaydında sanığın temyiz aşamasında öldüğünün belirtilmesi halinde yapılması gereken işlemin belirlenmesine ilişkin ise de;  5271 sayılı CMK’nın 6352 sayılı Kanunun 99. maddesiyle değişik 308. maddesi uyarınca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı üzerine dosyanın gönderildiği Özel Dairece itirazın kısmen kabulüne ilişkin karar verilip verilemeyeceği hususu Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca ön sorun olarak ele alınmalıdır.
    5271 sayılı CMK"nun 308. maddesi; “(1) Yargıtay ceza dairelerinden birinin kararına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, re"sen veya istem üzerine, ilâmın kendisine verildiği tarihten itibaren otuz gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebilir. Sanığın lehine itirazda süre aranmaz” şeklinde düzenlenmişken, maddeye 6352 sayılı Kanunun 99. maddesi ile ;
    “ İtiraz üzerine dosya, kararına itiraz edilen daireye gönderilir.
        Daire, mümkün olan en kısa sürede itirazı inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderir” şeklinde ikinci ve üçüncü fıkralar eklenmiştir.
    Yapılan değişikliğin gerekçesi; “İtiraz üzerine dosyanın kararına itiraz edilen daireye gönderileceği ve itirazın mümkün olan en kısa sürede dairece inceleneceği ve itirazın yerinde görülmesi durumunda dairenin kararını düzelteceği; itiraz yerinde görülmezse dairenin dosyayı Yargıtay Ceza Genel Kuruluna göndereceğinin hüküm altına alınmakta olduğu” şeklinde açıklanmıştır.
    Buna göre, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 308. madde uyarınca itiraz kanun yoluna başvurulması üzerine dosya itiraz edilen daireye gönderilecek, dairece mümkün olan en kısa sürede itirazın yerinde olup olmadığı konusunda inceleme yapılacak ve itirazın tamamen kabulüne veya reddine karar verilebileceği gibi, itirazın kısmen kabulüne de karar verilebilecektir.
    Bununla birlikte dairece itirazın kısmen kabulüne karar verilmesi durumunda itirazın yerinde görülmeyen kısmı yönüyle değerlendirme yapılmak üzere dosya Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilecektir.
    Bu itibarla, önsorun ile ilgili olarak yapılan değerlendirmelerde, 5271 sayılı CMK’nun 6352 sayılı Kanunun 99. maddesiyle değişik 308. maddesi uyarınca Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazı üzerine dosyanın gönderildiği Özel Dairece itirazın kısmen kabulüne karar verilmesinin mümkün olduğu sonucuna ulaşılmış ve ön sorun bu şekilde oybirliğiyle çözüme kavuşturulduktan sonra uyuşmazlığın esasına geçilmiştir.
    1 Haziran 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı TCK’nun Genel Hükümler Kitabının, "Yaptırımlar" başlıklı üçüncü kısmında "Dava ve Cezanın Düşürülmesi" başlığı altındaki dördüncü bölümünde 64 ilâ 75. maddeler arasında belirtilen beş sebep, dava ve ceza ilişkisini düşüren neden olarak tespit edilmiştir. Bunlardan uyuşmazlık konusunu da ilgilendiren 64. maddesindeki;
    “1) Sanığın ölümü hâlinde kamu davasının düşürülmesine karar verilir. Ancak, niteliği itibarıyla müsadereye tâbi eşya ve maddî menfaatler hakkında davaya devam olunarak bunların müsaderesine hükmolunabilir.
    2) Hükümlünün ölümü, hapis ve henüz infaz edilmemiş adlî para cezalarını ortadan kaldırır. Ancak, müsadereye ve yargılama giderlerine ilişkin olup ölümden önce kesinleşmiş bulunan hüküm infaz olunur” şeklindeki düzenleme ile sanığın ölümü durumunda kamu davasının düşürüleceği, sadece niteliği itibarıyla zoralıma tabi olan eşya ve yararlar hakkında yargılamaya devam edileceği, hükümlünün ölümü halinde ise cezanın ortadan kaldırılmasına karar verilmekle birlikte, zoralıma ve yargılama giderlerine ilişkin hükmün infaz edileceği belirtilmek suretiyle hükümlü ile sanığın ölümüne farklı sonuçlar yüklenmiştir. Buna göre, soruşturma başladıktan sonra ve fakat kamu davası açılmadan önce şüphelinin ölmesi halinde  kovuşturma imkanının bulunmaması nedeniyle dava açılmayarak kovuşturmaya yer olmadığına karar verilecek, kamu davası açıldıktan sonra sanığın öldüğünün belirlenmesi durumunda mahkemece düşme kararı verilecek, ölüm ceza ilişkisini sadece ölen kişi bakımından sona erdirdiğinden iştirak halinde işlenen suçlarda diğer sanıklar hakkında davaya devam edilecek, sanığın ölümü niteliği itibarıyla müsadereye tabi eşya ve maddi menfaatler hakkında davaya devam olunarak müsadere kararı verilmesine engel olmayacaktır. Sanığın ölümü ceza ve infaz ilişkisini düşürürken, hakkındaki mahkûmiyet hükmü kesinleşmiş olan hükümlünün ölümü sadece hapis ve henüz infaz edilmemiş adli para cezalarının infaz ilişkisini ortadan kaldıracaktır. Ölümden önce tahsil edilmiş bulunan para cezaları mirasçılarına iade edilmeyecek, buna karşın tahsil edilmemiş bulunan para cezaları da mirasçılardan istenmeyecek, bunun yanında müsadereye ve yargılama giderlerine ilişkin hükümler ölümden önce kesinleşmiş olmak kaydıyla infaz olunacaktır. 
    Görüldüğü gibi, suç teşkil eden bir fiilin işlenmesiyle fail ile devlet arasında doğan ceza ilişkisi, bu fiili işleyen sanığın ya da hükümlünün ölümüyle cezaların şahsiliği ilkesi nedeniyle başkası sorumlu tutulamayacağından düşmektedir. Ölüm, bir vakıa olan suçu ortadan kaldırmayacak, suçtan sorumlu tutulacak kişi olmadığından, devletin suçla birlikte ortaya çıkan cezalandırma sorumluluk ve yetkisini sona erdirecektir.
    Uyuşmazlığın çözümüne yönelik olarak, sanığın öldüğünün temyiz incelemesi aşamasında tespit edilmesi durumunda merciince yapılması gereken işlemin ne olduğu belirlenmelidir. Bu halde, temyiz merciince ölüm nedeniyle düşme kararı verilebileceği düşünülebilirse de; sanığın öldüğüne ilişkin bir iddianın ortaya çıkması ya da Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sisteminden (UYAP) alınan nüfus kaydında öldüğü bilgisinin yer alması veya sanık adına tebliğnamenin tebliğ edilmesi için çıkarılan evrakın öldüğünden bahisle iade edilmesi gibi durumlarda, ölümün kamu davasının düşürülmesini gerektiren bir neden olduğu da göz önüne alınarak, ölüm nedeniyle düşme kararının temyiz merciince dosya üzerinde yapılan inceleme sırasında verilmesi yerine, ölüm bilgisi nedeniyle diğer yönleri incelenmeyen hükmün bozulmasına karar verilerek yerel mahkemelerce mahallinde yapılacak araştırmada sanığın öldüğünün kesin olarak belirlenmesinden sonra düşme kararı verilmesinin sağlanması gerekmektedir.
    Nitekim Ceza Genel Kurulunun 13.03.2012 gün ve 360-95, 21.02.2012 gün ve 365-49, 14.02.2012 gün ve 564–35 ile 06.05.2008 gün ve 97–101 sayılı kararlarında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
    Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
    Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) kullanılarak alınan nüfus kayıt örneğinde, sanığın hükümden sonra 29.05.2011 günü öldüğü bilgisi yer aldığından, 5237 sayılı TCK’nun 64. maddesi ile hükümlünün ve sanığın ölümüne farklı sonuçlar yüklenmiş olması nedeniyle hükmün kesinleşmesinin önlenmesi ve ölümle ilgili mahallinde araştırma yapılmasında zorunluluk bulunmaktadır.
    Bu itibarla, Özel Dairenin, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kısmen kabulü ile nüfus kaydında temyiz inceleme tarihinden önce öldüğü bilgisi yer alan sanık hakkındaki kararın kesinleşmesinin önlenmesi ve gerekli araştırmanın yapılarak sonucuna göre 5237 sayılı TCK’nun 64 ve 5271 sayılı CMK"nun 223. maddeleri uyarınca gereken hükmün mahkemesince verilmesinin temini için hükmün bozulmasına ilişkin kararında bir isabetsizlik bulunmayıp, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının ölüm nedeniyle düşme kararının temyiz merciince verilmesi gerektiğine ilişkin kısmının reddine karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan dokuz Genel Kurul Üyesi; "ölüm nedeniyle düşme kararları temyiz merciince verilebileceğinden itirazın kabulüne karar verilmesi gerektiği" düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının ölüm nedeniyle düşme kararının temyiz merciince verilmesi gerektiğine ilişkin kısmının REDDİNE,
    2- Dosyanın, mahalline gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 05.03.2013 günü yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.

     

     

     


     

    Hemen Ara